Canikli, BDP yöneticileriyle yaptıkları görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, 12 Haziran seçimlerinin ardından Meclis çalışmalarına katılmayan iki
partiden birinin BDP olduğunu hatırlatarak, iki gün boyunca kendilerine Meclis çatısı altında çalışma imkanı sunmak için görüşmeler yaptıklarını anlattı.

Görüşmelerde bütün konuların tartışılıp değerlendirildiğini kaydeden Canikli, "Sonuç itibarıyla bütün bu görüşmeler olumlu ve yapıcı bir ortamda
geçti. Fakat birlikte üzerinde mutabakat sağlayacağımız bir metin oluşmadı. Ama bu, görüşmelerin katkı sağlayıcı olmadığı, gelecekle ilgili Türkiye’nin
sorunlarının çözülmesi noktasında birlikte çalışılmasına engel teşkil edeceği anlamına gelmez" dedi.

Her iki tarafın da TBMM’nin ülkenin tüm sorunlarının tartışılıp değerlendirileceği, çözüm bulunacağı yegane ortam olduğu konusunda kanaatlerini
ortaya koyduğunu belirten Canikli, şöyle konuştu:

"Bizim tarafımızdan hazırlanan metnin evrensel ilkeleri içerdiği, özellikle önümüzdeki dönemde toplumun bizden beklentisi olan yeni, sivil,
özgürlükçü bir anayasa yapılması konusundaki kanaatimizi, irademizi yansıtan bu metine, BDP tarafının da katkı sağlayacağı, destek verici olduğu konusunda
iradeleri ortaya konuldu. Ama eksik olarak değerlendirdiler. Kendi metinleriyle
ilgili ortaya koydukları bazı konularla ilgili hususların mutlaka yer alması gerektiği konusunda bir iradeleri ortaya çıktı. Biz ise özellikle belirli
olaylara, spesifik konulara atıf yapılması şeklinde ortaya çıkan bu hususun, mevcut Anayasa ve yasalara aykırılık teşkil edeceğini ifade ettik. Özellikle
yargıya müdahale anlamına gelebilecek ve mevcut kuralların ihlali sonucunu ortaya çıkaracak bir adımın atılmaması, bir tavrın ortaya konulmaması gerektiğini ifade
ettik. Esas itibarıyla da ortak bir mutabakat metninin ortaya çıkmamasındaki en büyük faktör, tutuklu milletvekilleri ile Sayın Hatip Dicle’nin konumuna ve onlar
açısından sorun olarak ortaya çıkan bu durumla ilgili somut adım atılması ve çözülmesi talepleri olmuştur. Esas itibarıyla böyle bir mutabakat metninin
sağlanamamasının temel nedeni budur. Biz böyle bir ifadenin ve iradenin metinde yer alması halinde, bunun yargıya müdahale olacağını, Anayasamızın, yasalarımızın
en temel kurallarından birinin ihlal edilmiş olacağını ifade ettik. Ama her iki taraf da iyiniyetli ve karşılıklı olarak birbirini anlamak düşüncesi,
yaklaşımıyla bu görüşmeleri gerçekleştirdi."

-AK PARTİ’NİN METNİ-

Canikli tarafından okunan AK Parti’nin hazırladığı metinde, TBMM’nin 24. Dönemde ülkenin en temel sorunlarını çözme ve halkın beklentilerini
gerçekleştirmek üzere görev yapacağına işaret edilerek, şu görüşlere yer verildi:

"Beklentilerin en önemlisi yeni bir Anayasa yapılmasıdır. Bu çerçevede uzlaşma içinde, evrensel standartlarda yapılacak bir Anayasa ile daha güçlü bir
demokratik sistem inşa etmek, toplumsal barışı güçlendirmek ve refah düzeyini
artırmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu hedeflerin geçekleştirilmesi millet iradesinin TBMM’de temsil edilmesiyle mümkündür. TBMM’de temsil edilen siyasi
partiler Meclis zemininde birlikte çalışma, diyalog kapısını açık tutma ve
sorunları birlikte çözme konusunda gereken hassasiyeti göstermelidirler.

12 Haziran seçimleri sonrasında TBMM’de oluşan yüksek temsil özelliği, ileri demokratik kuralları içeren, özgürlükleri genişleten bir Anayasa yapılması
için tarihi bir fırsata dönüştürülmelidir. Ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren yeni Anayasada yer alması istenilen konular Anayasa için Meclis
çatısı altında kurulacak komisyonda tartışılmalı ve değerlendirilmelidir."

-"İTİRAZ OLMASAYDI MUTABAKAT SAĞLANIRDI"-

Canikli, gazetecilerin BDP’nin hazırladığı metne itirazlarını sorması üzerine, "İtiraz olmasaydı mutabakat sağlanırdı. Özellikle tutuklu milletvekilleri ve Hatip Dicle’nin durumuna atıf yapılması, bu konuların
çözülmesine yönelik önerilerin yer alması ve buna benzer konulara itirazımız oldu. Onların bizim metnimize itirazları olmadı. Esas itibarıyla yargıya müdahale
anlamına gelebilecek bu hususlar, Anayasa ve yasaların ihlali gibi bir durum ortaya çıkması nedeniyle itirazlarımızı yaptık. Bu nedenle iki tarafın üzerinde
mutabakat sağladığı ortak metin ortaya çıkmadı" dedi.

