Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Yenal Bilgici ile söyleşilerinden oluşan “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” adlı kitap Kronik Kitap tarafından yayımlandı.

İlber Ortaylı'nın yaşam tecrübelerinden oluşan tavsiyeler söyleşi eşliğinde okuyucuya aktarıldı. Ortaylı, yaşamının her alanında edindiği deneyimlerle “kimden ne öğrenilir, nasıl çalışmak gerekir, insan kendini nasıl yetiştirir, nasıl seyahat edilir” gibi birçok konudaki görüşlerini dile getirdi.

Ortaylı'nın AK Parti döneminde artan İmam Hatip Liseleri hakkındaki görüşleri de dikkat çekiciydi. Ortaylı, Yenal Bilgici'nin “İmam-hatip okulları bir çözüm müdür? Sayılarının artması çok tartışılıyor. Eskiden bir alternatif gözüyle bakılırken şimdi sistemin göbeğine yerleşiyorlar. Ne diyorsunuz” sorusuna, “İmam-hatip okulu birilerine göre ucuza mal olan okuldur, milletin de kendini bu okulla özdeşleştireceği düşünülür. Halbuki alakası yok, bu aranan şeyin fonksiyonu değişiktir” gibi dikkat çekici bir cevap verdi.

İşte İlber Ortaylı'nın İmam Hatip Liseleri hakkındaki soruya verdiği o cevap:

“BUGÜNKÜ EĞİTİMLE OLMAZ”

Ülkedeki imam-hatip okullarının sayıca çokluğu malum… Bu haliyle ve bu sayıyla imam-hatiplerin bir işlerliği yoktur. Bunların, bu dal için gerekli olan Arapça, Farsça ve Batı dilini verecek durumda bulunmadığı açık… Bu konuda iddialıysan, gerçek bir eğitim vermek istiyorsan; eğittiğin çocuğa iki ölü, iki diri dil öğreteceksin. Başka türlü bu iş olmaz

Biz olmayacağını söylüyoruz adamlar ısrar ediyor; 'Efendim biz iyi birer imam-hatip yetiştireceğiz,' diyorlar. Tabii ki yetiştirirsin ama bu, bugünkü eğitimle olmaz.

Dışarıdan bir örnek vereyim. Benim keşiş bir meslektaşım vardı; Pere Outtier. Bir Benedikten keşişiydi; kaldığı manastır Mans (Paris civarında) filoloji fakültesi gibiydi. Bu keşiş, Kafkasya araştırmalarında önde gelen bir Fransız bilginiydi. Gürcüce, Ermenice biliyordu; iki nadir Kafkas dilinin uzmanıydı. Bir sempozyumda tanışmıştık, orada herkesi kendine hayran bırakmıştı.

Tarikatının kara cübbesine bürünmüştü ki onun yaşında ve fiziğindeki genç adamlar bunu tercih etmezdi. Terbiyeliydi, bilgisi derindi ve tevazu sahibiydi. Sunduğu tebliğ de çok başarılıydı. Çok açık ki Pere Outtier tek başına değildi; bulunduğu manastırda, onun gibi yeryüzü coğrafyasının çeşitli dillerinin uzmanı başka keşişler de vardı. Manastırdaki diğer keşişler Çince biliyor, eski metin okuyorlardı. Yeni bir şey değil, bunlar Ortaçağlardan beri böyle yapmış. Okul işte bu şekilde kurulur.

“İMAM-HATİP OKULU BİRİLERİNE GÖRE UCUZA MAL OLAN OKULDUR”

Biz bir proje önerdik; 'Böyle bir imam-hatip olması lazım,' dedik. Dinlemediler bile. İmam-hatip okulu birilerine göre ucuza mal olan okuldur, milletin de kendini bu okulla özdeşleştireceği düşünülür. Halbuki alakası yok, bu aranan şeyin fonksiyonu değişiktir. Orada yetişen çocukların Arapça da öğreneceği yoktur. Çünkü bu lisanı öğretecek kimse mevcut değildir.

“KENDİNİZİ KANDIRMAYIN”

Siz Türkiye gibi lisan öğretmemekle tanınan bir memlekette; beş yüz yahut bin imam-hatip okulunda, iki bin tane iyi Arapça uzmanı istihdam edebileceğinizi iddia edebilir misiniz? Böyle insanlar yok ki ortada. Kendinizi kandırmayın!”