Değerli Aydınpost okuyucularım. Bu hafta da sizleri Bodrum Turgut Reis’in karşısındaki Leros adasına götüreceğim. Keşfedilmeyi bekleyen güzel bir ada. Leros adası son yıllarda popüler ada olduğu gibi alternatif gezginlerin uğrak yeri olmaya devam ediyor. Leros adasını gezdiğinizde kendinizi Bodrum’da zannediyorsunuz. Her tarafı Bodrum’daki beyaz evleri örnek almış gibi. Lezzetlerin en güzeli burada. Adanın Türkiye’ye yakın olması en büyük avantajı. Bodrum’dan Leros adasına günübirlik yemek yemek için gidenlerin sayısı hayli fazla. Geçen hafta ben de Leros adasına gitmek istedim. Eskiden Bodrum’dan Kos’a oradan Leros’a geçebiliyordunuz. Ama şimdi Turgut Reis’den direk Leros’a 1 buçuk saatte gidebiliyorsunuz. Tekne Agia Marinaya yanaşıyor, meşhur pastanesi ve Mylos  da bu bölgede zaten. Mylos dev yel değirmenleri ile ünlü. Mylos’da Taki babanın mekânı var. Taki babaya sorduğunuzda ‘ne yiyebiliriz?’ alacağınız cevap ‘kılıç balığından pastırma, ahtapot, sinarit, orfoz ve meşhur olanı peynirli kadayıf tatlısı.’ Olur. Türkler burayı çoktan keşfetmiş. Minik bir araştırma da yaptığımızda taki baba Mylos gurmeleri tarafından Yunan adalarının en iyi balık restoranı seçilmiştir. 187 ülke gezen, 20 farklı ülkede bir dünya rekoru olacak sayıda konferans ve seminer veren, pek çok gazetede köşe yazıları ve TV kanallarında programları yayınlanan, gezginler kulübü derneğinin kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Orhan Kural’ın da burada olduğu zaman. Taki babanın restoranında birlikte yemek yediğimizde bir nebze de olsa kısa bir sohbet ettik ve konuşma sırasında da gezi kitabı ‘Uzaklar Çağırınca’yı okuyup okumadığımı sordu. Ben de bir turizmci olarak ‘tabi ki kitabınızı okudum.’  Dedim. Hatta künyesini kendisine anlattığımda şaşırıp kaldı. Eğer dünyada 100 kişi yaşasaydı, dünya nüfusunu 100 kişilik bir köy kadar küçültebilseydik bakın dağılım nasıl olacaktı. 57 Asyalı, 21 Avrupalı, 14 Amerikalı ve 8 Afrikalı. Bunların 52’si kadın, 48’i erkek olacaktı ve 30’u beyaz, 70’i beyaz olmayan, 30’u Hristiyan ve 70’i Hristiyan olmayan. 6 kişi bütün servetin %59’una sahip olacaktı. Ve işin ilginci bunların hepsi ABD kökenli olacaktı. 80 kişi kötü evlerde yaşayacaktı, 70 kişi hiç okuma yazma bilmeyecekti. Sadece 1 kişi bilgisayar sahibi, 1 kişi de evet sadece 1 kişi üniversite sahibi olacaktı. Prof. Dr. Orhan Kural der ki: ‘’ Eğer bu sabah sağlıklı uyandıysanız 1 hafta sonrasını göremeyecek olan 1 milyon insandan daha şanslısınız.’ 1 harp tehlikesi, işkence görme ihtimali veya aç kalma korkusu ile karşı karşıya değilsiniz. 500 milyon insandan çok daha iyi durumdasınız. Buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde kıyafetiniz ve başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa dünyadaki insanların %75’inden daha zenginsiniz. Bankada ya da cüzdanınızda bir miktar paranız bulunuyorsa ve borcunuz yoksa dünyanın en imtiyazlı %80’i arasındasınız. Bir de anneniz babanız sağ ise o zaman inanın siz bu dünyadaki nadir kişilerden birisiniz.’’ Yemeğimizi yediğimiz sırada aramızda bu konuşmalar geçti. Kültür düzeyi yüksek olan insanlarla aynı masada olmak bir ayrıcalıktır. Ve taki babanın restoranına dönecek olursak burası tam bir aile işletmesi. Bunun örneklerini Kos’da, Samos’da,  Midilli’de,  Rodos’da çok görmüşüzdür. Anne ile çocuklarından biri mutfakta, baba Taki ile diğer oğlu Yorgo serviste. Mylos’un üst katında bar var. Yemek sonrası dalga sesleri ve manzara eşliğinde geceye devam edebilirsiniz.