BDP’lilerin yemin edip etmeyecekleri konusundaki tavırlarının sorusuna Canikli, "Onu bilemiyoruz. Bununla ilgili gerekli görüşmeleri kendi aralarında,
kendi organlarında yapacaklarını ve kararlarını bilahare vereceklerini ifada ettiler. O konudaki yaklaşımlarını şu anda biz de bilemiyoruz" karşılığını verdi.

Yeniden görüşme olup olmayacağının sorulması üzerine de Canikli, şu anda bu konuda bir karar bulunmadığını söyledi.

Canikli, "Kendi aralarında görüşüp Ekim ayında yemin etmeleri söz konusu olabilir mi?" sorusunu yanıtlarken, "Hayır, onu bilemiyoruz. Bugün bir Danışma
Kurulu veya grup önerisi gelecek Genel Kurulun yarın ve Cumartesi günü çalışması konusunda. Bunu kendileriyle paylaştık. O anlamda görüşme için en azından birkaç
gün daha zaman olduğunu ifade ettik kendilerine" dedi.

"Görüşme talebi onlardan mı beklenecek?" sorusuna ise Canikli, "Öyle bir karar alınmadı. Şu an itibarıyla ’ileride görüşmek üzere ayrılalım’ gibi bir
durum ortaya koymadı. İleride ne olur onu kestirmek söz konusu değil" yanıtını verdi.

Nurettin Canikli, görüşmelerin olumlu geçtiğini belirterek, "BDP’lilerin şu tarihte yemin edebilecekleri ya da edeceklerine" dair bir bilginin kendilerinde olmadığını, görüşmelerden ortaya çıkan sonuçlardan da böyle bir değerlendirme yapmak ya da tahminde bulunmanın doğru bir yöntem olmadığını ifade etti. Canikli, "genel olarak olumlu izlenim edindiklerini" kaydetti.

-’YARGININ KARARIDIR"-

Canikli, Ergenekon Davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Köksal Şengün’ün Bolu hakimliğine atanmasıyla ilgili soruya,
"Yargı bünyesinde verilmiş bir karadır. Yargıçlarla ilgili tayin, terfi, atama konusunda tek yetkili, özerk, bağımsız kurul olan HSYK’nın tasarrufudur. Orada
bir değerlendirme yapmak mümkün değil. Yargının kararıdır, o şekilde bakmak gerekir" karşılığını verdi.

CHP’nin atamayla ilgili eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Canikli, "HSYK kararlarını kendi kuralları içinde verir, siyasi partilerin, kişilerin
bütün taleplerini yerin getirileceği gibi bir sonuç beklemek mümkün değil. Kendi açılarından, kendi kriterleri ve kuralları çerçevesine verilmiş bir karardır.
Değerlendirmelerini bilemiyoruz ama HSYK’nın takdiridir. CHP’nin her istediğini kurumlar yerine getirmek mükellefiyetinde değiller. Kendi açılarından
değerlendirirler ve kendi kurallarını uygularlar. Verilen kararı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir" diye konuştu.


-BDP’NİN SUNDUĞU METİNDE NELER VAR?-

Bu arada BDP tarafından AKP’ye sunulan ve üzerinde uzlaşma sağlanamayan metinde ise 24’ncü dönem parlamentosunun tarihi bir dönemde ve ülkenin en temel sorunlarını çözmek üzere göreve başladığı vurgulandı. Bu çerçevede; uzlaşma içerisinde yapılacak evrensel standartlarda yeni bir anayasa ile daha demokratik bir sistemi inşa etmek, toplumsal barışı sağlamak ve refah düzeyini artırmanın herkesin ortak sorumluluğunda olduğu belirtilen metinde şu ifadelere yer verildi:

"12 Haziran seçimleri sonrasında kamuoyunda oluşan haklı umutlara gölge düşüren, milli iradenin tam teşekkülü ile TBMM üyelerinin eksiksiz olarak parlamento çalışmalarına katılımını engelleyen sorunların en kısa zamanda giderilmesi ortak beklentimizdir. Halkın iradesinin parlamentoya tam yansımaması esasında bir demokrasi sorunudur ve sadece siyasi partilerin değil parlamentonun meselesidir. Bu vesileyle, halen tutukluluğu devam eden TBMM üyelerinin en kısa zamanda fiilen görevlerinin başında olmalarını önemsiyoruz. Seçim sistemi ve yasalardan kaynaklı yetmezliklerin giderilmesi ile temsilde adaletin daha güçlü bir şekilde sağlanması, halkın iradesinin parlamentoya eksiksiz yansıması için siyaset kurumunun önünde engel teşkil eden düşünceyi, ifade özgürlüğünü kısıtlayan TMK, TCK, CMK’da evrensel standartlara uygun düzenlemeler yapılması bu dönem parlamentomuzun öncelikleri arasında olmalıdır. Yasaları evrensel hukuka uygun hale getirme konusunda yetkili tek mercii TBMM’dir. 12 Haziran 2011 seçimlerinde seçmen desteğini alarak milletvekili seçilmesine rağmen parlamentoya girmesi engellenen Sayın Hatip Dicle örneğinde de olduğu gibi bu ve benzeri haksızlıkları gidermek, benzer durumların tekerrürünü engellemek için uluslar arası hukuk da dikkate alınarak parlamento içinde çözüm arayışları olmalıdır."