Dünyada hızla yayılan Kovid-19 salgını nedeniyle insanlar korku,  endişe ve tedirginlik duymaya başladı. Hayatın günlük akışının değişmesi,  "Kovid-19'a yakalanır mıyım?" düşüncesi, hiç şüphesiz insanlarda olumsuz  düşüncelerin hakim olmasına sebep oldu.   Uzmanlar, hijyen kurallarına dikkat etmenin yanı sıra bağışıklığın da  güçlü olmasının bu süreci atlatmadaki en önemli unsurların başında geldiğini  belirtiyor.   Eğitmen Anıl Şehirlioğlu, bu süreci evinde  geçirmek durumunda olan insanların bağışıklıklarını ruhsal olarak da nasıl  güçlendireceklerinin püf noktalarını AA muhabirine anlattı.   Şehirlioğlu, şer gibi görünen bir durum olmasına rağmen koronavirüsün  bir açıdan çok güzel mesajlarla geldiğini, çünkü koronavirüsün en büyük  özelliğinin, bağışıklık sistemi güçlü kişileri etkilememesi olduğunu söyledi.   Bağışıklık sisteminin güçlenmesinin, kişinin kendi içinde huzurlu,  mutlu olması, hayatına, bedenine değer vermesiyle birebir alakalı olduğunu  vurgulayan Şehirlioğlu, şunları aktardı:   "Yediklerimizden, içtiklerimizden çok önce ruhsal sağlığımıza dikkat  etmemiz gerekiyor çünkü mutsuzluk, bağışıklık sistemini en çok zayıflatan duygu.  Dolayısıyla şu anda duygusal açıdan güçlü ve kendimizle barışık olmamız en çok  dikkat etmemiz gereken nokta. Tam da şu anda hepimiz kendi iç dünyamıza dönüp,  kişisel alanımızı ve duygularımızı güçlendirmemiz gereken bir dönemdeyiz.  Bağışıklık sisteminin etkisini en çok güçlendiren etkiler neşe, kahkaha, huzur,  sevinç. Şu anda böyle hissedemiyor olabiliriz ama hayatımızda koronavirüs olmadan  önce bunları ne kadar hissediyorduk ve yaşıyorduk, bence bunun sorgulamamız  gereken bir dönemdeyiz."   "Negatif negatifi büyütür, pozitif pozitif etki yaratır"   Bu dönemin, insanların bazı meditasyon çalışmaları, kişisel gelişim  kitapları ve güzel filmlerle kendi iç serüvenlerine çıkmaları gereken bir dönem  olduğunu belirten Şehirlioğlu, sözlerine şöyle devam etti:   "Korku bizim ilkel beyin dediğimiz bir alanda kayıtlıdır. Şu anda en  çok hissettiğimiz şey korku. Hastalanma korkusu, ölüm korkusu, sevdiklerimize  bulaşır korkusu bizi hastalığın kendisinden daha çok sabote edip kilitledi. Önce  bu korkuyla yüzleşip, onu aşmamız gereken bir süreçteyiz. Dolayısıyla insanların  bu alanda zihinlerini susturup sosyal medya tuzağından, haberlerin içinde  kalmaktan uzak durmaları gerekiyor. Öz bilgiyi alsınlar ama bütün günlerini  koronavirüsün etkilerini dinlemekle geçirmesinler. Çünkü negatif negatifi  büyütür, pozitif pozitif etki yaratır. Dolayısıyla içsel sağlığımızı korumak  adına biraz da kendimizi uzakta tutmamız lazım. WhatsApp gruplarından felaket  haberciliği gibi bir şey yayıldı. Bunlara insanların kulaklarını tıkaması  gerekiyor.”   "Şükür etme bilincine de geçmemiz gereken bir dönemdeyiz"   Anıl Şehirlioğlu, koronavirüsün öldürme etkisinin birçok hastalığı  öldürme etkisinden daha az olduğunu ancak dünyada aynı anda yayıldığı için  insanların paniklediğini belirtti.   Koronavirüsün insanların sosyal yaşam alanlarını kapattığını anlatan  Şehirlioğlu, şu değerlendirmede bulundu:   "Onkoloji hastalarının çoğu böyle yaşıyordu ve biz onların ne  yaşadığından bir haberdir. Empati de kuramıyorduk ama şimdi biz bilincine  uyandırılmaya çalıştığımız, halimizden daha kötü hallerdeki insanları da anlayıp  şükür etme bilincine de geçmemiz gereken bir dönemdeyiz. Bir çoğumuz evde  olduğumuz için, istediklerimizi yapamadığımız için isyandayız, ne kadar sürecek  diye de kaygılanıyoruz aynı zamanda. Fakat biz özgürken ne kadar özgürdük ki? Bir  yere gittiğimiz zaman insanların yanında eşi, çocuğu, arkadaşları var ama bir  taraftan elindeki cep telefonuyla sosyal medya ile uğraşıyordu. Bizim bağlarımız  kopmuştu. Belki bu bağları tekrar hatırlama sürecindeyiz. Bence en önemlisi bana  göre biz kendimizi engellenmiş hissediyoruz ama bu virüs olmadan önce biz kendi  içimizde, kendi dünyamızda, kendimizi hangi konularda engelleyip durduruyorduk?  Yapmak istediğimiz birçok şeyi, aslında hiç de geçerliliği olmayan bahanelerle  erteliyorduk. Şu anda en çok yüzleşmemiz gereken, üzerine düşmemiz gereken nokta  bu."   "Hastalıkların hepsinin arkasında ruhsal ve duygusal sebep var"   Bu dönemin insanların birbirine sarılıp, birbirinden destek alması  gerektiği bir dönem olduğunu belirten Şehirlioğlu, şunları dile getirdi:   "Bir kesim şunu çok yadsıyor; sanki sadece fiziksel bir gerçeklik ve  fiziksel bir sağlık var. Halbuki fiziksel sağlığı etkileyen ruhsal bir sağlık  var. Elbette fiziksel sağlığımıza önem vereceğiz ancak ruhsal sağlık, bizim  bağışıklık sistemimizi de doğrudan etkiliyor. Hastalıkların hepsinin arkasında  ruhsal ve duygusal sebep var. Örneğin bademcikleriniz çok şişiyorsa, mutlaka  ifade edemediğiniz duygularınız var. Hazımsızlık problemi yaşıyorsanız, midenizde  sıkıntı varsa içinize attığınız, hazmedemediğiniz duygularınız var. Başınız çok  ağrıyorsa birçok düşünceye sahipsiniz, mükemmeliyetçisiniz ve hayatı kontrol  etmeye çalışıyorsunuz ama bir taraftan bununla başa çıkamıyorsunuz gibi birçok  hastalığın ruhsal sebepleri var. Dolayısıyla insanlar, ruh sağlıklarına önem  vermeliler."   "Kendinizi telkin edin ve otokontrol sağlayın"   Anıl Şehirlioğlu, insanların "güvendeyim", "sağlıklıyım", "bu süreç  geldi ama geçiyor" diyerek kendilerini telkin etmeleri ve otokontrol sağlamaları  gerektiğini vurgulayarak, "Günde birkaç kez bu cümleleri tekrar etmeliler. Çünkü  bilinç programlaması diye bir şey var. Bir şeyi olumlu ya da olumsuz çok  söylerseniz, süresi 21 gündür. Bilinç onu 21 gün sonra onu gerçek kabul edip  yaşamaya başlar." diye konuştu.