Siyah-beyazlı takım bu süreçte oynadığı 10 lig maçında 4 galibiyet ve 2 beraberlik alırken, 4 kez de sahadan yenilgiyle ayrıldı.

Beşiktaş"a geldiği günden bu yana futbolcularını sarsmaya çalışan teknik patron bu takımdan artık bal üretmek zorunda. Geçmiş yıllarda İnönü"de kaybettiği derbilerle şampiyonlukları rakiplerine kaptıran siyah-beyazlı ekipte Denizli ayağına gelen fırsatı tepmez. Yeter ki ikinci yarının ilk 5 haftasında umduğu rüzgarı estirebilsin

Özlem, umut, hayal kırıklığı... Bitmeyen özlem, tükenmeyen umut ve yeniden hayal kırıklığı...
Öfkeyle yaşanan, hüzün ve acıyla biten her sezonun ardından “temelden” transfer politikaları. Her yıl yenilenen kadrolar. Dağılan ve yeniden toparlanan takımlar.
Gelen ve giden hocalar...
Mutsuz taraftarlar, öfkeli yöneticiler, çaresiz futbolcular.
Beşiktaş yıllardan beri kısır döngüyü yaşıyor. Bu kısır döngüden kurtulmaya çalışıyor.
Sezonun “Noel"e ayarlanmış” 16 haftalık ilk yarısı biterken de tablo değişmiş görünmüyor. Ertuğrul Sağlam"ın “sunaktaki son kurban” rolünü oynayarak gitmesinden sonra camianın yüreğine su serpen bir hamle yapıldı.
Emanet, Mustafa Denizli"ye verildi. Denizli"nin zor misyonu, her şeye göğüs germek, olarak özetlenebilir.
Galatasaray"da Skibbe, Fenerbahçe"de Aragones “kilite uymayan anahtarlar” olarak tanımlanıp, tartışılırken, Denizli, yönetim yanlışlarının önüne bir perde gibi gerildi. Sinan Engin"in menajerlik süreci bitti. Oysa iki gün önce kesinlikle yabancı bir teknik adam getireceklerini açıklayan bizzat Sinan Engin"di.

"İnanmadığını söyler mi?"
Ertuğrul Sağlam"ın, Levent Erdoğan"ın gece yarısı demeciyle bitirilen kariyeri, sezonun ilk altı haftasında yenilmeyen, savunmasını onarmış, liderliği yakalamış, ümitleri tazeleyen bir Beşiktaş sunmuştu camiaya. Ama devamı olmadı. Demirören yönetimlerinin geleneği, hükmünü icra etti ve Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana"dan sonra o da kendini kurban sunağında buldu.
Mustafa Denizli"nin kariyeri tartışılıyor şimdi. Beşiktaş"ın sezon sonu gelmeden yarıştan kopacağı konuşuluyor.
Gerçek olan şu ki, Denizli"nin konuşmaları, demeçleri ve camiaya verdiği mesajlarla sahadaki Beşiktaş senkron tutturamıyor. Hoca, “Ligin 26. haftasında şampiyonun kim olacağını göstereceğiz” diyor. Israrla ve bıkmadan, büyük bir inançla şampiyonluk sözleri veriyor. Bu sözlerin altında kalıp, kalmayacağını aklına bile getirmeden...
Acaba neden böyle yapıyor? Bazılarına göre lafla peynir gemilerini yürütme çabası... Bazılarına göre tayfaları (futbolcuları) sarsma ve uyandırma taktiği... Peki Mustafa Denizli inanmadığı şeyleri söyler mi? Bugüne kadar hep insanları şaşırtan hedefler koydu. Uçuk gelen demeçler ve söylemlerle kafamızı karıştırdı. Sonra gösterdi ki söyledikleri hiç de yalan değilmiş. Kimse üstüne alınmasın, futbolumuzdaki “inanç öncüsü”dür o! Hepimizin ufuklarını açmıştır, vizyonunu geliştirmiştir. Onun açtığı yoldan koşan meslektaşları da büyük işler yapmıştır.
Evet, Denizli çoğumuzun dudak büktüğü şeyleri söylüyor. İbrahim Toraman ve Rüştü Reçber"den başka kimsenin şampiyonluk yaşamadığı o kadroya şampiyonluğun ulaşılabilir bir hedef olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Ara transferde gelecekler ve gidecek olanlar için tek kıstas var, onu söyleyeyim... Mustafa Denizli"nin inançlarını paylaşan kalacak, paylaşmayan, ayak uyduramayan gidecek.
Bir zamanlar Cruyff"a sormuştum: “3-5-2 mi, 4-4-2 mi?” Trabzon"daki bu söyleşiyi ve Hollandalı"nın verdiği yanıtı unutamıyorum: “Futbolda sayılar, sadece forma numarası için gereklidir. Ben böyle aritmetik hesaplı taktiklere uzağım!”
Mustafa Denizli"nin göreve geldiği gün verdiği, “Üç forvetle saldıracağız... Genel olarak 3-4-3 gibi oynayacağız” demeci kafamızı karıştırmaya yetti. 10. haftada yaşanan hayal kırıklıkları ile eleştirilerin oyun düzeni üzerinde yoğunlaştığını gördük... Denizli"nin kadroda en beğendiği yabancı oyuncu Sivok! Defanstaki denemelerinin hepsinde de Sivok"u orta alana, oyunun merkezine taşıyarak daha dengeli, güvence yaratan ve oyun kurabilen bir takım oluşturmaya çalıştı. Şahsen, Sivok Zapotocny ikilisinin ayrılmasını, Denizli"nin vizyonuna rağmen doğru bulmuyorum. Savunma zaafları azalacağına daha da arttı.
Beşiktaş"ın saha içinde görünmeyen aksaklıkları da var. Takım içinde arkadaşlık bağları oldukça zayıf. Son yıllarda sürekli yenilenen kadrolar içinde ağabeyler, kardeşler kayboldu. İki kaptanın, İbrahim"lerin kavgası da bu arkadaşlık bağlarını kopardı. Yönetimin, Alex"e öykünerek Delgado"ya kaptanlık vermesi ise pek de doğru olmadı. Delgado"nun, Denizli"den aldığı büyük kredinin karşılığını ödediğini hiç kimse söyleyemez.
Beşiktaş zirvedeki rakiplerinden hiçbirini yenemedi. Sivasspor"la berabere kaldı. Kendi evlerinde Ankaraspor"a kötü bir oyunla kaybettiler. Fenerbahçe ve Galatasaray derbilerini yitirdiler. Trabzon"da Sağlam döneminde alınan golsüz beraberlik de teselli olmaya yetmez.

