Geriye dönüp, şöyle bir baktığımda köşemde pek çok doğa trajedisine değindiğimi, ancak aslında bu trajedilerin tam da ortasında olan insanoğlunun durumundan yeterince  bahsetmemiş olduğumu farkettim.

 Hepimizin bildiği gibi, çok kısa bir süre önce bütün ülkemizi derinden sarsan bir facia yaşadık ve 301 madencimizi toprağa verdik.Hepsine Allah’tan rahmet diliyor , aziz ruhları önünde saygıyla eğiliyor ve bu ülkenin bir vatandaşı olarak özür diliyorum.  Bu sarsıcı ve trajik olaydan çıkartılabilecek pek çok ders var. Soruşturmalar yapılıyor, suçlu ve sorumlular sorgulanıyor, tutuklanıyor . Bu işin hukuki boyutu. İşin bir de hepimizi ilgilendiren sosyal boyutu var. Bu yaşanan elim olaydan aslında hepimiz sorumluyuz. Çünkü sadece tüketmeyi biliyoruz ve gerisini sorgulamıyoruz. Hemen her bölgesi, uzun aylar boyunca güneşli bir ülkede yaşamamıza rağmen , bu alternatif enerji kaynağından yararlanmak için hiç bir talepte bulunmuyoruz. Pek çok ülke , alternatif enerji kaynaklarına ciddi yatırımlar yaparken, biz hala 2023 hedeflerimizi kömüre, nükleere endeksliyoruz. Bu hedefleri koyanları ayakta alkışlıyoruz. Oysa Almanya gibi bazı ülkeler , çoktan temiz alternatif enerji kaynaklarına yöneldiler ve çok başarılı sonuçlar aldılar ve almaya da devam ediyorlar.

Hiçbir kaza olmaması durumunda bile, ülke olarak kömüre ve nükleere dayalı enerji üretiminden hızla uzaklaşmamızı sağlayacak yöntem,önlem ve teknolojiler üzerine çalışmamız ve bu konuda sorumluluğu olanları  zorlamamız, halk olarak baskı yapmamız gerekiyor. Biraz araştırırsanız, devletin kendi rakamlarının bizzat , Türkiye’de kömüre ve kömürden sağlanacak enerjiye ihtiyacımız olmadığını gösterdiğini anlayabilirsiniz.Bir diğer sorgulanması gereken konu ise ülkemizde enerji fazlası varken ,neden yurtdışından  enerji ithalatı yaptığımız konusudur. Bu ve benzeri konularda yapacağımız her türlü araştırma,bilinçlenme ve bilinçlendirme çalışması ülkemizin ve dünyamızın geleceği açısından büyük önem arz etmektedir. Zira bütün yapılan araştırmalar ve sonuçları göstermektedir ki, fosil yakıtlardan bir an önce vazgeçmezsek , dünyanın sonu son derece hızlı bir şekilde gelecektir. Öyle zannettiğimiz gibi 100lerce yıllık bir süreçten bahsedilmediğini , etkilerini her geçen gün gerek kuraklıklar,gerek yangınlar,gerek seller ve fırtınalarla gösteren iklim değişikliğinin önümüzdeki 100 yıl içerisinde dünyayı yaşanamaz hale getireceğini, raporlar  net bir şekilde   ortaya koymaktadır. Bugün dünyanın en büyük ekonomik güçlerinin başında gelen Çin’in bazı şehirlerinde oluşan hava kirliliği nedeniyle, insanlar maskesiz sokağa çıkamamakta, sürekli kapalı ortamlarda yaşamak ve çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Özellikle İstanbul gibi , türlü aç gözlülük ve rant kaygısıyla beton ormanına döndürülen büyük şehirlerimizde , alternatif enerji kaynaklarının kullanılmaması, artan araç trafiği ve kış aylarında bunlara eklenen yakıt kirliliği, kısa vadede aynı sorunlarla bizlerinde karşılaşacağımızın bir göstergesi durumundadır. Nükleer enerji ise farklı bir korkutucu unsur olarak karşımızda duruyor.Yakın zamanda  Japonya’nın yaşadığı ve hala tam olarak olumlu bir sonuca vardırılamamışFukişima trajedisi ve daha eski yıllarda yaşanan Çernobil faciası , böyle  riski yüksek bir enerji üretme yöntemine asla teşebbüs etmememiz gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Sözün özü, fıtratımızda kömür ve nükleer enerji yoktur. Fıtratımızda, yaradanın ülkemize sunmuş olduğu başta güneş olmak üzere alternatif enerji kaynaklarından yararlanma yetisini ve basiretini gösterebilmek vardır. Bunları yapması gereken sorumluları bu konuda zorlamak, takipçisi olmak ve sonuna kadar uğraşmak vardır.İnsan ve diğer canlıların hayatını , her türlü maddiyattan üstün görmek vardır. Vicdanımızın ve sağduyumuzun sesini dinlemek vardır. Geleceğimizi, rant uğruna hayatlarımızla oynayanların eline bırakmamak vardır.

Sevgi ve doğayla kalın !