SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’dan çay tarımı için işçiler 1992 yılından beri kademeli olarak Türkiye’ye, özellikle de Karadeniz’de Rize, Artvin ve kısmen de Trabzon’a çalışmaya gelmeye başladılar.

Bununla birlikte, Avrupa Birliği’nin 2017 yılı Mart ayında Gürcistan’a vize serbestisi tanıması, ardından da Türkiye’nin 2019 yılında Gürcü işçilere çay ve fındık hasat dönemlerinde 90 günlük çalışma izni vermesi, sektörde dengeleri değiştirmeye başlamıştı.

Sınır kapıları 15 Mart'tan beri kapalı

Türkiye ve Gürcistan, 15 Mart gününden itibaren Sarp Sınır Kapısı’nı karşılıklı olarak geçici süreyle yolcu trafiğine kapattılar.

“Koronavirüs salgınıyla birlikte Gürcistan’la kapılar kapanınca da akış tamamen durdu. Sonuç itibariyle, Karadeniz’de çay tarımı şu anda yerli halka kaldı” diyor Ankara merkezli Kalkınma Atölyesi kurucusu Ertan Karabıyık.

Çay hasadının ilki, Mayıs ayının 15’inde başlayacak ve yaklaşık 1 ay sürmesi bekleniyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Karabıyık, “Şu anda çay biçme konusunu bilen sadece Karadeniz’in yaşlı nüfusu kaldı. Ama onlar da sokağa çıkma yasağı ve yaş faktöründen dolayı tarlaya inip çay biçme zahmetine katlanmazlar. Öte yandan birçok köy karantina altında. Yıllardır bu işi Gürcülere yaptırdıkları için de Karadenizli hasadı unuttu. Yaşlılar yapmak zorunda kalırlarsa istenen verim alınamayacak. Gençlerin ise bu işi yapmaya ikna edilebilmesi ayrı bir mesele” diyor.

Öte yandan, Gürcü işçi açığını kapatmak için yurtiçinden eleman toplama çabaları ise, yurtiçindeki seyahatlerin de kısıtlanmasından dolayı çok büyük sonuç vermeyebilir. Çay toplamada yaşanacak gecikmeler ve işçilik sebebiyle maliyetlerin artması ve çay hasadıyla geçinen kesimlerin gelirinin azalması da beklenen bir sonuç.

65 yaş üstü ağırlıklı tarımda çalışıyor

Türkiye’de “Çiftçi Kayıt Sistemi”ne (ÇKS) kayıtlı toplam 2,1 milyon kadar çiftçinin yaş ortalaması 55 iken, Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 65 yaş üstü kesimin tarımda istihdam edilme oranı yüzde 65,5.

Kalkınma Atölyesi, "Türkiye'de mevsimlik tarımsal üretimde yabancı göçmen işçiler" başlıklı durum raporunda çay tarımına da önemli yer ayırmıştı.

Rapora göre, "Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan toplumsal değişim, çay üretim sürecinde ve üretim için kullanılan emeğin biçiminde önemli dönüşümler yaratmıştır. Bölgede çay hasadının çoğu neredeyse Gürcü işçiler tarafından yapılır hâle gelmiştir. Çay üretiminin hem hanelerin gelirleri içinde giderek azalan payı, hem de yoğun derecede yaşanan göç ve miras yoluyla küçülen çay bahçeleri, üretimin önemli kısmının ücretli işçilikle yapılması sonucunu doğurmuştur. Bölgeden yoğun olarak diğer kentler ve yurt dışına yaşanan göçün yarattığı başka bir sonuç ise, bölgede yaşayan kırsal nüfusun giderek yaşlanması ve çay üretimini devam ettirmek için ücretli emeğe ihtiyaç duyulmasıdır."

Kalkınma Atölyesi'ne göre; yerli halkın hasat sürecinden çekilmesiyle birlikte, göçmen işgücüne talep artınca çay üretimi ülkelerinde de yapılan ve çay hasadı konusunda tecrübeye sahip Gürcüler, çay hasadının tek mevsimlik gezici tarım işçileri oldukları için, çay hasat zamanlarında bölgeye Gürcü işçi akını yaşanıyor.

Hasat için Suriyeli göçmen emeği henüz kullanılmadı, zira bu konuda Gürcüler gibi köklü bir deneyimleri bulunmuyor.

“Suriyeliler belki yaş çay yaprağı taşımacılığında istihdam edilebilirler, çünkü yaş çay yaprağını fabrikaya getirmek için müteahhitler devreye giriyor. Üretim düşerse, kurumlar da karlılıklarından vazgeçmezlerse, fiyatlara ister istemez yansıyacak” diyor Karabıyık.

Rize’nin Çukurlu köyünden geçimini ailesine ait tarlalardaki çay hasadıyla sağlayan Murat Günaydın da benzer endişeleri paylaşıyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Günaydın, “Bu işi Suriyeliler yapmaz, yapamaz. Fındık toplamak gibi bir şey değil çay, dışarıdan gelen birisi yapamaz. Çayı tanımayan bir insan, hasat sırasında verimi de düşürür. Yerli insanlarımız da yapmaz. Ben 29 yaşındayım ve çay toplayan hiçbir yaşıtım yok. İnsanlar çok zorlanacak. Bu çay dalında kalacak ve kuruyacak” diyor.

Daha önceki çay hasatlarında 10 ton çayın yarısını kendilerinin, yarısını Gürcü işçilerin topladığını belirten Günaydın, bu süreci daha az ekonomik zararla atlatabilmek için Çaykur’un köylülere verdiği kotayı kaldırmasını öneriyor.

“Çaykur geçmişte bize kota veriyordu, haftada üç gün bir ton satabiliyorduk. Bu kotayı kaldırsınlar. O zaman insanlar ellerinden geldiğince toplarlar” diyor Günaydın.

Kaynak: Euronews