Emekli Büyükelçi Özülker, emekli Tuğgeneral Er ve emekli kurmay Albay Tulga süreci değerlendirdi

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili kullanabileceği diplomatik yolların sınırlı olduğunu belirterek “Bütün dünya bize karşı, Türkiye haklı da olduğu bir konuda derdini kimseye anlatamıyor. Dolayısıyla burada diplomasinin sağlayabileceği kazanç çok sınırlı kalıyor. Türk ordusu mümkün olabildiği ölçüde saha hâkimiyetini kazandığında Türkiye’nin masada eli de güçlü olacaktır” dedi.

Özülker, Türkiye’nin terör örgütü PKK’nin Suriye kolu YPG’ye yönelik Fırat’ın doğusunda Barış Pınarı Harekâtı’na başlamasının ardından Türkiye ile ABD ve Rusya arasındaki diplomatik gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendirdi. ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’nin harekâta başlamasının ardından bir sosyal medya paylaşımında “Türkiye’nin aşmaması gereken sınırlar”dan söz ettiğini anımsatan Özülker, “Bu sınırlardan ilki fiziksel sınırdır, operasyonun Tel Abyad ile Resulayn arasındaki 120 kilometrelik bölgede sınırlı kalmasını istiyorlar. İkincisi insan haklarını ileri sürerek kendi kamuoyuna mesaj veriyor. Üçüncüsü ise çok vahim bir şekilde ‘İleride benim silahlı gücüm olarak kullanmayı düşündüğüm güçleri yok etme’ diyor” dedi.

‘ABD ile uzlaşı zor’

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun bugün Ankara’da yapacakları görüşmelerden iki ülke arasında bir uzlaşı çıkmasının mümkün görünmediğini vurgulayan Özülker, “Pence’in Türkiye’ye gelişi bir ara pazarlıktır, buradan bir uzlaşma çıkması zor görünüyor. Trump, aracılar kullanarak ‘Son söz bende kalsın’ politikası güdüyor. Fakat neyi nereye kadar yapabileceğini öngörmek de mümkün değil” diye konuştu.

Rusya’nın tavrı

Rusya’nın, Türkiye’yi Suriye hükümetiyle işbirliği yapmaya zorladığını da belirten Özülker, “Bu kapsam içinde Adana Mutabakatı’nın hâlâ geçerli olduğunu da kabul ettirdi. Bu mutabakata göre Suriye toprağında PKK ile mücadele etmesi gereken Suriye’dir. Mevcut rejim halen BM nezdinde meşrudur. Bu koşullarda Rusya, Türkiye’yi rejimle yaklaştırıp böylece bir meşruiyet yaratmak istiyor. Rusya bu yolla ‘Rejim hala sınırlarını koruyabilecek güçtedir’ diyor. Bunu yaparken de Türkiye’yi istediği şekilde hareket etmekten alıkoyacak dizginleyici bir politikayı beraberinde götürmeye çalışıyor. Putin akıllı bir şekilde hem Türkiye’yi kendine bağlamak, hem de belli bir sınır içinde tutabilmek istiyor” dedi.

‘Türkiye’nin eli güçlendi’

Barış Pınarı Operasyonu’nun, 29-30 Ekim’de İsviçere’nin Cenevre kentinde yapılacak olan Suriye anayasa görüşmelerinde Türkiye’nin elini güçlendirdiğini belirten Özülker, “Türkiye bu operasyonda ne kadar fazla kazanç elde ederse masaya o kadar güçlü oturacaktır” dedi.

EMEKLİ TUĞGENERAL ER: ÜSTÜNLÜK RUSYA'DA

Emekli Tuğgeneral Ali Er, Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu’nu başlatmasının ardından stratejik üstünlük sağlayan tarafın Rusya olduğuna dikkat çekerek “Türkiye, Fırat’ın batısında 2016’dan bu yana o kadar emek veriyor, çok sayıda şehit verdi. Kazanan ise Rusya oldu. Sonuçlardan gidildiğinde Türk ordusu Putin için operatif yardımcı durumuna düşürüldü. Aynı şey şimdi Fırat’ın doğusunda oluyor. Biz bunları hatırlamazsak bugün Fırat’ın doğusunda olanları anlayamayız” dedi.

