DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, enflasyondaki gerileme eğilimine paralel bu yılın ikinci yarısında Türk lirası (TL) faizlerde gerileme olacağını belirterek, "Bu da kredi genişlemesine imkan sağlarken, aynı zamanda takibe dönüşüm hızında bir yavaşlama ve takipteki kredilerden tahsilatlara bir ivme kazandırabilir." şeklinde konuştu.

Ateş, bankacılık sektörü, Türkiye ekonomisi, DenizBank'ın ilk yarı performansı ve gelecek dönem beklentilerine ilişkin, Türk bankacılık sektöründe yılın ilk yarısında kredi büyümesinin, geçmiş dönem performanslarının gerisinde kaldığını, karlılık olarak ise kısmen yavaşladığı bir dönem geçirdiklerini söyledi.

Mevduat birikiminin yabancı para cinsinden mevduata kaymış olmasının TL cinsinden faiz oranlarının yüksek seyrine sebebiyet vererek TL likiditesinin daralmasına ve bunun bir sonucu olarak da kredi büyüme hızının yavaşlamasına neden olduğunu belirten Ateş, aktif kalitesinin ise geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında bozularak takipteki kredi oranının yüzde 4,4 seviyesine yükseldiğini kaydetti.

Enflasyondaki gerileme eğilimine paralel yılın ikinci yarısında TL faizlerde gerileme olacağını tahmin ettiklerini dile getiren Ateş, "Bu da kredi genişlemesine imkan sağlarken, aynı zamanda takibe dönüşüm hızında bir yavaşlama ve takipteki kredilerden tahsilatlara bir ivme kazandırabilir. Sistemdeki kredi ve mevduatın durasyon farkından dolayı bankacılık sektörünün net faiz marjı, yılın ikinci yarısında beklediğimiz faiz düşüşü ortamında yılın ilk yarısına kıyasla daha iyi bir performans sergileyebilir." dedi.

Ateş, büyümedeki toparlanmayla birlikte değerlendirildiğinde, bankacılık sektörünün en önemli gelir kalemi olan net faiz gelirlerinin yılın ilk yarısına kıyasla daha yüksek olabileceğini vurguladı.

Takipteki kredi portföyüne net girişlerin de azalmasıyla birlikte karşılık giderlerinin de ikinci yarıda ilk yarıya göre kısmen daha düşük kalarak karlılığa olumlu katkı sağlayacağını belirten Ateş, şunları kaydetti:

"Kredi genişlemesinin yavaşladığı bu süreçte TL likiditenin yavaş döngüsü nedeniyle reel sektörün iş hacimlerinde daralma, alacak vadelerinin uzaması ve finansman giderlerindeki artışlar neticesinde bankalardaki takipteki krediler oranında artış ve banka karlılıklarında da gerileme gördük. 2019'un ikinci yarısında beklediğimiz faizlerdeki olası gerileme ile bu sürecin kısmen telafi edilebileceğini düşünüyoruz."

"Takipteki kredi oranları sektörün baş edemeyeceği noktada değil"
Hakan Ateş, bankacılık sektöründe takipteki kredi oranının haziran sonu itibarıyla yüzde 4,4 seviyesinde olduğuna ve bu oranın 2009 yılında küresel kriz döneminde ulaşılan yüzde 5,5 seviyesinin halen oldukça altında bulunduğuna işaret etti.

Ateş, "Yılın ikinci yarısında işsizlikteki artış kaynaklı bireysel kredilerde ve kredi kartı segmentlerinde kısmi takip artışları olsa da bu bankacılık sektörünün baş edemeyeceği bir noktada değildir." dedi.

Bu yıl yabancı para cinsinden bireysel borçlanmaların kaldırılmış olmasının, kur etkisi sebebiyle bireysel kredilerden kaynaklanabilecek takipleri sınırladığını vurgulayan Ateş, Mayıs 2018'de bunun bir benzerinin şirketlere de uygulanmaya başlandığını ve olumlu etkilerinin gelecek zamanlarda daha iyi anlaşılacağını söyledi.

"Faizlerin düşürülmesi için uygun ortam var"
DenizBank Genel Müdürü Ateş, çeşitli ekonomik dış sebeplerle dış finansmanın zorlaşması, içeride döviz talebinin hızla artması ve döviz kurlarının uzunca bir süre yükselmeye devam etmesinin, ithalatının yüzde 90'ı üretim faktörleri olan Türkiye'de maliyet enflasyonunun da hızla yükselmesine neden olduğunu söyledi.

Ekonominin durgun olmasına rağmen Merkez Bankası'nın bu sebepten dolayı TL faizlerini yükselterek özellikle bireylerin TL'den dövize geçişlerini yavaşlatmaya çalıştığını ifade eden Ateş, cari açığın sıfırlandığı, risk algılamasının azaldığı bugünlerde ise döviz talebinin azaldığını ve ekonomide de durgunluğun devam etmesi sebebiyle faizlerin düşürülebilmesi için uygun bir ortamın olduğunu kaydetti.

Ateş, "Geçmişe bakıldığında 300 baz puanlık bir risk priminin (kısa vadeli reel getirinin) makul olduğu ve enflasyon beklentisinin yüzde 12,5'e inebileceği bir süreçte, risk primini hızla yükseltecek başka faktörler devreye girmezse Merkez Bankası'ndan yıl sonuna kadar 800-900 baz puan faiz indiriminin gelmesini muhtemel görüyoruz." dedi.