Körler, zilli topla futbol ve golbol, atletizmin neredeyse hepsi, judo gibi sporları profesyonel olarak yapıyorlar. Engelliler olarak uluslararası alanda da gayet  başarılıyız. 

Ama bir sporu sadece yapmak değil, izleyici olmak da müthiş heyecanlandırıyor beni. İyi bir Fenerbahçe taraftarıyım. Bazen maçlara da giderim. Bir seferinde anneme-babama haber vermeden bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçına gitmiştim tek başıma. Görerek stada girmek size kolay gelebilir ama benim için çok öyle olmadı. Fenerium Alt denen yeri bulana kadar akla karayı seçtim. Biletimi en az 20 kişiye gösterdim, çok ilginçti, onlar da bulamadılar. Ama asıl sorun girmek değil çıkmak. Çünkü bütün stat aynı anda boşalıyor. Evet, orası Kadıköy ve çıkış yok. Hele de bir derbinin sonunda galip gelmişsek...

Taraftarın tezahüratından araç trafiğinin sesi bile duyulmuyor. Sadece yürüdüğüm yönümü zar zor tayin edebiliyorum. 

Bir keresinde biri “Abi biz körleri statta hep görüyoruz ama kulaklık takıyorlar. Neden?” diye sordu. Çok basit: Hem tribünde taraftar olma coşkusunu yaşıyoruz hem de radyodan sahada ne olup bittiğini dinliyoruz.

O meşhur itfaiye girişi

Şu hikâyeyi mutlaka anlatmalıyım. İnönü Stadı’nın eski halinde olduğu dönemde bir milli maça gitmiştim. Engelli kapısından girmiştim. Aslında engelli  değil itfaiye kapısı da, öyle diyorlardı işte. O itfaiye girişini bilenler bilir. Aşağı doğru biraz yokuş. Birisi “Çabuk ol, kapıyı kapatacağım” diye bağırdı. Ben üstüme alındım fakat bana değildi sanırım çünkü adam sonra kayboldu. Aşağı doğru kaptırdım iniyorum. Birden asfalt bitiverdi ayağımın altında, yumuşak bir yerde koşuyordum. O da ne? İstiklal Marşı başlamış. Zınk diye durdum. Tam “Korkma” diye marşa gireceğim, iki kolaltımdan bir kaptılar beni güvenlik görevlileri hop diye dışarı attılar. Sahaya girmişim. “Engelliyim” deyince polisler güldü. Bir forma, bir paket cips ve içecek verdiler, tribüne çıkmama yardımcı oldular.
Maçı da aldık ve mutlu olarak eve geldim. Babam maçın tekrarını izlerken  sahaya giren kişiye “Ne işin var ulan senin orada” diye saydırınca “Baba o benim” dedim. Uzun bir sessizlik oldu.

ÖZEL SPİKERLE MAÇ İZLEMEK

Çalıştığımız Karanlıkta Diyalog Müzesi’ni ziyaret için ünlü spor spikeri İsmail Şenol geldi. Bizi Anadolu Efes ve Beşiktaş maçına davet edip unutulmaz bir gün yaşattı. Tribünde en öne oturduk. Dört kör, en önde maçı izleyeceğiz diye kendimizle dalga geçerken İsmail Şenol geldi ve hepimize telsiz kulaklık taktı. “Maçı size canlı anlatacağım” dedi. Özel spikerim var yahu, daha ne olsun? Her sayıda adeta havaya uçuyorduk. İsmail Şenol bize görmekten daha öte bir anlatımla yaşattı heyecanı.