Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Londra'da Dünya İnsaniyet Forumu Ödül Töreni'ne katıldı. Emine Erdoğan burada yaptığı açıklamada, "Bu ödülü, ağlayan bir çocuk gördüğünde yüreği kabaran, yabancıya kuşkuyla değil Tanrı misafiri diye bakan cömert Türk halkı adına kabul ediyorum." ifadelerini kullandı.

İşte Emine Erdoğan'ın ödül töreninde yaptığı konuşma;

Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. İnsanî faziletlerin ödüllendirildiği bu organizasyonda bulunmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bu ödülü, ağlayan bir çocuk gördüğünde yüreği kabaran, yabancıya kuşkuyla değil Tanrı misafiri diye bakan cömert Türk halkı adına kabul ediyorum.

Ülkemin adının, dünyanın yaralarının sarılmasında gösterdiği eşitlikçi ve kapsayıcı tutumla anılmasından büyük gurur duyuyorum. Dünya İnsaniyet Forumu'na, din, dil, ırk ayrımı yapmadan gerçekleştirdiğimiz insani yardımları takdirinden ötürü teşekkür ediyorum.

Değerli katılımcılar, Ne yazık ki tarihin sandığı, savaşlar, afetler, gözyaşı ve kanla dolu. İnsanoğlunun varolduğu günden bu yana, yaşama verilen önem, metrekareye eşit düşmüyor.

Dünyanın kimi coğrafyaları, huzura, güvene, istikrara susamışken, diğer yarısında yok olup gidenin insanlık olduğu farkedilmiyor bile. Üzerinde yaşadığımız yerküre ne yazık ki, 21. yüzyılın bütün gelişmişlik ve medeniyet iddialarına rağmen, insani açıdan büyük krizler yaşıyor.

İşte böyle bir vasatta fertler ve toplumlar olarak bize düşen, iyiliğin ya da kötülüğün safında olmayı seçmektir. Biz Türk toplumu olarak, gökyüzünü, büyük insanlık ailesinin altında yaşadığı tek bir çatı olarak görüyoruz. Rumi'nin, ‘bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez' öğretisine inanıyoruz. Bir çocuğun gülümsemesinin, dünyanın en büyük hazinesi olduğunu düşünüyoruz. Geçmişimizdeki birlikte yaşama kültürünü, bugün de, bize ihtiyacı olanlara el uzatarak sürdürüyoruz.

Devletimizin resmi kurumlarının yanısıra, sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte, dünyanın en cömert ülkesi olarak anılıyoruz. 

Türkiye, gayri safi milli hasılaya oranla, dünyada en çok insani yardım yapan ülke konumundadır. Bu tavır, dünyada barışı ve istikrarı destekleyen pro-aktif Türk dış politikasının ayrılmaz parçasıdır. Bir mağduriyet gördüğümüzde gözyaşı dökmekten ötesini yapmamız gerektiğini biliyoruz. Kızılay, AFAD, TİKA gibi kurumlarımız, elimizin ulaşabildiği heryere umut aşılamaktadır.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı AFAD, 2009'dan beri 54 farklı ülkede, yüksek uluslararası operasyon kabiliyeti ile çalışma yürütüyor. Afetler sözkonusu olduğunda ‘orada ben de olabilirdim' empatisi, AFAD'ın en yüksek moral değeridir. İlk şokun atlatılmasından hayatların yeniden tanzimine kadar afet döngüsünün tüm aşamalarında yer alarak, bugüne kadar 2 milyar dolarlık yardım yapmıştır.

Aynı şekilde Türk Kızılay'ı, yılda ortalama 40'ın üzerinde ülkeye insanî yardım götürmektedir. Sadece 2018 yılında, 53 ülkede, doğa ve insan kaynaklı afetlerden etkilenen 7 milyon mağdur insana el uzatmıştır.