Değerli Aydınpost okuyucuları Leros’ta görülmesi gereken yerlerin başında Panteli geliyor. Burada denize girebileceğiniz birçok plajın yanı sıra inanılmaz tavernalar, restoranlar ve küçük dükkânlar var. Panteli’de kalmak için Castelo otel en güzeli. İçinde Türk hamamı bile var. Eğer burada yer yoksa diğer alternatif aynı koydaki Panteli Beach Hotel. Bu iki otelde kendi plajları olduğu için çok tercih ediliyor. Panteli’nin tepesinde bulunan dev yel değirmenlerinin yanında kafede manzarayı izleyebilirsiniz. Tabi burada mutlaka taksi çağırıp çıkmalısınız. Leros’u gezerken dikkatimizi çeken başka bir şey asılı ahtapotlardır. Denize girmek için Alinda iyi bir seçenek. Denizi muhteşem. Ayrıca Leros’ta her yerde nazar boncuğu olduğunu görebiliyorsunuz. Asılı ahtapotlar güneşe bırakılmış, o kadar güzel görünüyor ki gözünüzün önünde alıp pişirmeye götürüyorlar. Ve hemen her restoranın önünde kurutulmak üzere asılı duran birçok ahtapot görebilirsiniz. Leros’un ikinci özelliği ise günlük tekneler ile başka küçük adaları da gezmeniz mümkün. Küçük bir adada sıkılırım diye düşünmeyin. Lezzetleri, doğası ve eğlencesi ile sıkılmaya pek vakit kalmıyor. Taverna eğlencesinin alternatifini arıyorsanız Mylos’un üst katının yanı sıra Thalassa ya da Faros adlı barlara gidebilirsiniz. Eğlence 24 saat sürüyor. Hani Bodrum’da gündüz yatıp gece sabaha kadar dolaşıyorsunuz ya aynı şey Leros için de geçerli. Ve bunun haricinde deniz üzerinde bulunan Agios İsidoros şapeli Leros’da görmeniz gereken yerler arasındadır. Agia marinadaki meşhur To Paradosiako pastanesine gidip Türkiye’ye götürmek üzere tatlı paketi yaptırmak adet olmuştur. Ve adı da Yunan tatlısı Patsavouropitr,  bizdeki revani. Mutlaka tatmalısınız. Her şey pastanenin sahibi Harris’in anneannesinin tarifi ile yapılıyor. 20 yıldır Leros’talar. Burada badem ezmeli kurabiye de alabilirsiniz. Aynı badem ezmesi İstanbul’da Bebek’te de vardır.

Değerli Aydınpost okuyucuları, 1 gece konaklamalı Leros gezimiz bu şekilde bitmiştir. Diyorum ki; vizesi olan ve kenarda köşede Euros’u bulunan herkesin bu adaya gitmesini istiyorum veya tavsiye ediyorum. Sakin, kafa dinlendirici, hoş zaman geçireceğiniz bir yerdir. Dünyanın ve Avrupa harikalarını yeniden tespit etmek için dünya çapında çalışmalar imkanlar dahilinde gezmek, görmek gerekir.

leros.jpg

Aydınpost ANDROID'de TIKLA İNDİR!   Aydınpost APPSTORE'da TIKLA