Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

OTIZMIN HAFIF ŞIDDETI NASIL BIR TABLOYA YOL AÇAR? 

Kişi yine ilişkiyi başlatmakta zorluk yaşar, tekrarlayıcı hareketlere ve kısıtlı ilgi alanına yine sahiptir. Fakat bunlar dışarıdan fark edilse de çevrenin düzenlenmesini çok gerektirmeyecek düzeydedir. Mesela okul yönetimine ‘Zil çalmasın’ demeniz gerekmez. Dolayısıyla en ağır formla en hafifi arasında çok geniş bir alan var. Burada da en belirleyici şey zeka. Şüphesiz ki zeka sorunu olmayanlar daha iyi.

 OTIZMDE ZEKA SORUNU ORANI NEDIR?

 Eskiden ‘Otizmde yüzde 70 oranda zeka sorunu var’ diyorduk, şimdi yüzde 50 civarında... Bu arada otizmin şiddetinin değerlendirilmesinde eşlik eden sorunların var olup olmadığı da önemli. Örneğin otizmde epilepsi sık görülüyor, bu da işlevselliği düşürüyor. Yine konuşma çok önemli, konuşmanın varlığı veya yokluğu işlevsellikte ciddi oranda rol oynuyor. Konuşma derken de tabii sosyal amaçlı konuşmadan söz ediyorum. Mesela ‘Çocuğum 3 yaşında, konuşmuyor ama İngilizce harfleri veya sayıları söyleyebiliyor’ diyorsanız bunu normal gelişim içinde değerlendiremiyoruz. Türkçe konuşulan bir evde oyuncağından öğrendiği İngilizce sayıları söylemesi konuşma demek değil. Çünkü 2.5-3 yaşındaki bir çocuk İngilizce harfi ya da kelimeyi biliyor olsa hemen kalkıp annesine onu gösterir. Oysa burada çocuğun kendi kendine tekrarı vardır, tekrarlar iletişim amaçlı değildir.

KONUŞMADA BAŞKA SORUNLAR OLABILIR Mİ?

 Otizmli bireylerde tonlama sorunları, yüksek ritimli konuşma barizdir. Yine kişi söyledikleriniz sürekli tekrarlayabilir. Basmakalıp konuşma diye bir şey var, yani çocuk öğrendiği bir kalıbı yerli yersiz kullanır. Örneğin çizgi filmden öğrendiği bir cümleyi alakasız yerlerde söyleyebilir. Zamirler karıştırılabilir, ‘Ben’ yerine ‘Sen’ diyebilir ya da ‘Ben acıktım’ diyeceğine ‘Özgür acıktı’ der. Elbette bu tür dil sorunları başka durumlarda da olabilir. Burada otizmi diğerlerinden farklı kılan en belirleyici unsur sosyal ilişki sorunlarıdır. Çünkü otizmden başka bu kadar erken başlangıçla, bu kadar geniş sosyal ilişki ve iletişim sorunu yaratan başka bir durum yok.

1 yaşından önce tanımak pek mümkün değil çünkü belirtiler değişebiliyor. Zaten otizm belirtileri 18 ay civarında belirginleşmeye başlıyor, 1-2 yaş arasında belirtiler artıyor, 2-3 yaş arasında da oturmuş oluyor. Aslında 3 yaşından önce bir çocuğa güvenilir bir şekilde otizm denebilir ama biz yalnızca risk seviyesi söylüyoruz. Örneğin ‘Otizm açısından yüksek riskli’ diyoruz ve özel eğitime başlıyoruz. 3 yaşından önce tanı koymamamızın nedeni belirtilerin çok hızlı değişebilmesi. Bazen çok olumsuz gördüğünüz çocuk 3-4 ay iyi bir özel eğitim aldığında hiçbir şeyi kalmıyor. Yine de risk görüp eğitime yönlendirmediğimiz kimse olmuyor. ‘Bekleyelim, görelim’ tarzında bir tutum içinde olmuyoruz.