Duyu bütünlemesi, çevreden ya da vücuttan gelen duyusal bilgilerin etkileşimi ile bunların neticesinde ortaya çıkan motor ve duyusal davranışların analizi ile sentezini içeren nörolojik bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Yedi tane duyumuz sayesinde çevreden gelen uyaranları algılar ve algıladıktan sonra bu uyaranlara cevap veririz. Bu duyular: Tat, işitme, görme, dokunma, koku, denge, hareket ile kas ve eklem duyuları olarak sıralanmaktadır. Tüm duyuların görevlerini tam olarak yerine getirmeleri ile duyu bütünlemesi en iyi şekilde sağlanabilir.

Duyu bütünleme teorisi, her dönem merak uyandıran ve araştırmalara konu edilen önemli bir teorem olarak karşımızı çıkıyor. Teoremin sahibi A. Jean Ayres, ünlü bir ergoterapist ve psikolog. 1920 yılında Kaliforniya eyaletinde doğan Dr. Ayres, Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde ergoterapi alanında yüksek lisans ve eğitim psikolojisi alanında da doktora yapmıştır. A. Jean Ayres tarafından duyu bütünleme, kişinin kendi vücudundan ve çevreden gelen duyusal bilgileri organize eden ve vücudu çevreye uygun bir biçimde kullanmayı mümkün kılan bir nörolojik işlem olarak ifade edilmiştir. Duyu bütünleme teorisi, beyin-davranış ilişkileri üzerine bir teori olup bilindiği üzere teoriler varsayımlar üzerinden geçici açıklamalar sunmaktadır. Kesin olmamakla birlikte teoriler hakkında yazıldıkları hususlar hakkında açıklama, plan ve tahmin yapılmasını mümkün kılmaktadırlar.

A. Jean Ayres, duyu bütünleme teorisinde Vestibüler, Proprioseptif ve Taktil Sistemler üzerinde durur.

Bununla birlikte ögrenme sürecinde görsel işlemlemenin merkezi olduğuna inanmıştır. 1981 yılında Kay Sieg’e yazdığı bazı yazılarında Çocuğa yalnız davranışsal açıdan ve davranışsal araştırmalar ve modeller ile bakarsan hiçbir zaman görsel algının temelinde Vestibüler sistem ile Propriosepsyonun diğer duyular ile beraber çalışmasının yattığını keşif edemezsin diye vurgulamıştır.

Duyusal bütünleme bozukluğu, duyular ile algılanan sinyallerin sinir sistemi tarafından normal bir biçimde yorumlanamaması durumu olarak ifade edilir. Duyusal bütünleme bozukluğunun yaygın olup olmadığı bir başka merak edilen husustur. Yapılan bilimsel araştırmalar, 20 bölgeden 6 çocuktan 1 inin günlük hayatlarını etkileyen bu hastalığın semptomlarını yaşadıklarını gözler önüne sermiştir.

Duyu bütünleme bozukluğu belirtileri, her çocukta farklı şekillerde ortay çıkabilmektedir. Farklı yaş aralıklarına bağlı olarak da değişiklikler gözlenebilmektedir. Başlıca belirtileri şöyle sıralanabilir:

- Sürekli uyku halinde olma

- Yemek yemekte problem yaşama

- Beceri gerektiren oyuncaklarla nadiren oynama

- Kıyafet giyerken asabi olma

- Kıyafetlerin içinde rahatsız olma

- Acıyı hissetmeme ya da acıya karşı geç tepki verme

- Dokunma ve koklamaya karşı fazla duyarlılık

- Tuvalet eğitiminde güçlük yaşama

- Nadiren ses çıkarma

- Dürtüleme ve dokunulmanın farkına varmama

- Denge eksikliği

- Yeni motor becerileri öğrenmede güçlük çekme

- Eylemsel komutları anlamama

- Sürekli hareket halinde olma

- Sarılmayı reddetme

- Onu tutan kişiden uzaklaşmaya çalışma

- Kurduğu cümlelerin anlaşılamaması

- Arkadaş edinmede zorluk yaşama

- Etrafındaki her şeye ve herkese dokunma

- Çok heyecanlı olma

- Dikkatin çabuk dağılması

Çocukluk çağında başlayan duyu bütünleme bozukluğu ilerleyen yaşlarda da devam edebilir. Bu sebeple ailelere düşen görev, çocuklarının hareketlerini çok dikkatli bir şekilde gözlemlemektir. Duyu bütünleme terapisi, duyu bütünleme bozuklukları tedavisinde oldukça başarılı bir tedavi yöntemi olup başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bu terapide doğru adaptif ve işlevsel yanıtları ortaya çıkaran kişisel programlar uygulanmaktadır. Zenginleştirilen, keyifli ve çocuğun katıldığı oyun ve aktiviteler ile oluşturulan bir program söz konusudur.