Gediz Vadisi/Havzası ; dünyanın yedi tarım harikası bölgesinden biri. Ancak son yıllarda verimli topraklarından daha çok hemen oniki kilometre ötesindeki Çaldağı’nda açılmak istenen nikel madeni ile gündeme geliyor. Dünyanın hiçbir ülkesinden izin alamayan bu projeye , uluslararası bir İngiliz firmasına ( European Nickel) bakanlık tarafından onay verilmesi ile başlandı. ( 2006'da pilot bölge kurulan alanda İngiliz European Nickel'in kurduğu Sardes şirketi 2009'da tahsisi aldı. Ancak tepkiler üzerine pilot bölgeyi 2011'de Türkiyeli VTG Holding'e sattı. Çaldağı’nda 2026’ya kadar tahsis edilen 1832 hektarlık alanda şu ana kadar onbinlerce ağaç kesildi.) Son beş-altı senedir deneme aşamasında olan proje tamamlandığında, yüzyıllarca, belki de bin yıllarca insanoğluna barınma ve beslenme imkanı sunmuş havzayı geri dönüşsüz bir yok oluşun eşiğine getirecek. Bu işletmenin tam olarak faaliyete geçmesi durumunda, nikel madeninin çıkartılabilmesi için her yıl 1 milyon ton sülfürik asit üretilecek ve yaklaşık 20 yıllık madencilik sırasında toplam 18 milyon ton asit üretimine ulaşılacak. Yani deyim yerindeyse vadi asite boğulacak. Bu korkunç durum sadece vadide yer alan 150bin nüfuslu Turgutlu ilçesini ilgilendirmiyor tabii ki.Yöreye yakın olan Manisa ve İzmir gibi büyük şehirler ilk olumsuz etkilenecek yerler arasında olacak. Tam faaliyet durumunda ülkemizin giderek daha çok dışa bağımlı hale gelen tarımına ağır bir darbe vurulacağı gibi , yöredeki, havayı, suyu,toprağı ve kalan her şeyi bozacak, kirletecek bir durum ortaya çıkacak. İnsanlar göç etmek zorunda kalacak, işsizlik ve solunuma bağlı hastalıklar artacak. Oluşacak asit sisleri ve yağmurları rüzgarlarla kilometrelerce öteye taşınarak başka şehirleri,toprakları,suları da zehirleyecek. Asit yağmuru kükürt ve azot oksitleri içeren asit çökelmesidir. Havada yaklaşık 2-7 gün arasında asılı kalan bu kimyasallar atmosferde çeşitli kimyasal değişikliklere uğrayarak çok uzaklara taşınabilirler.Kırsal bölgelerde toprağın ve göllerin asitleşmesine neden olan ve kentlerde ise insan sağlığını doğrudan etkileyebilecek düzeylere erişmesinin yanında, toprağa çökelmeleri sonucunda da insanların, özellikle çocukların sağlığını dolaylı olarak etkilerler. Çocuklarda solunum yolu enfeksiyonu başta olmak üzere çeşitli iltihaplanmalara ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sağlık sorunlarına sebep olabilirler.