"Böyle takım az bulunur"
Beşiktaş fizik olarak zirvenin en güçlü takımlarından biri. Gol için onlar kadar ısrarla hücum eden, üst üste pozisyona giren, doksan dakika devamlılıkla mücadele eden ve oynayan takım az bulunur. Ama bütün bunlara rağmen, arı bal yapmıyor!
Denizli öncelikle bu balı üretmek zorunda. Arıları sürekli şampiyonluk mesajıyla uyandırmaya çalışması bundan. Beşiktaş"ın elinde müthiş bir koz var: Fikstür. İkinci yarıda üç büyükle sahasında oynayacak. O maçlara tam anlamıyla bir şampiyon adayı olarak çıkmak zorunda. Geçmiş yıllarda iki kez İnönü"de Fenerbahçe ile oynadıkları zaman liderlik ve şampiyonluk şansları vardı. Kaybettiler. Bu defa, böyle bir kağıt üstü şansını Beşiktaş sahada kaçırır mı? Hiç sanmıyorum. Denizli ayağına kadar gelen kısmeti asla kaçırmaz. Yeter ki ikinci yarının ilk beş haftasında umduğu rüzgarı estirebilsin!


Gözbebeği Ekrem Dağ
Gaziantep"te dikkati çeken performansı, çabukluğu, enerjisi ve futbol görüşü ile Mustafa Denizli"nin gözüne girdi. Takımın en istikrarsız haftalarında dahi, sağ ve sol kanatta aynı verimlilikle görev yaptı. Yerlisi, yabancısıyla tüm futbolcuların değer kaybettiği bir dönemde bence değerini kanıtlayan ve arttıran tek oyuncu oldu. İkinci yarıda da onu ilgiyle izlemeye devam edelim. Bu çocuğun bize anlatacak ve gösterecek çok şeyi var!

Başkan"ın karnesi
Yıldırım Demirören, öfkeyle ayağa kalkıp sürekli zararla oturuyor. Arada doğru tanılarla doğru şeyler de söylese kimseye dinletemiyor. Örneğin, futbol kültürümüzde üç büyükler gerçeğinin üstünü örterek ikili Fenerbahçe Galatasaray rekabetine odaklanan, Beşiktaş"ı dışlamaya çalışan bir zihniyet olduğu gerçek. Ama hakem kararlarını bu zihniyetin uzantısı olarak görmek doğru değil. Beşiktaş, yok sayılmaktan kurtulmak, dışlanmamak, ötelenmemek istiyorsa, rekabete her alanda ortak olacak akıllı hamleler yapmalı. İşe de önce iletişimden başlamalı!

Büyük kayıp Kurtuluş
Serdar Kurtuluş aylar süren sakatlıktan sonra bir türlü form kazanamadı. Beşiktaş"a ilk geldiği gün Avrupa ligleri için menajerlerin izlediği oyuncuydu. Şimdi adı, oyuncu listesine bakınca hatırlanıyor. Bir genç oyuncunun böylesine çöküşü ibret verici. İkinci yarıda geri döner mi? Çok zor!.

Hayal kırıklığı Delgado
Yorumcu Denizli"nin en çok inandığı, Alex"ten de üstün gördüğü Arjantinli, teknik direktörünü tam bir hayal kırıklığına uğrattı. Evet, çabuk ve koşuyor. Şutları zaman zaman golle sonuçlanıyor. Ama ligin belki de en çok top kaybeden oyun kurucusu o. Bazı maçlarda futbol değil, saklambaç oynadı... Ortalarda görünmedi, sorumluluk almadı. Kaptanlık görevini de anlayamadı ki, Galatasaray maçında kırmızı kart görüp oyundan atıldı.