TSK’nin harekâtın ilk haftasında sahada başarı sağladığını belirten Er, buna karşılık uluslararası kamuoyunun harekât konusunda ikna edilemediğine dikkat çekerek “Türkiye büyük ve başarılı bir harekatla başladı ama bu harekât bitmiş değil. Türkiye’de hükümet askeri harekâtı iç politik kazanımlar için manivela olarak kullanmaktan vazgeçmezse dünya sizi bu şekilde ortada bırakır. Biz, Fırat’ın doğusuna yaptığımız harekâtımızda IŞİD’le mücadele hedefimizin de olduğuna dünyayı ikna edemedik. Çünkü dünyanın birinci önceliği IŞİD’le mücadeledir” dedi.

Er, askeri bir harekâtın, kamuoyu önünde başarıya ulaşması için kamu diplomasisiyle desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Er, bölgede tam hakimiyetin kurulması gerektiğini belirterek “TSK altyapıdan idari yapıya kadar tüm faaliyetleri etkin hale getirene kadar harekat bitmiş sayılmaz” dedi. Türkiye’nin hedefine ulaşması için batıda Kobani, doğuda da Kamışlı’ya yönelmesi gerektiğini söyleyen Er, “ABD’nin ‘Kobani’ye giremezsiniz’ ısrarı var. ABD esasında Münbiç’te resmen neyi nasıl yapacağını gösterdi. Ortak mekanizmalara, yol haritalarına rağmen Rusya’ya devretti. Türkiye’nin nasıl bir kurt kapanına girdiğini görüyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin harekâtının Kobani ve Kamışlı’ya doğru genişlemesi durumunda ekim sonunda Cenevre’de yapılacak Suriye anayasa görüşmelerinde elinin güçleneceğini kaydeden Er, “Bütün dünyanın bu harekâta karşı çıkmasının nedenlerinden biri bu, Cenevre’de kimse Türkiye’ye bu fırsatı vermek istemiyor. Çünkü Türkiye buraya girdiği zaman bu bölgedeki emperyalist güçlerle mücadele etmesi gerekiyor. Türkiye tabii ki Kuvayi Milliye geleneğinden gelen ordusu ile emperyalizmle mücadele eder ama bunun akılla yapılması gerekir, reflekslerle değil” dedi.

‘2014’te fırsat kaçırıldı’

Türkiye’nin, Fırat’ın doğusunda 2014 yılında Kobani IŞİD tarafından kuşatıldığında büyük bir “fırsat kaçırdığını” dile getiren Er, şöyle konuştu: “O dönemde Türkiye, Fırat’ın doğu kenarından itibaren Irak sınırına doğru 50-60 kilometrelik bir şeridi ‘kendi topraklarımı korumak için giriyorum’ deseydi ve Kobani’de IŞİD’e karşı mücadeleyi daha sonra El Bab’da yaptığı gibi verseydi bugün çok farklı durumda olurduk. Türkiye hem bölgedeki Kürt yurttaşların gönlünü, hem dünya kamuoyunun desteğini kazanmış olurdu. Böylece bağımsız bir Kürdistan kurma hayalinin ne kadar gerçek dışı olduğu, bölgede Kürtlerin Türkiye ile işbirliği olmadan barış içinde yaşamasının mümkün olmadığını ve kendi geleceklerini emperyalistlerin eliyle kurmanın mümkün olmadığını Türkiye hem Kürtlere hem dünyaya anlatmış olurdu. Bu Atatürk Cumhuriyeti’nin ilkelerine ve Türk ordusunun kuruluş felsefesine en uygun hareket tarzıdır.”

Er, ülke sınırları içindeki terörle mücadele başarıyla sonuçlanmadan sınırötesi operasyonla başarı sağlanmayacağını da sözlerine ekledi.

EMEKLİ KURMAY ALBAY TULGA: TÜRKİYE TACA ÇIKARILDI

Emekli Kurmay Albay V. Murat Tulga, ABD öncülüğündeki koalisyon askerlerinin Münbiç’ten çekilmesine ilişkin “ABD ve Türkiye NATO müttefekiyken, ABD’nin bu yaptığı NATO’nun kuruluş ilkelerine ve NATO deklarasyonuna aykırıdır” dedi.

