PATRİKHANE’DE OYBİRLİĞİYLE SEÇİLDİ

Tarihte ilk kez bir Türk vatandaşı, ABD Başpiskoposluğu’na seçildi. Bu nasıl gerçekleşti ve bu gelişmenin Türkiye açısından önemi nedir?

Biz bazen Türkiye’deki Patrikhane’nin ne kadar etkili olduğunu fark edemiyoruz. Ancak Fener Rum Patrikhanesi, dünyadaki yaklaşık 300 milyon Ortodoks’u, dini olarak en üst düzeyde temsil eden bir kurum. Amerika Başpiskoposluğu seçimlerini de her zaman bizim İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanemiz gerçekleştirir. Bizim ‘Kutsal Meclis’ dediğimiz 12 üyeden oluşan ve başkanlığını Patrik Bartholomeos’un yaptığı ‘Sen Sinod’ Kurulu, geçen ay oy birliğiyle beni Amerika Başpiskoposluğu’na seçti. Tarihte ilk kez bir Türk vatandaşı, ABD’nin başpiskoposluğuna seçilmiş oldu. Bu Türkiye için çok önemli çünkü ABD Başpiskoposu, Amerika’daki bütün Rumların dini lideridir. Amerikan Ortodoks Kilisesi, dokuz metropolitlikten oluşan, 550 cemaat kilisesi olan, yaklaşık 2 milyonluk cemaati olan, çok büyük fonları bulunan bir kilise.

Stratejik önemi nedir?

Stratejik önemi ve etkisi çok büyük. Amerika Başpiskoposu, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde ve Türkiye-Kıbrıs ilişkilerinde her zaman önemli bir rol oynamıştır. Amerika’daki tüm Rum kurumlarının da manevi lideridir. Yani siyasi bir etkinliği de var. Bu açıdan Türkiye için büyük bir fırsat bu, çünkü Türkiye’yi tanıyan, Türkiye’yi anlayan, Türkçe konuşan bir din adamı, şu anda ABD’deki Rum lobisinin başına geçiyor, bunun da önemi ortada. Bu durum, Türkiye-ABD-Yunanistan arasındaki ilişkilere de katkı sunabilir.

Türkiye-ABD-Yunanistan ilişkilerine nasıl bir katkı sunar?

Bir kere ABD’deki Başpiskoposluk’un, Beyaz Saray’la sürekli açık hattı bulunuyor, ayrıca Beyaz Saray’a girip çıkma kolaylığı var. ABD, insan hakları raporlarında Fener Patrikhanesi’ndeki sorunları da birçok kez dile getirdi, başta Ruhban olmak üzere bu sorunlara çözüm bulmak ne Ankara’da ne Atina’da çok kolay değil, ancak Washington’da aynı masa etrafında oturarak çözüm bulunması olasılığı daha yüksek. Özellikle Heybeliada’daki Ruhban Okulu açılırsa, göreceksiniz ki böyle bir gelişme Türkiye –ABD ilişkilerini de çok hızlı bir şekilde iyileştirecektir. Kaldı ki böyle bir kararın, Türkiye açısından hiçbir şekilde olumsuz bir sonucu yok. Cumhurbaşkanımız birçok kez söyledi, Ruhban Okulu’nun açılması için hiçbir hukuki engel yok.

EN YAKIN ARKADAŞLARIM BAKIRKÖY’DEN

ABD’de göreve başlarken nasıl bir seremoni olacak?

22 Haziran’da New York’taki Holy Trinity Katedrali’nde büyük bir tören olacak. Başka ülkelerin yanı sıra ABD’deki Türk diplomatları da bu törene davet ettim, umarım gelirler.

Bakırköy’de doğup büyüdünüz. Rum asıllı bir Türk vatandaşı için o yıllarda Bakırköy’de büyümek nasıldı?

Çocukluğum İstanbul’da çok güzel geçti. Biz sokakta Türk, Rum, Ermeni çocuklar hep bir arada oynardık. Çok güzel arkadaşlıklarım oldu, komşularımızla çok güzel geçiniyorduk. Yan apartmanda oturan Müslüman aile her Kurban Bayramı’nda 20-30 tane koç keserdi ve bize de pay verirlerdi. Biz de Paskalya’da çöreğimizi, Noel’de yemeğimizi onlara gönderirdik. Bakırköy’deki arkadaşlıklarım hâlâ devam ediyor ve şu anda da en yakın arkadaşlarım onlar. Her Pazar Bakırköy Aya Yorgi Kilisesi’ne giderdik, orada da çok güzel hatıralarım var.

10 YAŞINDAYKEN YUNANİSTAN’A GÖÇ

Yunanistan’a nasıl ve ne zaman göç ettiniz?

Ben 10 yaşındaydım, 1977’de Kıbrıs olaylarından sonra İstanbul’da ortam gerilmeye başladı, Rumlara karşı tepkiler artınca göç etmek zorunda kaldık. Ama bizim açımızdan memleketimizi bırakıp gitmek çok zor oldu, çünkü bizim Rumcamız farklı olduğu için Yunanlılar bizimle alay etti. Okulda Yunan çocuklar “Siz Türksünüz” diye bizi hor gördüler.

Türkiye’ye nasıl tekrar geri döndünüz?

1991’de Selanik’te İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldum, Almanya’ya yüksek lisans yapmaya gittim, ben oradayken Patrik Bartholomeos İstanbul’da patrik seçildi, o zaman bizde heyecan çok yükseldi çünkü en sevilen metropolit oydu. Hemen İstanbul’a döndüm, zaten Türk vatandaşıydım. 1994’te geldim, papaz sınıfına geçtim ve sonra hemen askere gittim. Acemi birliğim Ankara’daydı, daha sonra İskenderun’da 39. Mekanize Tugayı’nda askerliğimi tamamladım.

FELÇLİ BABAM İSTANBUL’DA AYAĞA KALKTI

Kendinizi en çok nereye ait hissediyorsunuz?

Tabii ki İstanbul. Babam da beni etkilemiş olabilir çünkü hiçbir zaman buradan Yunanistan’a gitmek istemedi, orayı hiç sevmedi, oradayken de hep ‘İstanbul’a dönelim’ diyordu. 2004 yılında babam felç oldu, bana ‘Atina’da ölmek istemiyorum, beni İstanbul’a yanına al’ dedi. İnanmayacaksınız ama yatalak babam İstanbul’a gelir gelmez bir hafta içinde ayağa kalktı. ‘Oh be!’ dedi, ‘Bana bir Türk gazetesi getir, bir de çay koy, bulmacasını çözeceğim’ dedi, çünkü bulmacaları ancak Türkçe çözebiliyordu. İki sene önce kendisini kaybettim, ailenin geri kalanı Yunanistan’da kaldı ama babamı Bakırköy Rum Mezarlığı’na defnettim. Ben de sık sık İstanbul’a geleceğim, kalbim zaten İstanbul’da...