Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, belli konularda çok kaygılı. İyimser tabiatı ve gülümseyen yüzüyle bilinen Gül, 'içeride' ve 'dışarıda' bazı gelişmeleri endişeyle izliyor. Toplam 32 saatlik bir Balkan seyahati için çıktığımız yolda, Gül'ün düşünce ve tepkilerini öğrenme imkanı bulduk. Genellikle 'aşırı temkinli' açıklamalarıyla gündelik siyasi polemiklerin dışında kalmaya özen gösteren Cumhurbaşkanı'nın yorum ve değerlendirmelerini zaman içinde aktaracağız. Yazılmamak üzere olan kısımları hariç tutarak elbette...
 
DAP uçağındayız. Devlet zirvesinin uçak havuzundaki küçük uçakta... Dört gazeteci Gül'ü izliyoruz. Belgrad'a 'bir barış ziyareti' düzenleniyor. Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü zirvesi için... Girişim, Türkiye tarafından başlatılmıştı. İtici güç yine Ankara. Cumhurbaşkanı, 'Balkanlar'da barış ve istikrar için devredeyiz, buraların tekrar barut fıçısına dönmesini istemiyoruz' dedi. İşin başlangıçtan bugüne gelişimini anlattı.
 
Balkan inisiyatifimiz önemli. Kayıtsız kalamayız. Dışişleri Bakanı'ndan birkaç kez ne zorlu süreçlerden geçildiğini dinlemiştik. Ama aklımız bir yandan komşudaki yangında...
Ben araya girdim, 'Suriye'de durum kötü'...
Bir süre durdu, Balkan konusuna devam etti, cümlesi bitince bana döndü ve üzgün bir yüz ifadesiyle, 'Bizi çok kaygılandırıyor. Can kayıplarını gördükçe çok üzülüyoruz' sözleriyle ilk yorumunu yaptı. Tekrar duraksadı. Yazılmamak üzere konuştu ve Suriye'yle ilgili açıklama yapmanın güçlüklerini anlattı. Haklı, Türkiye'nin çok özel bir konumu var. Şam yönetimi, ülkesini dönüştürmek için Türkiye'yle işbirliği yapıyor. Ancak Esad, reformlarda yavaş kaldı, kan dökülmeye başlandı. Gül, bir yandan kapalı toplumdan yana görünmek istemiyor, diğer yandan reform konusunda Türkiye'ye güvenen Esad'ı hayal kırıklığına uğratmaktan kaçınıyor.
 
Ne yapılması gerektiği konusunda şunları söyleyerek Suriye faslını kapattı:
 
'Yapılacak iş, Suriye halkının meşru taleplerini hızla yerine getirmek. Yönetim, güzel şeyler yapmak istiyor. Ama hızlı, daha hızlı olmalı. Çok partili sisteme geçilmeli. Elbirliğiyle (mevcut yönetimle) reformları yapmalılar.'
 
'DAHA NE SÖYLEYEYİM'
 
Buraya kadarki bölüm Cumhurbaşkanı'nın kaygılarını yansıtıyor. Suriye'deki istikrarsızlığın artmasından endişe ediyor. 
 
Gelelim, Gül'ü biraz kızdıran iç siyasetle ilgili kısma...
YSK kararından sonra Güneydoğu'daki şiddet olaylarına üzülmüş ve tepkili. Hukuk kuralları içinde her türlü mekanizmanın çözüm üreteceğini hatırlattı ve şunları söyledi:
 
'Beğenirsiniz beğenmezsiniz, burası bir hukuk devleti. Kanunlar işliyor. Şiddet yoluyla, kanunsuz biçimde, terörize ederek, mecbur edilerek değil, kararlar hukuk yoluyla alınıyor. Asla... Asla... Buna çok karşıyım. Bunlar çok tehlikeli şeyler. Tehditvari şeylerle bir yere varılamaz. Bunu düşünmek bile Türkiye'ye büyük kötülük olur. Belli süreçlerde karşılıklı hatalar olabilir, sonuçta varsa yanlışlık hukuk yoluyla düzeltilir. Aksini kimse düşünmesin.'
 
BU GİDİŞ TEHLİKELİ!
 
Uçağımız Belgrad'a doğru inişe geçmişti. Gül ayağa kalktı.
Son sorumuz, başlayan seçim kampanyalarının daha ilk gününde baş gösteren sert kavgalar ve hakarete varan ifadelerdi. Aynı soru, havaalanında sorulmuştu, Gül yanıt vermemişti. Çok kısa şekilde bize şu çarpıcı açıklamayı yaptı:
 
'Bu çağrıyı çok yaptım. Tehlikeli gidiş olduğunu herkesin görmesi lazım. Çok sert suçlamalar... Eee, sonra?'
 
Akşam olmak üzereyken Belgrad'a indik, iki saatlik bir tekne turunda bu kez her şeyi konuştuk. Onlar yazılmamak üzere... Yorum ve analizlerin sağlıklı olması adına... Cumhurbaşkanı için de kendi ifadesiyle, 'Biraz da dertleşmiş olduk'.
 
Bu kadar açık konuştuğuna hiç şahit olmamıştım. Başdanışman Ahmet Sever de Gül'ün böyle sansürsüz konuşmasına biraz şaşırmıştı.