◊ Eşiniz ve ikiz çocuklarınızla beraber aşağı yukarı 2 aydır evdesiniz. Kısıtlamalara harfiyen uyabildiniz mi gerçekten?

- Evet, tabii ki. Birçoğumuz gibi biz de 2.5 aydır ev ortamında karantinadayız. Hem kendi sağlığımız hem de toplum sağlığı için kurallara uyuyoruz. Bu pandemi dönemini ailece birbirimize destek olarak atlatmaya çalışıyoruz.

◊ Çocuklar anne-babalarının sürekli yanlarında olmalarından dolayı şaşkındır herhalde...

- Çocuklarımızla normalde de çok vakit geçiriyoruz ama tabii bu dönem son derece farklı. Çünkü artık her an yanlarındayız. Muhtemelen biraz şaşkınlar ki her sabah “İşe gitmiyor musunuz?” diye sormaya devam ediyorlar. (Gülüyor)

◊ Çok uzun süre evde, her an yan yana olmak evliliğinizi nasıl etkiledi?

- Biz eşimle normal şartlarda da birlikte vakit geçirmeyi severiz zaten. O yüzden herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Aynı evin içinde ama birbirimize özel ve serbest alanlar da tanıyarak geçiriyoruz bu dönemi.

EVDE PROBLEME DEĞİL ÇÖZÜME ODAKLIYIZ

◊ Ama uzmanlar sürekli bir arada kalmanın çiftler arasında gerilime sebep olabildiğini söylüyor. Siz bu tür sorunlar yaşamıyor musunuz hiç?

- Çok uzun süre karşındakinin hayatını irdelersen, tartışmalar yaşayabilirsin, çıkmazlara girebilirsin. Sonuçta bunun eş olmasına da gerek yok, insan benzer koşullar altında annesiyle de, kardeşiyle de tartışabilir. Bu çok normal. Evet, bu pandemiye hazırlıksız yakalandık. Birdenbire evlere kapandık. Toplum olarak şaşkınız. Ama önemli olan bunun geçici bir süreç olduğunu bilmek. Biz sorun çözmeye çalışmaktansa problem çıkarmamayı tercih ediyoruz.

EŞİMİN İÇİNDEN BİR FIRINCI USTASI ÇIKTI

◊ Genel olarak günler nasıl geçiyor peki? Ev işlerine, dolap düzenlemeye adadınız mı kendinizi büyük çoğunluk gibi?

- Aslında ben sosyal bir insanım, eş dost ziyaretlerini, dostlarımla vakit geçirmeyi çok severim ama evdeysem de evin hakkını veririm her zaman. Yani kendi düzenim vardır. Mesela dolap düzenleme işini başkasına bırakmak istemem, kendim yaparım. Özellikle de bu süreçte evdeki tüm işlere el attım diyebilirim. Mesela geçen gün yardımcıma “Niye ütüyü bana bırakmadın? Niye hepsini sen yaptın?” diye söylenirken buldum kendimi. Öte yandan eşimin içinden de bir fırıncı ustası çıktı.

◊ Ya siz? İçinizdeki şefi özgür bıraktınız mı? Yemek yapıyor musunuz?

- Açıkçası bekarken ve evliliğin ilk yıllarında mutfağa daha çok giriyordum. Ama ikizlerim olduğundan beri onlara çok daha fazla vakit ayırmam gerekiyor. Bu yüzden tercih sıralamam değişti. Artık mutfakta geçen vakitleri çocuklarıma ayırmayı tercih ediyorum. Dolayısıyla mutfakta biraz körelmiş olabilirim.

◊ Necat Bey’in tencere, tava, fırın ve ocakla arası nasıl?

- Tüm gün evdeyse eğer -ki şu pandemi döneminde hepimiz öyleyiz- mutlaka mutfağa girer. Mesela çok iyi simit yapar. Bazı sabahlar kahvaltıya simit yetiştirmek için erkenden kalkar. O da malum zahmetli bir iş. Önce hamuru hazırlar, mayalanmasını beklerken tekrar yatar, sonra kalkıp onları fırına hazırlar. Onun için dedim zaten “fırıncı çıktı içinden” diye. (Gülüyor)

◊ Yemek tercihleriniz uyumlu mudur peki?

- Onun beslenmesi daha et ağırlıklı, et sever. Ama ben onu biraz daha sebzeye alıştırdım.



EN SIRADAN ŞEYLERİN KIYMETİNİ ANLADIM

◊ Şu karantina günlerinde en çok neyi özlediniz? Hayat normalleştiğinde yapmak istediğiniz ilk şey ne?

- Sokakta gönül rahatlığıyla yürümek, herhangi bir kafede oturmak, eşe dosta hiç tedirgin olmadan sarılmak... En sıradan şeylerin kıymetini anladım. Ben en çok böyle ufak şeyleri özledim işte.

◊ Anne olduktan kısa süre sonra verdiğiniz bir röportajda iki çocuklu hayatın size yaradığını ama eşinizi yaşlandırdığını söylemiştiniz. Yaşlanmaya devam mı, yoksa sonunda yeni hayata adapte oldu mu?

