Fırat, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

''Türkiye'nin en büyük eksikliklerinden birisinin yapıcı muhalefet bulunmaması'' olduğunu savunan Fırat, ''Halkın desteğiyle iktidara gelememiş olanlar başka yollardan, hatta bazen illegal yollarla iktidar arayışları içerisinde, halkın Türkiye'nin huzurunu bozuyorlar'' dedi. Fırat, ''Muhalefetin Türkiye'ye zaman kaybettirdiğini'' de öne sürdü.

Dengir Mir Mehmet Fırat, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ''Ergenekon'un avukatı olduğunu'' söylediğini ifade ederek, şöyle konuştu:

''Bence bir siyasetçinin yapabileceği en büyük hatadır. Bir siyasi parti, özellikle de anamuhalefet partisi liderinin, iddianamesi yayımlanmamış, belgelerini görmemiş olduğu ama kapsamı itibariyle bazı belirtilerin olduğu bir dönem içerisinde kalkıp birilerinin savunuculuğuna soyunmak, avukatlığına soyunmak bence çok yanlıştı. Aynı hatayı telefon dinlenmesinde de yapıldı. Aynı hatayı, genel sekreterlerinin, hacca gitmek isteyen bir vatandaşımızla yaptığı söyleşiyle de gördük. Yani temel hatalar yapılıyor.

Şimdi, tabii sormak lazım. Şimdi 200 sayfalık bir iddianame var ortada. Küçümsersiniz, şöyle dersiniz, böyle dersiniz ama onun içinde bir şeyler var. Kendisi de hukukçu. Bunun yanında 700 binin üzerinde de belge var. Dinleme belgeleri var, yazılar var... Şimdi, peki, sormak lazım: Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde illegal, antidemokratik, demokratik rejime karşı, demokratik rejimi çökertecek proje ve planların içerisinde olan insanları savunabilecek mi? Olabilir. Savundu... Bunu halka nasıl anlatacak? Bunu kendi seçmenine, kendi tabanına nasıl anlatacak, ben merakla bekliyorum. Becerikli bir avukat olduğunu, iyi bir avukat olduğunu biliyorum ama yine de nasıl yapabileceğini, bu konuda neler yapabileceğini merakla bekliyorum.

Aynı şeyi ben telefon dinlenmesinde de beklemiştim. Çünkü çok acele bir açıklama yapmıştı. 'Eğer ispat edilemezse müfteri olarak ilan ediyorum' demiştim. Ama bugün o iş kapatıldı.

Dolayısıyla Ergenekon'un avukatlığını nasıl yapacağını merakla bekliyorum. Tahmin ediyorum ki, bunu da unutturmaya çalışacaktır ama halkımız hiçbir şeyi unutmaz.''

-''TÜRK ADALETİ GEREKLİ İŞLEMİ YAPACAKTIR''-

''CHP'nin izlediği politikalar nedeniyle sürekli oy kaybına uğradığı'' görüşünü savunan Dengir Mir Mehmet Fırat, ''muhalefet partisinin oy kaybetmesinin üniversitelerde bir doktora tezi olarak araştırılması gerekir'' diye konuştu. Fırat, ''CHP, mevcut politikaları izlemesi durumunda, genel seçimlerde 1999 yılında olduğu gibi TBMM dışında kalabilir'' iddiasında bulundu.

''Ergenekon davasının Türk demokrasisi adına üzücü bir olay olduğunu'' anlatan Fırat, şöyle devam etti:

''Keşke, Türk siyasi tarihinde, Türk adalet tarihinde böyle bir dava olmasaydı. Çünkü bu ülke için, bu millet için, bu ülkeyi koruma adına kendilerine vazife çıkaranların, belli bir süreç sonunda nasıl gayrı yasal yollara başvurduklarını; bazen insan katlettiklerini, bazen çetelerle işbirliği içerisinde olduklarını ve seçimle gelmiş olan bir iktidarın düşürülebilmesi için psikolojik savaşın tüm enstrümanları kullanılarak dezenformasyon yapıldığını; basın, üniversiteler, birçok kurum ve kuruluş kullanılarak toplumun nasıl huzursuz hale getirildiğini ibretle bugün o belgelerden görüyoruz.

