Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Üretmeden ve yenilikleri takip etmeden duramayanlardan... “Portakal orada kal halini sevmiyorum” diyor. Teknolojiyle de arası çok iyi. Bu sebeple, sanat eserlerinin blok zincir yöntemiyle şifrelendiği, NFT adlı teknolojiyle ünlü sözünü satışa çıkaranın da
o olması kaçınılmazdı. Röportaj için sözleşiyoruz, lafını sakınmadan anlatıyor kendini, yaşadıklarını...

“Bana, unutmayın ki, hiçbir şey olmaz” sözünü NFT’den satışa çıkardın. Günlerdir bu NFT ne, anlamaya çalışıyor ama çözemiyorum. Sen nasıl çözdün de hemen işe dahil oldun?

Hemen memen çözmedim, hâlâ daha iyi öğrenmeye çalışıyorum. Kendini yenilemeyen ve isminin kredisinden tüketenlerden olmayı sevmiyorum. Kendi seçimlerimle yenilenmeyi ve heyecanı seviyorum.

KENDİNLE DALGA GEÇEBİLMEK ÖNEMLİ

Bu sözü satışa çıkarma fikri nereden çıktı?

Bu sözün ekmeğini bir ben yemedim (gülüyor). Maşallah ne bardakları kaldı yapılmayan, ne tişörtleri, bandanaları, ne şapkaları. Bunlar sosyal medyada gördüklerim. Hoşuma da gitti, dava açıp hak da talep etmedim. ‘Dadı’nın, ‘Gülben Ergen’in patentlerini satın aldığım gibi “Bana unutmayın ki, hiçbir şey olmaz” lafının da haklarını satın aldım. Magazinde dillere pelesenk olmuş, popüler kültürün bir parçası olmuş... Ben de bununla giriş yapmak istedim.

Geliri kurucusu olduğun ‘Çocuklar Gülsün Diye Derneği’ne gidecek. Ama sence bu sözün maddi değeri ne kadar olur?

Maddi değeri hiç önemli değil. Mesele yeniliklere açık olmak, kendinle dalga geçip bunu satışa çıkartmak. NFT adına şahane ses getirdiğini düşünüyorum. Gülben Ergen markasına ait tasarımlarımı, kendi adıma kazanca çevirmeyi düşünüyorum. Devamı gelecek, bu çoksesli başlangıçtı.

TAKSİ PLAKAM YOK AMA BİTCOİN’İM VAR

Bu sözün nasıl bir uğuru, iddiası var?

Sözün büyüsü var. Etkili bir metafor. Uğuru da gücü de ispatlı (gülüyor). Yıkılmadım, ayaktayım, ısrarla ve sadece işimi yaparak, kendimle yarışarak ışık saçıyorum!

 Peki bu cümlenin ortaya çıkış anını hatırlıyor musun?

Kalabalık bir röportaj olduğunu hatırlıyorum. Belli ki yine gardımı aldığım bir andı.

Altmetni neydi?

Boşuna uğraşmayın. Unutmayın ki ben sizin kafanızın içinde kurguladığınız ben değilim. Çabanız boşuna.

Peki sana gerçekten bir şey olmaz mı?

İnsanım. Kessen kanım akıyor. Çalışana, üretene, dimdik durmayı yaşam felsefesi haline getirene olmuyor bir şey. TEDX konuşmamda şöyle revize ettim bu sözü: Unutmayın ki, çalışana, üretene gerçekten bir şey olmaz.

Ama bu lafı ettikten sonra birçok şey yaşadın. Ayrılıklar, hüsranlar... Sonra bu lafınla seni çok vurdular mı?

Ben oralı olmadıkça, sessiz kaldıkça bu lafı su yüzeyine çıkartıp resmen hortlattılar. Evren susana ses oluyor bazen. Üzerime çullanıldıkça ve ben hepsine ve her şeye rağmen sessiz kalıp sağlam durdukça bana daha da değer kattığına inanıyorum hepsinin.

Bir ara taksi plakalarına yatırım yaptığın söylenirdi, şimdi de bunun yerini Bitcoin mi aldı?

Taksi plakalarım hiç olmadı. Ama Bitcoin ve Etherium’um var.

O KADAR YOKLAR Kİ BENİM İÇİN!

Sen iyi bir taktik insanı olduğunu düşünüyor musun?

Taktik elimde anında patlar. O nedenle hayatı içimden geldiği gibi yaşarım.

Dönemler, devirler değişiyor ama sen hep kendini konuşturuyorsun. Bunun sırrı ne?

‘Portakal orada kal’ halini sevmiyorum. Kendimi yenilemeyi, ileri gitmeyi seviyorum. Yapım gereği meraklı ve öğrenmeye açık bir tipim. Başka birinin derdini görmezden gelemiyorum hatta kendime dert ediniyorum. Çığlık atan kaç tane SMA hastası çocuğumuzun tedavi masraflarını karşıladık biliyor musun? Milyonlarca takipçi deyip geçme, müthiş hayatlara dokunabilecek şekilde biçimlendirebiliyorum sosyal medya hesaplarımı ben.

Clubhouse’da da varsın, sosyal medyada da... Görünür olmak hoşuna gidiyor mu?

Seçilen değil seçenim, bu önemli. Clubhouse’da olmayı da kendim seçtim. Olması gerektiği için değil, içimden geldiği için. Seçim hakkı ve istediğim an çıkıp veda etme hakkı bende. Ayrıca mesele hoşuma gidip gitmemesi değil. Mesela bu görünürlük haliyle 10 senede, 40 anaokulu açabildim. Sadece sahneye çıkıp “Selülit için maydanoz suyu iyidir” demiyorum anlayacağın. Bu mecralar beni ben gibi anlatabildiğim, sansürsüz, montajsız televizyonum, gazetem, radyom gibiler. Bir duruşum, bir yaşam felsefem var, alları pulları sürüp sahnede olmanın dışında bir Gülben var.

