ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, 17 Ağustos Marmara depreminin 20. yılı dolayısıyla, Bakanlığın yapı denetim sistemi faaliyetleri ve kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında açıklamalarda bulundu. Kurum tüm Marmara Bölgesi’ni sarsan depremde 96 bin 808 konut ve 15 bin 944 iş yerinin yıkıldığını, 231 bin 364 konut ve 32 bin 569 iş yerinin de hasar gördüğünü söyledi. Depremde 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiğini, binlerce kişinin de yaralandığını ifade eden Kurum, Türkiye’de son 100 yılda büyüklüğü 6 ve üzeri olan 56 deprem yaşandığını dile getirdi. Son 100 yılda, 80 binin üzerinde vatandaşın depremlerde hayatını kaybettiğine dikkati çeken Bakan, şöyle devam etti:     

DEPREM VE İMAR YÖNETMELİĞİNDE 1999 SONRASI DÜZENLEMELERİ




“Depremlerin acı hatıraları hâlâ yüreğimizde. 20 yıl önce yaşadığımız büyük felaket ve kaybettiğimiz hayatlar bizi bu toprakların gerçekliğiyle bir kere daha karşı karşıya getirdi. Deprem sonrası Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul, Bolu ve Düzce’de toplam 43 bin 146 konut yaparak hak sahiplerine teslim ettik. Depremden sonra yerleşim alanlarının yeniden inşası ve güçlendirme, onarım çalışmalarını gerçekleştirdik. 1999’dan sonra mevcut binaların değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi kapsamında, deprem ve imar yönetmeliklerinde düzenlemeler yaptık. Binaların planlama aşamalarından başlayarak, bina yapımında kullanılan malzemeler, deprem güvenliği kontrolü ve inşaatı yapacak müteahhitlerimizin yeterliliğine dair inşaat sektöründe düzenlemelere gittik.     

EYLÜLDE KENTSEL DÖNÜŞÜM EYLEM PLANI AÇIKLANACAK




Riskli alanlarda yer alan 557 bin bağımsız birime ilave olarak ayrıca 81 ilimizde 609 bin konut ve işyerini, riskli yapı statüsünde yeniliyoruz. Yaklaşık 560 bin bağımsız birimin tahliye ve yıkım işlemlerini gerçekleştirdik. Bu konudaki çalışmalarımızı daha planlı bir şekilde yürütmek, 2023’ün güçlü şehirlerini hep birlikte inşa etmek için ‘Kentsel Dönüşüm Eylem Planı’ hazırladık. Eylülün ilk haftası kamuoyuyla paylaşacağız.        

22 MİLYON KİŞİ GÜVENLİ KONUTLARDA




17 Ağustos 1999 acı tecrübesi ile 2001 yılında yeni bir yapı denetim sistemi (4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun) uygulamasına geçildi. Bu sistemle bugüne kadar 1.1 milyar metrekare toplam alana tekabül eden 730 bin bina denetledik. Bu binalarda yaklaşık 5 milyon 500 bin bağımsız bölüm var. İnşaatı süren 745 milyon metrekare alana tekabül eden 393 bin binanın denetimine ise devam ediyoruz. Bu yapılarda da yaklaşık 3 milyon bağımsız bölüm var. Başka bir ifadeyle bugüne kadar yaklaşık 22 milyon vatandaşımız depreme dayanıklı konutlarında güven içinde oturuyor. Devam eden inşaatların da tamamlanmasıyla 35 milyona ulaşacak.” -AA

BÜYÜKLÜK BELLİ TARİH BİLİNMİYOR

BOĞAZİÇİ Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Marmara Denizi’ndeki fayın, 1200 metre derinlikteki deniz tabanı sismometreleriyle 7 gün, 24 saat izlendiğini belirterek, “Olası bir depremin ne büyüklükte gerçekleşeceğini bilebiliyoruz. Büyüklüğü 7’nin üstünde bir veya birkaç deprem yaşayabiliriz ama bunların ne zaman olacağını bilemiyoruz” dedi.

 

MARMARA’NIN TABANINDA 

Özener, başta Marmara Bölgesi’nde olmak üzere Türkiye genelinde 240’ı aşkın sismik istasyonun bulunduğunu söyledi. Bunun dışında ülke genelinde 450’nin üzerinde gözlem ağıyla depremlerin 7 gün 24 saat izlendiğini dile getiren Özener, sismik aletlerin sadece karada değil, deniz tabanında da bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:     

“Türk-Japon ortaklığındaki 5 yıl süren proje neticesinde, teknoloji transferiyle Türkiye’ye özel üretilen deniz tabanı sismometre cihazları Marmara Denizi’nin tabanına yerleştirildi. Türkiye’de ilk kez tarafımızdan denizin 1200 metre derinliğinde fayın göbeğine kurulan deniz tabanı sismometreleriyle 7 gün, 24 saat fayı izliyoruz. Fayın üzerinde ne kadarlık bir enerji biriktiğini bilebiliyoruz. Fay belli, tarihsel depremler var, biriken enerji var. Büyüklüğü 7’nin üstünde bir veya birkaç deprem yaşayabiliriz ama bunların ne zaman olacağını bilemiyoruz.”     

PARÇALI YAPIDAN OLUŞUYOR

Prof. Dr. Haluk Özener, depremin zamanı geçtikçe enerji miktarının artması nedeniyle büyüklüğünün arttığını söyledi. Anadolu plakasının yaklaşık 2.5 santimetre hızla saat istikametinin tersi güneybatı yönüne doğru ilerlediğini dile getiren Özener, bu ilerlemenin biriktirdiği enerjinin açığa çıkmasıyla kırılan fayların depreme yol açacağını anlattı. Özener, şöyle devam etti:    

“Son yıllardaki çalışmalarda fayın deniz boyunca homojen bir yapıda olmadığını öğrendik. Fayın parçalı yapıdan oluştuğu, bir kısmının sismik olarak daha aktif, bir kısmının daha sessiz ve sakin olduğu, bir kısmının da daha sığ depremler yarattığı, bazı parçaların ise daha derinde depremler yarattığını görürüz. Bilim insanı için 7.2 ile 7.3 arasında deprem olmasının enerji açısından ve bilimsel sonuçları açısından çok büyük bir farkı olabilir. Toplumu ilgilendiren kısım, 7.2’lik depremle hiçbir şey olmayacak da 7.3 ile felaket mi olacak, hayır. İkisi de çok ciddi rakamlardır. 7 ve üzerindekiler yıkıcı depremlerdir. Buradaki ana nokta, deprem zararlarının azaltılmasına yönelik çalışma yapmak. Bilim insanları bu yöndeki araştırmalarını sürekli yapıyor. Vatandaş da 1999 öncesine göre daha bilinçli. Yapı alırken projesine, firmasına, deprem güvenliğine, zemin bina ilişkisinin nasıl olduğuna bakıyor.” -AA