Kurulacak tesis yılda 1 milyon ton asitle, tek başına Türkiye’de şu anda asit üreten bütün fabrikaların toplam üretiminden daha çok asit üretecek. Dünyanın sayılı asit fabrikalarından biri olabilecek böyle bir kapasitede üretim yapma potansiyeline sahip fabrikalar uluslararası standartlara göre ancak çöllük arazilerde kurulabilir. Gelin görün ki, bizim ülkemizde akıl almaz bir kararla,dünya çapında en verimli topraklardan birinin göbeğine yapılmaya kalkışılıyor. Dünyanın en büyük asit fabrikası nerede ? derseniz, hemen söyleyeyim; dünyanın sayılı çöllerinden birine sahip olan Amerika/Arizona’da. Peki sülfürik asit nasıl elde edilecek ? Onu da hemen söyleyeyim; her gün yaklaşık 100 tane 10 tonluk kamyon dolusu kükürt yakılarak. Kükürt yakılınca kükürt dioksit diye bir gaz çıkar. Kükürt dioksitin çevreye ve insan sağlığına zararları son 50 yıldır bilinmektedir. Sülfürik asit ile kirletilmiş hava özellikle bronşit, amfizem gibi kronik akciğer hastalıkları olanları etkiler. Tabii bu kötü şartların pek çok sağlıklı insanı da hasta edeceği kaçınılmaz bir gerçektir. Yukarıda daha detaylı bahsettiğim gibi bu kadar vahim sonuçları olabilen bir yağmurun, tarıma, dolayısıyla da yiyecek üretimine yapacağı etkinin felaket düzeyinde olacağı da çok açıktır. Giderek çoğalan ülke nüfusunun ithalata dayalı tarımla nereye kadar beslenebileceği düşünülmelidir. Kirlenecek su miktarını düşünmek ise insanı dehşete düşürmektedir. Bugün yanıbaşımızda süren pek çok savaşın kaynağında açlık ve su sorunu vardır. Bu tesisin açılması gerçekleşirse Muğla/Yatağan’da yıllardır insanların maruz kaldığı asit yağmurları ve sağlık sorunlarından çok daha fazlası, Turgutlu halkının ve yöreye yakın yerlerde yaşayanların başına gelecektir.

Burada bahsetmeden geçemeyeceğin bir başka büyük olumsuzluk ise Çaldağı’na yapılacak tesis yüzünden 1 milyona yakın ağacın kesileceği gerçeğidir. Bu boyuttaki bir katliamın yöre iklimini olumsuz etkiyecek büyüklükte olduğunu aklı başında hiç kimse yadsıyamaz. Zaten kalan ağaçların da ormanın ortasında inşa edilecek olan sülfürik asit fabrikasının yaratacağı asit yağmuru ile ölüme gönderilecek olması yaşanacak çevre felaketinin boyutlarını kat be kat arttıracaktır.

Ben burada öngörülebilir ve öngörülemez sayısız olumsuzluğu sayıp dökerken, resmi makamlarca hazırlanan ÇED ( Çevre Etki Değerlendirme) raporlarının son derece yetersiz ve ciddiyetten de, gerçeklerden de uzak olması işin bir başka acı boyutudur. Yazımı, üretilecek sülfürik asit miktarının büyüklüğünü biraz olsun kavrayabilmeye yardımcı olabilmesi amacıyla aşağıdaki bir alıntı ile bitirirken, internetten bu röportajın tamamını okumanızı da şiddetle tavsiye ederim.

Hürriyet Gazetesi muhabiri Melis Alphan'ın İTÜ Metalurji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. İsmail Duman ile Çaldağı'nda uygulanmak istenen proje hakkında yaptığı röportaj (17 Ekim 2010)

Melis Alphan: Bu madende 15 yıl boyunca ne kadar sülfürik asit kullanılacak?
Prof. Dr. İsmail Duman: - 15-18 milyon ton arasında. Bir büyük asit tankeri düşünün, 20 ton asit alır. Başlayın Turgutlu’dan tankerleri birbirinin tamponuna değecek şekilde dizmeye. 800 bin tanker ediyor. Bu 800 bin tankeri Turgutlu’dan geçen 40’ıncı paralel üzerinden Doğu’ya doğru dizin; kuyruk Pekin’i geçiyor, tankerlerin bir kısmı Çin denizine dökülüyor, sığmıyor, bu kadar asit! Ve bu kadar asit açıkta kullanılacak.

Unutmayalım, neden , niçin , nasıl ve ne hakla böyle bir projeye evet dendiğini bilmek hepimizin yasal vatandaşlık hakkıdır.Gelecek asit yağmuruna kurban edilemeyecek kadar kıymetlidir ve hiç bir rant canlı hayatından daha önemli değildir.

Sevgi ve doğayla kalın !