Her gün radyo, gazete ve TV kanalları aracılığıyla trafik kazalarından haberdar oluyor, kimine kızıyor, kimine üzülüyoruz. Haberdar olmadığımız ise ülkemizde hava kirliliğinden ölenlerin sayısının, kazalarda ölenlerden daha fazla olduğu gerçeği. Türkiye’de her yıl hava kirliliğine bağlı nedenlerden ölenlerin sayısı otuz bine ulaştı. Yapılan hesaplamalara göre, ülkemizdeki hava kirliliği, trafik canavarından tam 8 kat daha fazla insan öldürüyor. Dünyada ise yılda 7 milyondan fazla insan kirli hava yüzünden hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği oranlara göre 2017 itibariyle Türkiye’de havası temiz tek il Rize. Bu durumda geriye kalan 80 ilde değişen oranlarda zehir soluyoruz. Ülke olarak, fosil yakıtlar olan, kömür, odun ve hatta temiz zannettiğimiz ( öyle tanıtıldığı için) doğal gaz tüketimini azaltmak ve sonrasında da kullanmamak üzere çalışmalar yapmazsak ilerleyen yıllarda tıpkı kar tatili gibi kirli hava tatili yapmamız zorunlu hale gelecek. Şaka yaptığımı zannedenler internetten 2016 Aralık ayı haberlerine girip Çin’de kirli hava yüzünden neler olduğuna bakabilirler. Son birkaç senedir, Çin'in bazı şehirlerinde hava kirliliği ve yarattığı sis okulların kapatılmasına, uçuşların iptal olmasına, endüstriyel üretimin yavaşlamasına ve insanların can sağlığının tehlikeye girmesine neden oldu. Bizde henüz durum bu kadar vahim olmasa da, önlem alınmaması, maddi ve manevi kayıpların artmasına neden olmakta. Uzmanların bildirdiğine göre Türkiye’de fosil yakıt kullanımına bağlı olarak 2878 erken ölüm, 4311 hastaneye yatış meydana gelmiş, hava kirliliğine bağlı sebeplerden oluşan yıllık harcama 3 milyar Euro’yu aşmıştır. Ülkemizin dört bir yanında yapılan, yapımı devam eden ve yapılması planlanan fosil yakıta dayalı termik santrallerin bu kirliliğe daha da fazla katkı sağladığı ve sağlayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Hemen bugünden başlayarak, alternatif enerji kaynakları olan güneş, rüzgar ve jeotermal enerjinin daha fazla kullanılmasına yönelik çalışmalar ve yatırımlar yapılması, rant uğruna kıyılan yeşil alanların talanına son verilmesi gerekiyor. Hava kirliliğini bireysel olarak hepimiz yaşıyoruz. Özellikle büyük şehirlerdeki insanlar bundan çok daha fazla etkilenmekte. Araştırmalar, bugün insanlık olarak büyük mücadeleler verdiğimiz ve giderek yaygınlaşan pek çok hastalığın sebebinin kirli hava olduğunu gösteriyor; Erken doğumlar, bebeklerdeki akciğer ve beyin gelişimi problemleri, genelde yetişkinlerde görülen Tip2 diyabet hastalığı, obezite, Alzheimer ve demans... Havamızı kirletenler sadece fosil yakıtlarda değil. Başta İstanbul olmak üzere tüm yurtta girişilen kentsel dönüşüm ve inşaat furyasının yol açtığı kirlilik bugün katlanılmaz boyutlara varmış halde. Şehirlerdeki yeşil alanların azaltılması, parkların yok edilmesi, koruma altındaki yeşil alanlara ve orman varlığına indirilen darbeler havamızı her geçen gün daha da solunmaz hale getiriyor. Hava kirliliği ölçümleri, partikül maddelerin (PM) yani havada asılı bulunan ve gözle görülemeyen tüm katı ve sıvı maddelerin bileşiminin ölçümü ile yapılıyor. Türkiye’de sadece 10 PM için ölçüm yapılırken, bu ölçümler Avrupa’da 2,5 PM baz alınarak yapılmakta. Hal böyleyken bile, geçen sene İstanbul Avrupa’daki tüm büyük şehirlerin en kirlisi seçildi. Varın gerisini siz düşünün.

Hava kirliliği tüm insanlığa içirilen bir zehir. Sadece havayı değil, toprağımızı da zehirliyor. Yediğimiz, içtiğimiz herşeyde ve soluduğumuz havada zehir var. ** Türk Toraks Derneği verilerine göre, Türkiye’de her 100 ölümün 13’ü hava kirliliğinden. Kalp krizi, inme, koah, zatürre ve akciğer vakalarındaki artışlar bu veriyi destekler nitelikte. Sağlıklı nefes almak, camımızı açtığımızda, sokağa çıktığımızda temiz hava solumak istiyorsak, hava kirliliğini arttıracak olan her türlü yatırımın karşısında olmak zorundayız. Kanuni Sultan Süleyman’ın dediği gibi “Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.”

Sevgi ve doğayla kalın!

*Türkiye Makina Mühendisleri odası 2017 termik santral raporu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017 verileri: Fosil yakıtların payı, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de yüksektir ve bu oran son yıllarda %87’ye ulaşmıştır. Büyük çoğunluğu fosil yakıta dayalı olan ülkemizdeki termik santrallerin 2016 sonu itibarıyla elektrik üretimindeki payı, kurulu güçte %57,6, üretimde %67’dir. 2017 Temmuz ayı sonu itibariyle elektrik üretimimizin, % 34 ‘ü doğal gazdan, % 31’i kömürden, % 24’ü hidrolik enerjiden,%6’sı rüzgârdan,%2’si jeotermal enerjiden ve % 3’ü diğer kaynaklardan elde edilmştir.

** Bulunduğunuz şehirdeki hava kirliliği ile ilgili bilgilere ulaşmak için, akıllı telefonlarınıza Türk Toraks Derneği’nin NEFESİNİZ CEBİNİZDE uygulamasını indirebilirsiniz.

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA