Birinci Dünya Savaşı bitmiş, İtilaf Devletleri'ne Osmanlı İmparatorluğu'nun herhangi bir bölgesini, güvenlik gerekçesiyle işgal hakkını tanıyan Mondros Mütarekesi imzalanmıştı. 13 Kasım 1918 günü, İtilaf Devletleri'nin donanması, mütareke şartlarının kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, İstanbul önlerine gelip demir attı. Böylece 465 yıllık başkente ilk kez düşman askeri girdi, İstanbul esaretle tanıştı.

‘GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER'

O gün öğlen saatlerinde Adana'dan İstanbul'a trenle geldikten sonra Haydarpaşa Garı'ndan bindiği ‘Kartal' istimbotuyla Galata'ya doğru giderken, işgal donanmasının arasından geçen Mustafa Kemal, yaveri Cevad Abbas'ın ağladığını görünce büyük kararlılıkla söylediği "Geldikleri gibi giderler" sözüyle aslında Kurtuluş Savaşı'nın ilk işaret fişeğini ateşledi.

HER YER İŞGAL ALTINDAYDI

Mondros'un imzalanmasından sonra işgaller başlamıştı. Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. Ancak işgalle birlikte direniş de başlamıştı. 1919 başlarından itibaren Kuva-yı Milliye (milli kuvvetler) adıyla silahlanan 50 ila 200 kişilik düzensiz gruplar, işgalcilere karşı çatışmalara girdiler. Tüm bu gelişmeleri izleyen Mustafa Kemal Paşa, kurtuluş yolunun Milli Mücadele olduğunu anlamıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmek için bir fırsat aradığı sırada, Karadeniz'deki Pontus Rum çetelerinin bölgedeki Türklere karşı saldırıları artmıştı. Padişah bölgedeki güvenliğin sağlanması için Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa'yı 9. Ordu Müfettişliği'ne atadı. Paşa'nın Samsun'a gönderilme gerekçesi bölgedeki olayları gözlemleyip önlemler almasıydı. Fakat Mustafa Kemal Paşa ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız ve bağımsız yeni bir Türk devleti kurmanın gerekli olduğunu düşünüyordu. Milli Mücadele'yi başlattıktan sonra padişah onun hakkında idam fermanı çıkaracaktı.