Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te Aydınpost'a abone olun

Aydınpost'a Google News'te abone olun

Geçen ay, saat 03.00 sıralarında Esenyurt'taki Haramidere Kavşağı'nda Nurettin Yıldız'a ait 34 KA 976 plakalı otomobil yanmaya başlarken görüldü. Sevk edilen itfaiye, otomobildeki yangını söndürdü. Yapılan incelemede otomobil sahibi bulunmazken araçta kan izlerine rastlandı.

Bunun üzerine Avcılar Emniyet Müdürlüğü ekipleri devreye girerek Nurettin Yıldız'ın oturduğu eve geldi. Kapıyı açan olmayınca çilingir çağrılarak içeri girildi. Ekipler, Nurettin Yıldız'ın eşi Esra Yıldız'ı kanlar içinde yerde yatarken buldu. Esra Yıldız'ın boğazı kesilerek öldürüldüğü belirlendi. Esra Yıldız'ı kim veya kimlerin öldürdüğünü tespit etmek amacıyla kapsamlı soruşturma başlanırken, aranan başına ateş edilen eşinin cesedi birkaç gün sonra otomobilinin bulunduğu yere yakın bir alanda tesadüfen bulundu.



Eşi ile birlikte Taksim'de otel işleten Avcılar'da özel anaokulu bulunan Esra Yıldız için düzenlenen cenaze töreninde gözyaşları sel olurken, kızının fotoğraf ve tabutuna sarılan anne Yasemen Dallı, kızının korkunç durumda olduğu için yüzünün bile kendisine gösterilmediğini söyledi. Kadınların taşıdığı tabutun arkasından yaklaşık 500 metre yürümüştü.

45 GÜN GEÇTİ ACI DİNMEDİ

Anne Yasemen Dallı, kızı ve damadının 45 gün önce öldürüldüğünü, hala katillerin bulunamadığını belirtirken, bu duruma gözyaşı dökerek tepki gösterdi. Anne Dallı, şöyle dedi: "Hala neden ve niçinlerle yaşıyoruz. 45 gündür ocağımıza ateş düştü. Ben yavrumu kaybetmenin acısıyla her gün bu acıyı daha şiddetle yaşıyorum. Lütfen kadına, kızlarımıza şiddete hayır diyelim. Her gün bir yavrumuz, evladımız faili meçhul olarak gidiyor. Lütfen katilleri bulunsun ve kıyafetine, şeyine bakılmaksızın, iyi haline bakılmaksızın en ağır ceza verilsin. Bu sonuçlanmadığı takdirde gerekirse Ankara'ya gideceğim. Ölümüne de olsa bu yola çıkacağım. Şu an yaşamak ödül değil. Bunu savcıma da söyledim; Şu an bana bir zarar verilirse bu bana bir ödül olur. Çünkü ben yaşamak istemiyorum. Yaşamıyoruz zaten. 45 gündür gerçekten yaşamıyoruz. Ben kızımın evinin etrafında onu görecekmişim gibi geziyorum. Hala evi açılamadı. Onun son giydiği giysisini öpüp koklayamadım. Kadınlar, anamız, bacımız, kızlarımız: onlar öldürülmesin. Şiddete hayır hayır, hayır. Başka bir şey de söylemek istemiyorum. Erkeklerimizden bizim yanımızda olmalarını istiyorum. Geride bıraktıklarını görsünler."



Anne Dallı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Cinayet Bürosu'nun sürdürdüğü çifte cinayet dosyası ile ilgili gizlilik kararı bulunduğunu ifade ederken, "Bize bir şey söylenmiyor. Cinayetlerin nedeni ile ilgili acabalar bizi öldürüyor, bitiriyor benim evladım nasıl böyle bir şiddete kurban gitti. Böyle bir şiddetin sebebi neydi gerçekten anlayamıyorum anlamak da istemiyorum. Hiçbir şekilde böyle bir şiddet olamaz. Benim çiçeğimi soldurdular. Gül gibi yavrumu toprağa koydum" diye ekledi.