Anayasa Mahkemesi’nden sürpriz karar. Mahkeme, Soyadı Kanunu’nun ‘“Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır” cümlesini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti.

Siirt’te eşinden boşanan ve çocuğunun velayet hakkı kendisine verilen bir kadın, çocuğunun adını ve soyadını değiştirmek için dava açtı. Kadını haklı bulan Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi; söz konusu yasanın Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

Mahkemenin itiraz gerekçesinde, çocuğun soyadının mahalle ve okul arkadaşları arasında alay konusu yapıldığı; bunun da çocuğu olumsuz etkilediği, çocuğun okula gitmek istemediği belirtildi. Ayrıca çocuğun ilk isminin de ‘kız ismi’ olduğu gerekçesiyle ayrıca alay konusu olduğu vurgulandı. Tüm bu nedenlerle çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmek istendiği belirtildi. Ancak 1934 tarihli 2525 sayılı Soyadı Kanunu 4. Maddesinin “Soyadı seçme vazifesi ve hakkı evlilik birliğinin reisi olan kocaya aittir. Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır...” hükmünün Anayasa’nın 10, 13 ve 41. Maddelerine aykırı olduğu düşünülerek iptali istendi.

Soyadı Değişikliği davasında uygulanacak olan 2525 sayılı Soyadı Kanunun 4/2 maddesinde yazılı “Evliliğin feshi ve boşanma hallerinde çocuk anasına tevdii edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır.” hükmünün; ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığına ilişkin Anayasanın 41. maddesi ile Kadınlar ve Erkeklerin eşit haklara sahip olduğuna dair Anayasanın 10. maddesine ve dolayısıyla Anayasanın temel hak ve özgürlüklerin Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağına ilişkin 13. maddesine aykırı olduğu ve bu itibarla iptal edilmesi gerektiği ve bu sayede uygulamada hakkaniyetin sağlanabileceği vurgulandı.

ANAYASA NE DİYOR?

Anayasanın 10. maddesi; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 07/05/2004 - 5170 S.K./l. mad) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür...”

Anayasanın 13. maddesi; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

Anayasanın 41.maddesi ise; “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır...”

İŞTE O KARAR

Anayasa Mahkemesi, 8 Aralık 2011 tarihinde “21.6.1934 günlü, 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesinin ikinci fıkrasının ‘evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır’ biçimindeki birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verdi. Başkan HaşimKılıç’ın bulunmadığı toplantıda karar, Başkanvekilleri Serruh Kaleli ve Alparslan Altan ile 13 üyenin oybirliğiyle alındı.

KADIN ERKEK EŞİTTİR AMA HER ZAMAN DEĞİL!

Mahkeme karar gerekçesinde 2001 yılında Anayasa’nın 41. Maddesi 1. Fıkrasına “ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ibaresinin; 2004 yılında Anayasa’nın 10. Maddesinin ikinci fıkrası olarak da “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmünün eklendiği anımsatıldı. Kadın erkek eşitliğine dair uluslar arası sözleşmelere de atıf yapan Mahkeme, “ancak eşitlik, bireyler arasındaki farklılıkları göz ardı ederek herkesin her bakımdan aynı kurallara bağlı tutulması anlamında da algılanmaz” demeyi de unutmadı.

Mahkemenin gerekçesi şöyle:

“Eşitlik ilkesi, aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirir. Kişinin cinsiyeti nedeniyle karşı cinse göre ayrıcalıklı duruma getirilmesi bu ilkeye aykırı düşer. Ayrıca eşitlik, bireyler arasındaki farklılıkların göz ardı edilerek herkesin her bakımdan aynı kurallara bağlı tutulması anlamında da algılanamaz. Kimi kişilerin başka kurallara bağlı tutulmalarında haklı nedenler varsa, yasa önünde eşitlik ilkesine aykırılıktan söz edilemez. Bu nedenle, yaradılış ve işlevsel özelliklerin zorunlu kıldığı kimi ayırımlar haklı bir nedene dayandığı ölçüde eşitliği bozmadığı halde, sadece cinsiyete dayalı ayrımlar eşitlik ilkesine açık bir aykırılık oluştururlar.

Eşler, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumdadırlar. Erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmaması, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğurur. Bu nedenle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 10. ve 41. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir. İtiraz konusu kuralın Anayasa’nın 13. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.”