ABD askerinin, 2016’da IŞİD’e yönelik yapılan operasyonların ardından bölgede konuşlandığını belirten Tulga, Türkiye’nin 3 yıldır Münbiç’e girilmesine izin verilmezken ABD’nin, Barış Pınarı Harekâtı başlar başlamaz bölgeyi Rusya’ya ve rejim güçlerine teslim ettiğine dikkat çekti. ABD ile Türkiye’nin NATO müttefiki olduğunu belirten Tulga, NATO deklarasyonunun 5. maddesi gereğince “NATO’nun, bir saldırı veya saldırı tehdidine karşı üyelerini savunmaya ve bu amaçla, bir üyesine yapılacak saldırının tüm üyelerine yapılmış varsayılacağı ilkesine dayandığını” anımsattı. ABD’nin, çekilme hamlesiyle NATO’nun gerekliliklerini yerine getirmediğinin altını çizen Tulga, şunları kaydetti: “Hal böyleyken, ABD, bulunduğu bölgeyi bir NATO üyesi olmayan, hatta NATO’nun kuruluş amacı olan Sovyetler’in bugünkü ardılı Rusya’ya devrediyor. Bunun müttefiklikle alakası yok. ABD’nin bu devri, Türkiye’yi açıkta bırakmıştır. ABD’nin bu hamlesi ile Türkiye, sahada taca çıkarılmıştır. Türkiye, bunu NATO’da elini güçlendirecek somut bir argüman olarak kullanabilir. Çünkü ABD, Türkiye’ye karşı müttefiklik görevlerini yerine getirmiyor.”

‘Mevkidaşlar görüşmeli’

Türkiye’nin ABD ile olan pozisyonunu artık net biçimde ortaya koyması gerektiğini belirten Tulga, “ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Türkiye’ye geliyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan onunla görüşeceğini söylüyor. Türkiye olarak senin, artık görüşüp de anlaşabileceğin bir şey kalmamış. Bu görüşmede Pence’in, Cumhurbaşkanı ile değil mevkidaşı olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile görüşmesi gerekirdi. Bu ‘diplomatik tepki’ olarak yapılmalıydı. Türkiye toprakları terör tehdidi altındayken ABD, Türkiye’nin ateşkes ilan etmesini, teröristle görüşmesini ve müzakere etmesini istiyor. Böyle bir durum söz konusu olamaz” dedi.

“Türkiye terörle mücadele ederken, müttefikin teröristle masaya otur demesinden anlıyoruz ki, ABD ile Türkiye, Suriye konusunda 180 derece farklı düşünüyor” diyen Tulga, “ABD ile ‘Suriye’ konusunda bütünüyle ayrıyız. Artık Türkiye ile ABD, Suriye konusunda yan yana gelemez. Türkiye’nin doğrudan Suriye ile muhakkak görüşmesi, bir anlaşmaya varması ve atılacak adımlarda bu anlaşmaların esas alınması gerekir” ifadelerini kullandı.

‘Rusya sibop görevi görecek’

Münbiç’e rejim güçlerinin girmesinin, rejim güçleri ile Türk askerini kafa kafaya getireceğine dikkat çeken Tulga, “ABD ve Rusya, Türkiye’nin rejim ile kafa kafaya gelmesini çok istemiyor. Türkiye şu an bölgede terörle mücadele ediyorken, işin ana aktörü olan rejim güçleri ile karşı karşı gelirse, bu bölgede ‘sıcak bir savaşa’ neden olur, terörle mücadeleden çıkar. Aradaki siyasi ve uluslararası gerilim de artar. ABD’nin çekilip yerini Ruslara bırakması düşündürücüdür. Rusya, Türkiye ile Suriye’nin kafa kafaya gelmesini önleyecek bir sibop görevi görecek. Rusya, Münbiç’te ‘arabulucu ve iletişimi sağlayan ana aktör’ konumunda olacak” dedi.