Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

12 Eylül 1980'de Orgeneral Kenan Evren önderliğinde gerçekleşen askeri darbeden birkaç ay önce Türkiye'nin geleceğini etkileyen kararlar alınmıştı. 24 Ocak kararları olarak tarihe geçen bu gelişmeyle Türk ekonomisine yeni bir rota çizilmiş, serbest piyasa ekonomisine geçiş yapılmış, kapitalist sisteme entegrasyon süreci başlamıştı.

Darbeden önce bir azınlık hükümeti kuran Süleyman Demirel, Turgut Özal'ı tam yetki ile donatarak ekonomi yönetiminin başına getirmiş, Özal da oluşturduğu ekiple 24 Ocak Kararları diye bilinen istikrar paketini hazırlamıştı.

24 OCAK KARARLARI;

- İstikrar paketi tam anlamıyla Türkiye'nin "serbest piyasa ekonomisine" geçmesini ve uluslararası sermaye ile entegrasyon sağlanmasını amaçlıyordu.

- Dışa kapalı bir ekonominin yerine, dünya sermayesi ile bütünleşen bir ekonomi modeline geçiş hedeflenmekteydi. Yabancı sermayeye ilk kez kapılar bu kadar net olarak aralanıyordu.

- Dışarıdan almaktansa içeriden temine dayalı "ithal ikameci" politikaların yerine döviz girişi sağlayacak, ihracata dayalı bir ekonomi modelinin benimsenmesi amaçlanıyordu.

- Kamunun fiyat denetimlerinde mümkün olduğunca taraf olmaması ve fiyatlar genel seviyesinin piyasada oluşan arz-talebe göre belirlenmesi hedefleniyordu.

- Kamunun ekonomi içindeki payı azaltılacak. Özel kesim öne çıkarılacak. Sermaye piyasaları oluşturulacak, kambiyo rejimi serbestleştirilecek. Tüm bunların yapılabilmesi için ise kurumsal ve yapısal düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu aynı zamanda Cumhuriyet Türkiye'sinde, Devletçilik ilkesinin yeniden anlamlandırılması da oluyordu.

- Faiz hadlerinin artık devlet tarafından değil piyasa tarafından belirlenmesi ve enflasyon üzerinde faizin hayata geçirilmesi yani reel faizin oluşmasına imkân sağlanıyordu.

IMF DESTEKLİ ORTODOKS PROGRAMI

Ekonomistler 24 Ocak istikrar programını aslında IMF destekli bir Ortodoks programı olarak nitelendiriyor. O dönem dünyada yaygın olarak kullanılan IMF politikalarından oluşan bir istikrar programı olduğu belirtiliyor. Program ilke olarak faizlerin yükseltilmesi, sıkı para ve maliye politikaları, emek ücretlerinin baskı altında tutulması, kamu mallarına zam yapılması, kamumun piyasadan çekilerek özel sektörün önünün açılması gibi Ortodoks IMF programlarından biridir. O nedenle 24 Ocak istikrar kararlarının ana paradigması IMF ve Dünya Bankası güdümlüdür.

BANKERZEDE PATLAMASI

Serbest bırakılan faizlerin etkisiyle birkaç sene içinde Türkiye'de bankerlerin mantar gibi çoğalmasına devamında da bankerzedelerin oluşmasına neden olmuştu. O dönemde Türkiye'de mevcut 38 bankanın 31 tanesi bankerler aracılığıyla halkın elindeki mevduatı yüksek faiz taahhütleriyle topluyordu. 1981 yılında banker sayısı 1000'i aşarken, yıllık yüzde 30'larda olan enflasyona karşılık, aylık yüzde 15'lere varan faiz oranlarıyla halkın tasarrufları bankerler tarafından toplanıyordu. Yıllık enflasyonun altı katına denk gelen uçuk faiz oranları ve tefecilik sistemi çok geçmeden patladı.

CUNTA TARAFINDAN DESTEKLENDİ

24 Ocak kararlarının mimarı daha sonra Başbakan ve ardından Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal olarak biliniyor. İstikrar kararlarının uygulandığı 1980-1988 arası dönemde Özal hep icrada olmuştu. İstikrar planı 1980 askeri darbesinden önce Demirel tarafından Özal'a hazırlatılsa da, darbe sonrasında da asker tarafından desteklenmiş ve Özal kurulan darbe hükümetinde de ekonomik işlerden sorumlu başbakan yardımcısı olarak görev yapmıştı. 1983 yılına gelindiğinde de Özal'ın ANAP'ı ile istikrar politikalarının devamı sağlanmıştı. Askeri ara rejim döneminde ortada olmayan muhalefet, işçi sendikalarının kapatılması gibi faktörlerle programın icrası daha rahat yapılmıştı.

FAİZLE GEÇİNME DEVRİ BAŞLADI

24 Ocak 1980 İstikrar Programı'nın uygulanmasında yurtiçinde tasarruf ve sermaye miktarını artırmak adına, sermaye belli ellerde yoğunlaştırılmıştı. Yüksek reel faizle yıllarca beslenen sermaye grupları, sermayelerini üretmeden devletin (halkın) sırtından faizle büyütmüşlerdi.

Türkiye'deki gelir dağılımın bozulmasında en fazla etkiyi, 1980 sonrası uygulanan ekonomi politikaları yapmıştı. 24 Ocak kararlarıyla başlayan ihracata dayalı kalkınma stratejisi modeli ve yüksek faiz politikalarının bir sonucu olarak; ücretler ve ücretlileri baskı altına almıştı. Baskı altındaki ücretler, gelir dağılımından ve servetten alınan payı ücretliler aleyhine bozmuştu.

Türkiye ekonomisi 24 Ocak kararlarıyla serbest piyasa ekonomisine adım atarken, devletin hazinesi de uzun yıllarca kendi doğurduğu bu piyasaya mahkûm olmuş ve gelir dağılımını bozucu şekilde faizle beslenen bir sermaye grubu oluşturmuştu. Ekonomide yaşanan rant mantığı toplumsal gelir uçurumunu büyütmüştü.