Karakterlerinden alıştığımız bıçkın adamın aksine sıcakkanlı biri. Hikâyesi Bursa’da kalecilikle başladı. Dümeni oyunculuğa kırdığında hayatı değişti. Kısa sürede en başarılı dizilerin aranan ismi oldu. Oyuncu Cansu Tosun’la evlendi. Baba olmaya hazırlanan Erkan Kolçak Köstendil, “Asıl film şimdi başlıyor” diyor.

Oyunculuk, yönetmenlik, senaristlik, kitap yazarlığı... Biraz doyumsuz musunuz?

Huzursuzum diyelim.

Bu huzursuzluğun sebebi ne?

Galiba biraz coğrafyayla, biraz da dert–sanat ilişkisiyle alakalı.

Nasıl yani?

Bu coğrafyanın geçmişi sanatçıyı hikâye anlamında zenginleştiriyor. Bu da insanı daha çalışkan yapıyor. En büyük derdim, insanın işini hakkını vererek yapması.

Çocukluğunuza dair gözünüzün önüne gelen ilk görüntü ne?

Yalova sahil siteleri... Sonra 1999 depremi... Depremle çocukluğum da yıkıldı.

Çok kötüymüş... Aileniz dört kuşak önce Bulgaristan, Köstendil’den Bursa’ya göçmüş. Nedir hikâyeleri?

Buna ayrı bir röportaj ister!

Bunu bir söz olarak kabul ediyorum. Neden iki soyadınız var?

Nedenini ben de bilmiyorum. Eskiden ayrıydı, kimliklerde bilgisayar sistemine geçilince birleşti. Ben ikisini de kullanıyorum.

Şimdiye kadar aldığınız en cesur karar neydi?

Bir gecede kaleciliği bırakıp konservatuvar sınavına girmek. Gerçi hâlâ Vefa Spor’un lisanslı kalecisiyim.

İstanbul’a geldikten sonra reji asistanlığı yaptınız. O dönem ekibin geçirdiği trafik kazası hayatınızı değiştirmiş. Oyunculuğa geçmeye karar vermişsiniz...

Evet, set programını ben yapıyordum. Kimsenin burnu bile kanamamıştı ama ben kaza yerine giderken bu işi çoktan kafamda bırakmıştım.

İKİ KISA FİLM, KİTABIN DEVAMI VE YENİ DİZİ

Köstendil’in ‘Su’ ve ‘Suma’ isimli iki kısa filmi de festivalleri dolaşıyor. Bunlar dört kısa filmden oluşan bir sinema filminin ilk iki filmi. Sanatçı ayrıca, “İlk kitabım ‘Mukadderat’ın ikincisi bitti, yakın zamanda haberi gelir. Bir de yine dokuz bölümden oluşan ‘De 9’ diye bir projemiz var, en büyük hayalim onu gerçekleştirmek. Korku ticaretini anlatıyor” diyor.

OYUNCU, ARTIK ÇIKMAK İSTEDİĞİ EKRANI KENDİ YARATABİLİYOR


Bir YouTube dizisi çektiniz, ’Pes Artık’… Fikir nasıl çıktı?

Yıllar önce bir bölümünü yazdığım bir işti. Evden çıkmayan iki erkeğin hikâyesi... Bazı yazıp başladığınız hikâyelerin ilerleyen dönemde vaktinin geldiğine inanırsınız. Bundan daha iyi bir vakit olamazdı herhalde.

Ne anlatıyor?

Bizi, hepimizi anlatıyor. Dünyaya bakışımız ne kadar farklı olursa olsun aynı apartmanın, evin içinde yaşayan, bazen yaşamak zorunda kalan kankardeşleriz biz.

Evde kendi imkânlarınızla dizi çekmek oyunculuk adına neleri sorgulattı?

Bu dönem bana oyuncunun, hele de bir şekilde tanınıyorsa, kendi yolunu bulabileceğini gösterdi. Ama asıl sorguladığım şey, sanatçı olma iddiası taşıyan kişilerin böyle bir durumda neler yapabileceğiydi.

Biraz açar mısınız?

Günümüzde hepimizin elinin altında bir nevi kendi televizyon kanalı var. Yani oyuncu, artık çıkmak istediği ekranı kendi yaratabiliyor. Peki şartlar böyleyken biz bu sürece ne katabiliriz? ‘Pes Artık’ yapılırken duvarların boyasını, dekorlarını, aksesuarlarını, kısacası her şeyi bu projenin içindeki oyuncular yaptı. Bahsetmeye çalıştığım şey bu aslında.

ŞÖHRETİ SON SIRAYA BİLE KOYMAYAN, İŞİ İYİ YAPANDIR

Senaryonuzdaki karakterlerden biri oyunculuğu sadece şöhret olarak gördüğünü dile getiriyor. Günümüzde oyunculuk ve şöhret kavramları ne kadar karıştırılıyor?

Çok. Oyunculuk mesleğini iyi yapıyorsan iyi oyuncusun demektir. Bunu icra ettiğin yerse seni şöhret yapabilir. Bugün sokağa çıkıp sorsanız, belki insanlar Bülent Emin Yarar’ı tanımayabilir. Ama bu onun, Türkiye’nin en iyi oyuncularından biri olduğu gerçeğini değiştirmez. Aynı zamanda benim çok kıymetli hocalarımdan biridir.

Şöhret sizin ne kadar önceliğiniz oldu?

Son sıraya bile koymazsanız işinizi iyi yapabilirsiniz.

BİZİM DERDİMİZ RAKAMLARLA DEĞİL İNSANLARLA

Twitter’da “Bana küfretmek, o kişiyi sokağa çıktığında bir kediye tekme atmaktan alıkoyacaksa lütfen bana sosyal medyadan gece gündüz küfretsinler” demişsiniz. Hâlâ aynı fikirde misiniz?

Bir kediye tekme atmaktan alıkoyacaksa, evet.

Sosyal medya popülerliğini, oradaki sevgiyi ne kadar gerçekçi buluyorsunuz?

Sosyal medyayı sokaklardaki billboard’lar gibi kullanıyorum. Daha çok yaptığım işleri, afişleri, fragmanları paylaşıyorum. Kaç kişi görür, takip eder, paylaşır bunları düşünürsen işin yaş. Bizim derdimiz rakamlarla değil insanlarla.

OĞLUMUZUN ADI MARSEL OLACAK

‘Pes Artık’ın çekimleri sizin evde yapılmış. Bülent Şakrak ve Ertan Saban’la sokağa çıkma yasaklarında nasıl bir araya geldiniz. Bu isimler komşunuz mu?

Evet, dayım (Bülent Şakrak) ve Ertan komşular. Ama komşu olmasalar ve “Bu rolleri kim oynasın” deselerdi yine onlarla çalışmak isterdim. Özellikle Ertan’ın girişi dizinin bir drama olmasını sağladı.

Eşiniz Cansu Tosun projede ses tasarımcısı. Aynı projede çalışmak nasıldı?

Diziyi seyrettiysen, sesler gayet temizdi.

Evlilik, hayatınızda neleri değiştirdi?

Hayatımı değiştirdi.

Yakında bebeğiniz olacak. Baba olacak olmak size ne hissettiriyor?

“Asıl film şimdi başlıyor” diyorum.

Bebeğe isim düşündünüz mü?

Marsel. Parlak güneş ışığı demek.Erkan Kolçak Köstendil ve Cansu Tosun bebeklerine kavuşmak için gün sayıyor.