Ben, ümit ediyorum ki, aynı şekilde bundan sonra bir oluşumun olmayacağını zannediyorum. Çünkü bugüne kadar bu tip olayların üstü örtülmüştür. İktidar tarafından bunlar belli bir süre sonra yok sayılmıştır. Kapatılmıştır. Bunun en güzel örneklerinden birisi Susurluk olayıdır. Susurluk'ta sonuç alınsaydı, belki bugün Ergenekon denilen olay olmayacaktı. Belki birçok insan bugün yaşıyor olacaktı. O meşhur üçgen içerisinde öldürülen yüzlerce aydın belki öldürülmeyecekti.

Mahkeme süreci başladı. Hep beraber izleyeceğiz. Türk adaleti gerekli işlemi yapacaktır. Ben bundan sonra, şu yönüyle ümitliyim ki, artık hiç kimse kendine görev biçerek bu ülkeyi, bu milleti koruma adına bu nevi işlere giremeyecektir. Çünkü artık biliniyor ki, bu nevi işlere giren, gayrı resmi işlere yönelen kişiler hep gözaltında olacaktır ve mutlak suretle bu insanlar adalete teslim edilip cezasını alacaktır. Dolayısıyla 'Biz bu işten kurtuluruz. Hiçbir takibat yapılmaz' imajı ortadan kaldırılmıştır''

-''TEHDİT ALDIM''-

''Ergenekon'un varlığını herkesin hissettiğini'' ifade eden Fırat, ''kendisine yönelik herhangi bir tehdit olup olmadığı'' konusunda da şunları kaydetti:

''Bana yönelik tehdit olmuştur, vardır da... Çok önemli değil. Mühim olan Türkiye'ye karşı olan tehdittir. Bana, tabii ki tehditler gelmiştir. Bu olabilir, normaldir. Ben bunu çok fazla önemsemiyorum ama Türkiye çok ciddi bir tehdit altındaydı. Rejim ciddi bir tehdit altındaydı. Tabii, yüzlerce masum insanın kanı döküldü. Bunlar aslında eli kanlı olan insanlar. Bunların mutlaka aydınlatılması lazım.

Belgelere baktığınız zaman aslında bir Ergenekon davasının yeterli olduğu kanısında değilim. Birçok suçun belgesi ortaya çıktı. Aslında, savcılar bu suç belgelerinden hareketle geçmişte işlenmiş ve faili bulunmamış birçok cinayetin failini bulma imkanına sahipler ve bunun mutlaka yapılması lazım. Dolayısıyla bunu ben bir fırsat olarak addediyorum.

Burada AK Parti iktidarının yaptığı tek şey vardır: AK Parti Ergenekon olayını örtmemiştir, örtbas etmemiştir. Yoksa bizim yargıya karışma, yargıya bir talimat verme gibi bir görevimiz yok. Bağımsız savcılar var. Onlar bu talimatları verdiler. Biz, hükümet olarak, emniyet güçleri hükümete bağlı olduğu için hiçbir zaman 'bunun üstünü örtün, bunun peşini bırakın' demediğimiz gibi, 'sonuna kadar, kim olursa olsun onun üstüne gidin. Savcının verdiği talimatı birebir uygulayın. Bunun güvencesi biziz' demişizdir.''

-''İHBAR MEKTUBU''-

Fırat, ''18 Kasım 2005 tarihinde düzenledi basın toplantısında 'darbe' imasında bulunduğu'' hatırlatılarak, ''Ergenekon'un varlığını bilip bilmediği'' yönündeki soruya şu karşılığı verdi:

''Ergenekon değil ama Sarıkız ile ilgili bana ihbar mektubu gelmişti. Biliyordum ama bunu detaylandırabilmek benim için imkansızdı. Ben, hükümetin, icra organının bir yerinde değilim. Bir parti yöneticisiyim. Dolayısıyla bunun arka planını öğrenebilmem mümkün değildi. Ama gelen ihbar mektubuyla olayları üst üste koyunca böyle bir şeyin olduğunun karinelerine ben varmıştım. Düşünüyordum ama arkasının bu kadar çok komplike olduğunu şahsen pek düşünmemiştim.''