Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Habertürk'ten Didem Arslan Yılmaz'ın sorularını yanıtladı.  Bazı çevreler tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilecek olan adli yıl açılış törenine katılmasına ilişkin yapılan eleştirilere yanıt veren Metin Feyzioğlu şöyle konuştu: 

Bunların yargı reformu çıkacak diye ödü kopuyor! Çünkü Türkiye çok önemli bir adım atacak. Daha ilk paketten itibaren çok ciddi adımlar atmış olacak. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin hayata geçmesi için biz avukatlar lokomotif olduk. Biz her zaman hukuk devleti, demokrasi, hak özgürlükler mücadelesinde en öndeyiz. Sayın Yargıtay Başkanımıza bu tören bizde olsun dedik. Sayın Başkan 'Türkiye'yi normalleştiriyoruz, geleneğe dönelim' dedi. Biz açıkçası 'gelin Türkiye Barolar Birliği'nde yapalım' dedik. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki törene tabii ki katılacağız. Biz 4 senedir her yerde yapılan törene katılıyoruz. Çok net söyledim, dinleyici olarak çağrıldığımız yere gitmeyiz, diye. Konuşma imkanımız, hakkımız teslim edildiğinde gider söyleriz dedik. İsmail Başkan'la konuştuk. Gerginlikten beslenenlere rağmen hadi gelin dedik Türkiye'yi normalleştirelim.

3 belediye başkanının görevden alınmasıyla ilgili görüşlerini anlatan Feyzioğlu şu ifadelere yer verdi: 

Vatandaş demokrasiye küserse bundan hepimiz sıkıntı çekeriz. Sandığa güvenmeliyiz. Demokrasiyi Türkiye'nin her santimetre karesinde eksiksiz hissedelim, yaşayalım. Suçsuzluk karinesini tüm vatandaşlarımız için geçerli hak olarak benimseyelim. Sözün özü; seçilmiş kişilerin idari işlemle görevden alınması ilk bakışta demokrasiyle bağdaşmıyor. Çok çok zorunlu halde bunu yapıyorsanız, hemen yargıya intikal ettirirsiniz. Biz de böyle olmuyor. Biz Atatürk milliyetçileriyiz. Vatanın her karış toprağında hukukun aynı şekilde uygulanması gerekmektedir. Hassas bir konudur. Bakanlığın elinde kamuoyuyla paylaşmadığı bilgiler olabilir.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 



4 ayda ne olmuş olabilir diye bir soru işareti koyuyorlar. İdari tasarrufla idareyle seçilmiş insanların görevden alınması halkta çok büyük tepki yaratıyor. Bunun yolu bu değil adli yol olmalıdır. Adli yolun da güvenilir olması lazımdır. Güvenilir bir yargıyı tesis edersek Almanya'da insanlar nasıl 'yargı yaptıysa tamam' diyor, İsviçre'de de öyle. Türkiye'de de yargı yaptıysa tamam denecek bir günün mücadelesini veriyoruz. Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılmış bir işlem. Olması gereken açısından kanun bu yetkiyi idari makamlara vermemeli. İlla ki yargısal işlemle olmalıdır. Her idari işin yargısal işlemi var. Bağımsız, keyfilikten uzak karar veren bir yargıyı inşa etmek lazımdır.



"BERLİN SOKAKLARINDA HENDEKLER AÇILSAYDI ALMAN POLİSİ NE YAPARDI?"

Dünyada izah etmek zorunda kalacağımız bir derdimiz daha oldu. Yani seçilmişlerin idari kararla görevden alınması. Bu yargı kararıyla olsaydı. Bu ulaşılabilir bir hayal. Ben aynı zamanda hocayım. Genç insanların gözünde umutsuzluk gördüğüm zaman kahroluyorum. Türkiye sürekli olarak birçok senaryonun oynandığı bir zemindir, sürekli saldırı altındadır, bütün bunlar bir gerçek. Birkaç sene önce hendekleri, barikatları, çok büyük kalkışma denemesini unutmadık. Berlin'in sokaklarında hendekler açılmış, duvarlar çekilmiş olsaydı Alman polisi ne yapardı da, Almanya bize bir şey deme hakkını görüyor demişti. Ancak daha göreve geleli 4,5 ay oldu. Adli soruşturmayı yaparsınız, bunu mahkemeye intikal ettirirsiniz. Delil karartma anlamında sorun yaratacaksa geçici olarak görevden alma bizim hukukumuzda var. Buna da mahkeme karar verir. O mahkemenin de güvenilir olması gerekir.