- İlk günler iki çocuk bizi çok heyecanlandırdı, bu yüzden eşimle ilgili o yaşlanma esprisini yapmıştım. Ama şimdi gayet tecrübeli ve çocuklarla neredeyse aynı yaşta. Gençleşti yani.

◊ Bir röportajınızda da “Ben para değerlendirmekten anlamam, tüm kazancımı eşime verir, ondan harçlık alırım” demişsiniz. Necat Bey’e bu kadar mı güveniyorsunuz?

- Aslında ben tam olarak böyle cümleler kurmadım ama bazen satırlara aktarılırken yanlış yazılabiliyor.

◊ Yani kendi paranızın kontrolü sizde mi?

- Ben zaten bugüne kadar kendi paramı hep kendim kazandım, 25 yıldır aktif olarak çalışıyorum. Tabii ki kendi yatırımlarımı da yine kendim yaptım. Para değerlendirmekten anlarım. Ama evlilik ortak bir müessese. Bizim aramızda “onu sen ödedin, bunu ben yaptım” gibi şeyler yok çok şükür. Herkes üstüne düşeni yapıyor.

◊ “Ne harçlığı!” diyorsunuz...

- Yani sözlerimden neden öyle bir sonuç çıkarılmış bilmiyorum. İkimizin de ayrı ayrı kartları var. Ama sonuçta eşim tabii ki evin reisidir. Tabii ki birçok harcama ona aittir. O anlamda insanın eşinden zaman zaman destek alması, harçlık alması güzel bir şeydir. Bu, her kadını mutlu eder bence.

 PLATONİK  BİR BAYRAM OLACAK

 Bayram nasıl geçecek? Aile ziyaretleri hâlâ kısıtlı ve yaşlıları korumak adına tavsiye edilmiyor. Bu sıra dışı bayramı nasıl değerlendireceksiniz?

- Maalesef hepimiz için en farklı bayram bu olacak. Daha güzel bayramlar yaşamak için birbirimizi uzaktan seveceğimiz, bence platonik bir bayram olacak.

SEVGİYLE HER ASLAN KEDİYE DÖNÜŞÜR

“Erkeklerden sevgi ve anlayış bekliyoruz. Sevildiğimiz zaman kedi gibi oluyoruz” şeklinde bir açıklamanız var. Ama kedilerin sağı solu da pek belli olmaz...

- Erkeklerden sevgi ve anlayış bekliyoruz ama onlar da bizden bekliyor. Kadın ya da erkek olsun, sevgiyle her aslanın bir kediye dönüşebileceğine inanıyorum. Kedinin tırmalamasına gelince; canı yanan herkes tırnaklarını çıkarabilir, bu normal.

“Hiçbir sınıfın kadını değilim ama Türkiye’nin yüzde 90’ıyım” açıklamanızı da sormak istiyorum. Bu çok iddialı bir söz. Tam olarak neyi kastetmiştiniz?

- Tamamen halkın içinden geldiğim ve hâlâ halktan birisi olduğum için bunu söyledim. Halkın duygularını bilirim, mahalle kültürü almışım, aile ortamında büyümüşüm. Belli bir zümreye dahil edilmek, kendimi bir sınıfa koymak istemem hiçbir zaman. O anlamda söylemiştim aslında.

 KENDİ İÇİMDE KENDİMİ ARIYORUM

Hem giyim, hem sound hem de klipler anlamında yıllar geçtikçe modernleşiyorsunuz...

- Ben hep kendi içinde kendini arayan birisi oldum. Kendimi geliştirmeyi, öğrenmeyi, hedefler koymayı ana prensibim bildim. Zamana ayak uydurunca, ileriye dönük yaşayınca da gelişmek kaçınılmaz bir durum. Dijitalleşen dünyayı seviyorum ve buna göre pozisyon alıyorum.

Bir stil danışmanıyla çalışıyor musunuz?

- İşimle ilgili her alanda; gerek stilim gerekse şarkı sound’larımda danıştığım profesyonel insanlar var tabii ki. Kendi fikirlerimle onların fikirlerini harmanlamayı seviyorum.

Stilini beğendiğiniz, size ilham veren ünlüler kimler?

- Cameron Diaz ve Bella Hadid.

HER ŞARKIMLA AŞK YAŞIYORUM

Son single’ınız “Kalmam”
2 ay içinde YouTube’da 20 milyon barajını geçti.


- Evet, “Kalmam” 23 milyon civarında. Ayrıca remiks versiyonu var. Tanımadığımız, herhalde remiksle amatör olarak uğraşan bir arkadaşımız yapmış, o da 20 milyonlarda. Toplamda 45-50 milyona doğru gidiyor yani. Benim için mutluluk verici.

Şarkı seçimlerinde nasıl bu kadar nokta atışı yapabiliyorsunuz?

- Her söylediğim şarkıyla aşk yaşarım. “Kalmam”da da öyle oldu. Dinler dinlemez âşık oldum. Sanırım bu sayede insanlarla aynı duyguda buluştum.

Siz seslendirince şarkılar daha bir “damar” mı oluyor?

- Damar şarkıları seviyorum. Zaten bana bir şarkı geliyor ve ben onu başka bir hale sokuyorum. Mesela bir besteci arkadaş bana verdiği şarkıyı sonradan tanıyamıyor. Çünkü o şarkıyı daha da büyütüyorum ben.