Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Öğrencilerin sınavlara yönelik tutumlarını etkileyen bireysel ve çevresel birçok faktör bulunmaktadır.

• Zeka,

• Motivasyon,

• Öğrenme stilleri,

• Öğrenmeye karşı tutum,

• Aile desteği,

• Sosyoekonomik durum,

• Çevresel faktörler: Arkadaş çevresi, okul ve öğretmen etkisi.

Gençler, bu süreçte hem sınavlara hazırlanmanın vermiş olduğu stresle hem de ergenlik döneminde yaşadıkları birtakım sorunlarla başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Bu dönemde öğrencilerin en fazla ihtiyaç duydukları kavramlardan biri aile desteğidir. Başarılı öğrencilerle yapılan görüşmelerde ailelerinin onlara destek olduklarını, ailelerinin başarılarında önemli bir paya sahip olduklarını dile getirdiklerini görüyoruz.

Sınav tüm aileyi etkiliyor!

Sınava şeklen giren bir kişi olmasına rağmen, sınava hazırlanan tüm aile fertleri de bu sınav sürecini yaşamakta; maddi ve manevi olarak etkilenmektedirler. Süreçten öğrenciyle birlikte etkilenen anne-baba, davranışlarıyla ve tutumlarıyla aynı zamanda öğrenciyi de etkilemektedir. Anne ve babalarda, kardeşlerde hatta akrabalarda beklentiler oluşmuştur. Sınavı hayatın en önemli olayı gibi gören aileler de olacaktır.

Her anne baba sınava hazırlanan çocuğuna destek olmak ister

Önemli olan doğru ve başarıyı artıracak destekte bulunmaktır. Ailelerin öğrencilere sağlayacakları destek ya da öğrenciler üzerinde oluşturacağı baskı, öğrencilere sınava hazırlık dönemlerinde olumlu ya da olumsuz tutumlar kazandıracaktır.

Anne, baba ve aile büyükleri…

Sınavlara hazırlık söz konusu olduğunda; sadece adaylar veya öğretmenleri bu zorlu tablonun içerisinde yer almazlar. Özellikle de merkezi sınavlara hazırlıktan bahsediyorsak anneler ve babalar sınav kaygısının merkezinde yer alabilmektedirler.

Sınavlara hazırlık sürecindeki öğrencilerin özgün dokunuşlarla zenginleştirebilecekleri bir yol haritası sunmalıyız. Bu yol haritası; sınav kaygısının tanınması, verimli ders çalışma ve sınav hazırlığı stratejilerinin oluşturulması, test tekniklerinin uygulanması gibi noktalar barındırıyor.

Sorunun değil çözümün parçası olabilmek adına ebeveynlerin nasıl bir yaklaşıma sahip olmaları gerekiyor?

Abartılı tepkilere eşlik eden endişelerinizin, çocuklarınızda olumsuz strese dönüşebileceğini unutmayın. Zaten başarı ve sonuç odaklı “Ya olmazsa?” kaygıları yaşanıyorken; sizdeki esinti çocuğunuzda bir fırtınaya dönüşebilir.

Sık sık uyarmak ve çalışmanın ne kadar önemli olduğunu guguklu saat gibi tekrarlamak yerine; “Bugün nasılsın?” , “Başarısızlığın kaynağı ne olabilir?”, “Sana nasıl yardımcı olabiliriz?” gibi savunmaya geçmeye zorlamayacak ve üretken bir iletişim dili oluşturmaya zemin hazırlayacak ifadeler kullanabilirsiniz. Ayrıca, suçlayıcı ve etiketleyici “sen” dili yerine; yaşantılara ilişkin kendi duygularımızı, olaylar karşında ne hissettiğimizi paylaştığımız “ben” dilini tercih etmemiz aile-çocuk gerilimini en aza indirecektir

Ev ortamını, sürekli sınav odaklı bir tutumla adeta kriz masasına dönüştürmeyin

Okulda, kursta, kütüphanede yeterince yorulan bir çocuğun evine ve ailesine ilişkin duygusal bağlılığına hassasiyet gösterilmelidir. Çocuğun neşe içerisinde aile sofrasına oturduğu, gelişimine uygun sorumlulukları alabildiği ve her türlü şiddetten arınık bir şekilde değer görüp aynı zamanda değer kattığı bir aile ortamı her türlü sınav sonucundan daha kıymetlidir.

Konuşmalara dikkat!

Her merkezi sınavın yapısı ve olası sonuçları, katılımcı kitlenin profiline göre değişiklik gösterir. Örneğin, ortaokul 8. sınıf öğrencisine; “Kazanamazsan doktor olamazsın!” veya “ A okuluna giremezsen mühendis olamazsın!” gibi bir yaklaşımı dayatmak, önündeki dört yıllık lise hayatını da büsbütün anlamsız hale getirebilir. Oysa merkezi sınavlara ait yerleştirme işlemlerinin kontenjanlara bağlı olduğu sınavlı bir okula yerleşmese bile kaydedilen başarının lise hayatına ve üniversite hazırlığına katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.

Üniversite sınavlarına girecek öğrenciler için dikkat edilmesi gerekenler

Üniversite sınavlarına girecek adayları ise çok daha karmaşık ve özel koşullara dikkate edilmesi gereken bir tercih süreci beklemektedir. Bu doğrultuda, aileler bir yandan çocuklarının sınav hazırlığına kendi sorumlulukları çerçevesinde katkı sağlarken bir yandan da soğukkanlı bir şekilde tercih yelpazesinin zenginleştirilmesini önemsemelidirler. Tercih süreci sınavdan sonra teyakkuza geçilecek birkaç günden ibaret görülmemelidir.

Çocukların akranları veya kardeşleri ile karşılaştırılmaları ve deyim yerindeyse kime benzemeleri gerektiği hakkında sürekli telkinlere maruz kalmaları ebeveyn-çocuk bağlarına çok zarar verebilir. Her çocuğun kendine özgü ilgileri, yetenekleri, beklentileri ve gelişimsel özellikleri olduğu gerçeğine saygı göstermeliyiz. Aksi halde, çocuk başarı koşuluyla sevildiğini ve bunun dışındaki olumlu özelliklerinin değersizleştirildiğini kabul ederek duygusal bir kopuş yaşayabilir.

Çocuğun gelişimi ve akademik başarısı hakkında öğretmenler ve destek sağlayabilecek uzmanlar ile sürekli işbirliği yapmaya özen gösterin. Olayları tek taraflı bir şekilde, sadece kendi gözlemlerinize dayalı değerlendirmek yerine çoklu bakış açısının sağlayabileceği çözüm alternatiflerine kapı aralamayı ihmal etmeyin.