CHP, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesindeki görevi kötüye kullanma suçunda hapis cezalarında indirim öngören 6086 sayılı Kanun'un ilgili ibarelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu. İptali istenen düzenleme ile ''görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisine'' verilen cezadaki, ''Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır'' ibaresi ''altı aydan iki yıla kadar'' olarak değiştirilmişti. Düzenlemede ''görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi''ne, verilen cezadaki ''Altı aydan iki yıla kadar hapis cezası'', ''üç aydan bir yıla kadar'' olarak indirilmişti.

CHP dava dilekçesinde, haklı bir neden yokken, ceza hukukunun genel bütünlüğü içinde belirlenmiş bir cezanın alt ve üst sınırları indirilerek, suç ve ceza arasında var olması gereken adil dengenin bozulduğu, hukuka ve yargıya güvenin sarsıldığı, bu durumun yasa koyucunun takdir yetkisi içinde kabul edilemeyeceği öne sürülmüştü. Dilekçede ayrıca, önceki ve sonraki yasalar karşılaştırılarak sanık lehine olan hükmün uygulanacağına dair ceza hukukunun genel prensibi gereğince, Yargıtayda temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarının ceza zaman aşımına uğrayabileceği, 6086 sayılı Kanun ile cezaların alt ve üst sınırlarında yapılan indirimin bu yönüyle aklanma anlamına geldiği, adil yargılanma hakkını ihlal eden bir sonuç doğurduğu ve yargı denetimini işlevsiz hale getirdiği savunulmuştu.

Davayı esastan görüşen Anayasa Mahkemesi heyeti, iptal istemini oy birliğiyle reddetti. Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, anayasanın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devletinin, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet olduğu belirtildi.

Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kuralların, ceza hukukunun ana ilkeleri ile anayasanın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak saptanacak ceza politikasına göre belirleneceğine işaret edilen gerekçede, şöyle denildi: ''Bu bağlamda, hangi eylemlerin suç sayılacağı, bunlara ne tür ve hangi ölçüde cezai yaptırım uygulanacağı, nelerin ağırlaştırıcı veya hafifletici sebep olarak kabul edileceği ve ceza sistemini tamamlayan müesseselerin nelerden ibaret olacağı hususlarında yasa koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında hüküm altına alınan suçların karşılığı olan hapis cezalarının alt ve üst sınırlarında indirim yapılmasında anayasanın ve ceza hukukunun temel ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle iptal konusu ibareler, anayasanın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.''

cumhuriyet