Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) sözde "barış bildirisi"ne imza atan akademisyenlere yönelik olarak verdiği,  tartışmalara neden olan "hak ihlali" kararının gerekçesi tamamlandı.

Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre, söz konusu bildirinin "güvenlik güçlerine karşı incitici ve saldırgan ifadeler içerdiği" belirtilen gerekçeli kararda, "Açıklanan bir düşüncenin salt ağır olması, yetkilileri sert biçimde eleştirmesi, hatta tek taraflı, çelişkili ve subjektif olması şiddete teşvik ettiği anlamına gelmez" denildi.

48 sayfalık gerekçeli kararda, 8 muhalif üyelerinin karşı oy yazılarına da yer verildi. Karşı oy yazılarında, "Söz konusu metnin, terör faaliyetleriyle ilişkili biçimde PKK'ya arka çıkan, onu devlete karşı önceleyen, onun propagandasını yapan bir metin olduğu kanaatine varılmaktadır" denildi.

8 ÜYE KARŞI OY YAZISI KALEME ALDI

Muhalif üyelerinin karşı oy yazılarında ise şu tespitlere yer verildi:

TERÖR EYLEMİNE YÖNLENDİRME POTANSİYELİ VAR: Bildiri metninde devletin meşru hukuk zemininde yürüttüğü terörle mücadele faaliyeti "katliam", "sürgün", " kasıtlı ve plânlı kıyım" ve "suç" olarak nitelendirilmiştir...başvurucularca da imzalanan metnin, terör örgütü üye ve sempatizanlarında güvenlik güçlerine karşı "kin ve düşmanlık" duygularının oluşmasına neden olabilecek, bu duruma bağlı olarak da onları terör eylemleri gerçekleştirmeye yönlendirme potansiyelini haiz bir metin olduğu kanaatine ulaşılmaktadır.

ŞİDDETE TEŞVİK ETMEDİĞİ DE SÖYLENEMEZ: Bildiri metninde doğrudan açık bir lafızla terör örgütünün uyguladığı yöntemler meşru gösterilmeye çalışılmamış, övülmemiş veya bu yöntemlere başvurulması teşvik edilmemiş ve her ne kadar "Barış İçin Akademisyenler" başlığı altında kaleme alınmış ve içeriğinde de “barış” kavramına yer verilmiş ise de, sorunsuz bir şekilde, söz konusu metnin milli güvenlik ve kamu düzeni üzerinde olumsuz bir potansiyel etkisinin olmadığı söylenemeyeceği gibi, (biraz önce belirtildiği üzere) Devletin o dönemde meşru hukuk zemininde yürüttüğü terörle mücadelenin gerekliliği konusunda terör örgütü üye ve sempatizanlarında devlet ve güvenlik güçleri aleyhine ciddi bir eylemsel tavrın oluşmasına etki etmediği, ya da etki etmeyeceği, ya da şiddete başvurmayı yönlendirici nitelikte olmadığı da söylenemez.

DEVLETE SUÇLAMA VAR: Söz konusu metinde kullanılan ifadelerle, Devletin terörle mücadelesi esnasında, zaman, mekân ve diğer koşullara bağlı olarak işin doğası gereğince meydana gelmesi önlenmeyecek kimi durumlara sebep olunabileceği gerçeği manipüle edilerek, devlet ve güvenlik güçleri aleyhine, doğruluğu test edilmemiş bir kısım suçlamalar yöneltilmiştir. Bu durumun, hem terör örgütü üye ve sempatizanlarında devlet ve güvenlik güçleri aleyhine ciddi bir eylemsel tavra neden olabileceği, hem de Devlet ve güvenlik güçleri aleyhine bir nefret ortamının oluşmasına neden olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır.

ÖRGÜT ÜYELERİNE POZİTİF ETKİ: Öte yandan söz konusu bildiri, güvenlik kuvvetlerince PKK terör örgütüne karşı kamusal önemi yüksek, çok yönlü ve çok ağır koşullarda yürütülen bir terörle mücadele faaliyeti esnasında, içeriği ve kamuoyunda doğurabileceği sonuçlar itibarıyla terör örgütü üye ve sempatizanları üzerinde pozitif bir etkinin oluşmasına neden olunabilecek bir zamanda ve gerilimin çok üst noktalarda olduğu bir dönemde kamuoyuna duyurulmuştur.

AKADEMİK BİR ÇALIŞMA ÜRÜNÜ DEĞİL: Ayrıca akademik bir çalışma ürünü olmadığı gibi, Devletin meşru hukuk zemininde yürüttüğü terörle mücadele faaliyetini "katliam", "sürgün", " kasıtlı ve plânlı kıyım" ve "suç" olarak nitelendirmesi nedeniyle hem olayların yaşandığı bölgede, hem de ülkenin diğer bölgelerinde durumu ağırlaştırabilecek niteliktedir.

TERÖR ÖRGÜTÜNE ARKA ÇIKIYOR: Söz konusu metnin, terör faaliyetleriyle ilişkili biçimde PKK'ya arka çıkan, onu Devlete karşı önceleyen, onun lehine kamuoyu oluşturan, dolayısıyla onun propagandasını yapan bir metin olduğu kanaatine varılmaktadır. Hal böyle olunca da, bildiri metninin imzalanıp kamuoyuna duyurulması eylemi, zorlayıcı toplumsal gereksinimler yönünden, şiddeti teşvik eder biçimde terör örgütünün propagandasını yapmak anlamında değerlendirilmesi gereken bir eylem haline gelmektedir.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ MÜDAHALE ORANTILI: Başvurucuların ifade özgürlüklerine yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu ve zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı, müdahalenin orantılı bir müdahale teşkil ettiği, diğer bir deyişle başvurucuların fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlandığı ve derece mahkemeleri kararlarında yer alan gerekçelerin uygun ve yeterli düzeyde olduğu anlaşılmaktadır.