Eski polemikli halinden eser yok. Senin hakkında konuşsalar da susuyorsun. Neden?

İşim konuşmak değil ki benim, üretmek. Susuyorum, karşılıklı konuşmuyoruz çünkü. Onlar tek başlarına konuşuyorlar. Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez. O kadar yoklar ki benim için...

“Ben Buralardan Gidicem’ şarkısı güzel ama ben bir yere gidemem. Üç oğlum nerede mutluysa, ben orada nefes alırım.

BANA HAYATIMI YAŞAMAKTAN BAŞKA İŞ DÜŞMÜYOR

Bu senenin başında müzik dünyası durmuşken 11’inci albümünü çıkardın: ‘Seni Kırmışlar’. Müzik dünyasının bu durgunluğunda bu nasıl bir cesaret? Yürek mi yedin?

Yıllarca müziğe her yatırımım, onlarca, yüzlerce konserle bana maddi manevi geri döndü. Bu kez sahneyle, konserle geri dönmeyeceğini bile bile ben yatırım yaptım. Kariyerimde müzik illa para demek değil. İyi bir albüm aylara değil yıllara yayılır ve demlenir. Bu çalışma sektöre bile iyi geldi. Müthiş dinlenme oranlarına ulaştık. İyi ki albüm çıkarmışım.

Peki seni çok kırdılar mı?

Önem ve değer verdiğim insanlara kırılırım. Gerisi laf kalabalığı.

Peki onlarla hesaplaştın mı?

Benim yerime hesaplaşan şahane bir güç var. Onun sistemi müthiş. Bana hayatımı yaşamaktan başka iş düşmüyor.

Bir ay önce ‘Ben Buralardan Gidicem’ şarkına klip çektin. Hiç buralardan gitmeyi düşündüğün oldu mu?

Şarkı da güzel, gitmek istemek de güzel, bazen bunun hayalini kurmak da... Ama iş icraata gelirse bunlar lafta kalır, bir yere gidemem ki. Üç oğlum nerede yaşıyorsa, nerede ve nasıl mutluysa, ben de orada nefes alırım. 

KORONAYI ÖKSÜRÜKSÜZ, ATEŞSİZ, HASTANESİZ GEÇİRDİM

Bir süre önce koronaya yakalandın. Nasıl yaşadın o süreci, anlatır mısın?

Ateşsiz, öksürüksüz ve hastanesiz geçirdiğim için hafif diyebilirim ama sen bana bakma... Canım hiç tatlı olmadığı için zorlukları hep geçiştirmek âdetten olmuş. Hiç yaşamadığım kadar fazla, şiddetli bir sırt ağrısıyla günlerce uykumdan uyandım. Ağrıyla uykudan uyanmak, çocukları sakinleştirmek, koronayı geldiğine pişman edip 11 günün sonunda uğurlamak pek sevimli değildi.

 Üç çocukla hayat nasıl gidiyor?

Hep lunaparktayım. Rengârenk sağım solum. Önüm arkam sobe, saklanmayan online eğitimde (gülüyor). Zoom’dan okul toplantıları, “Çorabını giy, çorbanı iç”, Spiderman, Fortnite, Messi, “Suyuna limon sık, kitap oku...” daha anlatayım mı?  

SIRTIMI BAŞKASINA HER YASLADIĞIMDA DEVRİLDİM

Yüzünde hep bir gülümseme var. Bu ezberlenmiş bir gülümseme mi?

Bazen yüzümde ezber bir gülümseme olduğu doğrudur. Muhabir arkadaşım olmadık bir soru sorduğunda en samimi arkadaşımla evde ayaklarımı altıma alıp sohbet ediyormuşum gibi olamam ki... Cevaplamak zorunda değilim ama gülümsemek zorunda da değilim. Merak etme, artık zırt pırt gülümsememeyi öğrendim. O meğer vücudumun defansa geçiş biçimiymiş.

Hep hırslı bir duruşun var. Öyle misin?

Çalışkan ve istikrarlı bir duruşum var. İlerleyen, değerlenen her şey insanlara kendi değersizliğini hatırlatıyor.

Pişmanlıkların neler?

İnsanlara güvenmezdim. Sırtımı başkasına her yasladığımda devrildim. Ne zaman dimdik durdum, çınar gibi kök saldım.

Aldığın darbeler nasıl etkiledi seni?

Bünyemde ufak tefek nasırlar oluşmuş olabilir. Acıyı bundan sonra daha fazla hissedeceğimi sanmıyorum. Her türlü darbeye karşı antikorum yüzde bin anlayacağın.

SELÜLİTLERİMLE BİRLİKTE GEÇİNİP GİDİYORUM

Fiziğine ne kadar takıksın? Estetikten ne kadar destek alıyorsun?

Yıllardır selülitlerimle birlikte geçinip gidiyorum. Estetik, ilerleyen yaşlarımda ihtiyaç hissedersem olabilir ama şimdi değil. İçimi süslemeye meyilliyim. Doğru bilgilerle, temizlikle, iyi dostlarla beslenmek; haset, kin, nefret, endişe, intikamdan uzak olmak bana ışık katıyor. Ne dolgum var ne ameliyatım. Minik vitaminlerle idare ediyor ve yaşımın getirdiği çizgileri aşırı seviyorum.