Bildiğiniz gibi, Türkiye'de 4 milyona yakın Suriyeli mülteci yaşıyor. 2011'den beri devam eden Suriye savaşında, yerlerinden edilen insanların en büyük ev sahibiyiz.

Uyguladığımız açık kapı politikasıyla, silahlardan kaçan insanları topraklarımıza koşulsuz kabul ettik. Çünkü komşuluk bunu gerektirirdi. Ve hiçbir Suriyelinin zorla geri gönderilmemesi politikasını benimsedik. Mültecilere sağladığımız yardımlar, ‘kendi tercihlerine göre ve onurlu şekilde' yapılmaktadır.

Mülteci kamplarımız, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kurumlar tarafından övgüyle anılmaktadır. Buralarda çöp ve lağım kokuları yok, üşüyen çocuklar, çamurlu zeminler ve ıslak çadırlar bulunmamaktadır. Eğitim ve sağlık hizmetleri eksiksiz biçimde yapıldığı gibi, kadınların ve çocukların özel ihtiyaçları gözetilmektedir. Oyun alanlarından spor merkezlerine ve hobi odalarına kadar, herşeyin düşünüldüğü, dünyanın en modern çadır kentleridir.

Türkiye, Afganistan'da, Moğolistan'da, Çad'da, Mısır'da, Yemen'de, Haiti'de ve adını tek tek sayamayacağım onlarca ülkede barışın, güvenin ve sevginin izlerini bırakmıştır. Şahsen gidip gördüğüm ve manevi dünyamda büyük sarsıntılar yaratan Arakan'da,  Müslümanlara yönelik zulümler de, yakın takibimizde bir konudur. Bölgede 2 bin 70 bambu ev inşaatı yanında, yapımı devam eden 2500 ev projesi, insanlığa armağanımızdır.

Öte yandan Afrika, bizim için ayrı bir başlıktır. Yoksulluğun giderilmesi, son derece kırılgan olan sosyal yapının kuvvetlendirilmesi için, TİKA aracılığı ile çok yönlü çalışmalar yapılmaktadır.

Mesleki eğitim, idari ve sivil altyapılar, sağlık, tarım ve hayvancılık sektörlerinin geliştirilmesi alanlarında birçok proje yürütülmektedir. Afrika kıtasına, 2010-2017 yılları arasında ülkemizce yapılan yardımların toplam miktarı, 2 milyar doları aşmıştır. Ticari ilişkilerimiz kazan- kazan ilkesine göre yapılırken, tüm insani yardımlar karşılıksızdır.

Kıymetli misafirler, Türkiye için insani yardım, sadece acil durumlarda gönderilen yardım kolileri demek değildir. Tüm siyasi hesapların ötesinde, küresel adalet düşüncesine olan inançtır. Yardım alan tarafın bağımlılıklarını ortadan kaldıracak, sömürgeci mantıktan uzak, vicdani bir eylemdir. Ve her zaman insan onurunu korumayı esas alır.

Güvenli, huzurlu ve müreffeh bir dünyanın inşası, insanlığın sorunlarını ve acılarını paylaşmakla mümkündür.

Gökkuşağının yerini barut dumanlarının aldığı bir dünyada, birlikte yapacak çok işimiz olduğunu düşünüyorum. Gökyüzünü savaş uçaklarından arındırıp, çocukların uçurtmalarına açabilirsek, yaşamın hakkını vermiş oluruz.

Bu çerçevede, insan olmanın onurunu, yaptığı yardım faaliyetleriyle taçlandıran böylesine seçkin bir toplulukla birlikte olmaktan büyük kıvanç duyuyorum.

Dünya İnsaniyet Forumu'na, ödül jürisine ve bu organizasyona emeği geçen herkese kalbi şükranlarımı sunuyorum. Türkiye, mazlumların yanında olmaya devam edecektir.

Güçlünün haklı sayıldığı değil, haklının güçlü olduğu bir gelecek umuduyla, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Kalın sağlıcakla!