Pityriasis rosea ya da bilinen adıyla gül hastalığı her yaşta görülme ihtimaline karşın sıklıkla 10-35 yaşları arasında rastlanılan döküntülü bir deri hastalığıdır. Ciltte kızarıklık ile başlayarak kırmızı kabarık lekeler oluşması ile devam eder. Gül hastalığı en çok yüzde görülmektedir, bunun yanı sıra vücudun herhangi bir yerinde de çıkma ihtimali vardır.

Sebebi tam olarak bilinmiyor

Önlem alınmadığı takdirde kalıcı izlere ve kızarıklıklara sebep olabileceğiniz söyleyen Uzm. Dr. Hatice Deniz Yardımcı, “Gül hastalığının sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte stresin, güneş ışığının, yanlış kullanılan kalitesiz kozmetik ürünlerinin sebep olduğu düşünülmektedir.” dedi.

Hastalığa neden olan faktörler

Roza hastalığının nedeninin tam olarak anlaşılamadığına dikkat çeken Yıldırım, şöyle devam etti: “Genetiğimiz, bağışıklık sistemimiz ve çevresel faktörlerin tümünün bu hastalığın gelişiminde bir rol oynayabileceği düşünülmektedir. Roza gelişimini tetikleyen faktörler, yüz derisindeki kan damarlarının genişlemesine neden olur. Rozanın ciltteki veya bağırsaktaki bakterilere bağlı olduğu teorisi henüz kanıtlanmamıştır. Bununla birlikte, antibiyotiklerin roza tedavisinde antienflamatuar (iltihapla savaşan) etkileri nedeniyle yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Roza bulaşıcı değildir ancak daha da kötüleştirebilecek çeşitli tetikleyiciler vardır. Bunlar arasında alkol, egzersiz, yüksek ve düşük sıcaklıklar, sıcak içecekler, baharatlı yiyecekler ve stres bulunmaktadır. Roza hastaları güneşe duyarlı olabilir.”

Gül hastalığının tanısı nasıl konulur?

Döküntü birçok hastada farklı biçimlerde görüldüğünden bazı zamanlar tanı koymakta zorluk çekilebileceğini söyleyen Yardımcı, “Döküntünün sayısı ve boyutları kişiden kişiye değişir, bazı zamanlar döküntü vücudun farklı alanlarında görülebilir. Bazı ilaçlara karşı olan döküntülerde pityriasis rosea ya benzeyebilir. Bu durumda dermatoloji uzmanı tanı koymak için bazı kan testleri ister, gerekirse biyopsi yapar.” açıklamalarında bulundu.

Nasıl tedavi edilir?

Roza hastalığı tamamen iyileşmemekle birlikte, tedavi ile kontrol altında tutulabileceğine işaret eden Yıldırım, hastalığın kontrol altına alınmasında en önemli noktanın klinik belirtileri artıran etmenlerden korunmak olduğunun altını çizdi. Hastalığı tetikleyen en önemli faktörlerden olan güneşten korunmada, koruyucu kullanımının çok önemli olduğunu vurgulayan Elif Yıldırım, “Hafif olgularda genellikle krem ve jeller kullanılmaktadır. Şiddetli olgularda tek başına veya topikal ajanlarla birlikte sistemik tedavi uygulanır. En sık tercih edilen sistemik ajanlar sistemik antibiyotikler ile A vitamini ürünü olan izotretinoindir” şeklinde konuştu.

Gül hastalığı olanlar için öneriler

Gül hastalığından korunmanın en iyi yolu kızarıklığa sebep olan unsurlardan uzak durmaktır diyen  Yardımcı, hastalara önerilerde bulundu.