"İDARİ İŞLEMLE GÖREVDEN ALINMALARI DEMOKRASİYLE BAĞDAŞMIYOR"

Vatandaş demokrasiye küserse bundan hepimiz sıkıntı çekeriz. Sandığa güvenmeliyiz. Demokrasiyi Türkiye'nin her santimetre karesinde eksiksiz hissedelim, yaşayalım. Suçsuzluk karinesini tüm vatandaşlarımız için geçerli hak olarak benimseyelim. Sözün özü; seçilmiş kişilerin idari işlemle görevden alınması ilk bakışta demokrasiyle bağdaşmıyor. Çok çok zorunlu halde bunu yapıyorsanız, hemen yargıya intikal ettirirsiniz. Biz de böyle olmuyor. Biz Atatürk milliyetçileriyiz. Vatanın her karış toprağında hukukun aynı şekilde uygulanması gerekmektedir. Hassas bir konudur. Bakanlığın elinde kamuoyuyla paylaşmadığı bilgiler olabilir.

"KATILMA KARARINA DA KATILMAMA KARARINA DA SAYGI DUYUYORUZ"

Ben Türkiye Barolar Birliği Başkanıyım. Tüm barolarımızın ortak bir amacı vardır. Biz birbirimize kızsak da ortak amacımız hukukun üstünlüğünü sağlamaktır. Hukukun taşıyıcı sütunları vardır. Onları güçlendirmek. Yöntemlerimiz farklı olabilir. Biz katılma kararı alan tüm barolarımıza saygı duyuyoruz, katılmama kararı alan tüm barolarımıza saygı duyuyoruz. Biz katılma kararı aldık ve bu kararımıza saygı duyulmasını bekliyoruz. Türkiye Barolar Birliği çatı örgüttür. Her baro kendi şehrinde tartışır, konuşur bir karar alır. Bunu yaparken kamuoyuyla paylaşmak istiyorsa paylaşır. Bu açıklamaların mümkün olduğunca yapıcı olmasını arzu ederiz. Çoğu da bu şekildedir. Çoğu katılmama kararını açıklayan baro açıklaması da 'şöyle olsaydı daha doğru olurdu' şeklinde yapıcı bazıları daha serttir.



"İŞARET FİŞEĞİNİ HEP FETÖ'NÜN 1 NUMARALI ŞAKİRTİ AÇIYOR

Barolarımızın dışında da saldırılar oldu. Bunları bir kenara bırakıyorum. Barolarımızın eleştirilerini bekliyorduk, Yargıtay'a yönelik serzenişlerini bekliyorduk. Sertliğin ötesinde hakarat, sövme içeren ağır saldırılar, adeta suç teşkil edecek boyutta olmasına gerek yok. Eleştiriler başımız üstüne. Bu saldırılanlar, eleştirileri kast etmiyorum. FETÖ'nün 1 numaralı kaçak şakirti bir adam vardır. Bütün işaret fişeğini o atar zaten. O işaret fişeğinden sonra yüzlerce gizli hücreden troller saldırıya geçer. Sonra PKK geçer, sonra DEAŞ saldırıya geçer. Barolardan gelen tüm eleştiriler ağır olsun, olmasın başımın üstüne. Biz aynı yolda, aynı mücadeleyi yapıyoruz. Yargı reformunun tam çıkmak üzere olduğu, Türkiye'nin gerçekten sorunlarına derman anlamında büyük adımların öncesinde bunu istemeyenler var.

"DİNLEYİCİ OLARAK ÇAĞRILDIĞIMIZ YERE GİTMEYİZ DİYE KONUŞTUM"

Bunların yargı reformu çıkacak diye ödü kopuyor! Çünkü Türkiye çok önemli bir adım atacak. Daha ilk paketten itibaren çok ciddi adımlar atmış olacak. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin hayata geçmesi için biz avukatlar lokomotif olduk. Biz her zaman hukuk devleti, demokrasi, hak özgürlükler mücadelesinde en öndeyiz. Sayın Yargıtay Başkanımıza bu tören bizde olsun dedik. Sayın Başkan 'Türkiye'yi normalleştiriyoruz, geleneğe dönelim' dedi. Biz açıkçası 'gelin Türkiye Barolar Birliği'nde yapalım' dedik. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki törene tabii ki katılacağız. Biz 4 senedir her yerde yapılan törene katılıyoruz. Çok net söyledim, dinleyici olarak çağrıldığımız yere gitmeyiz, diye. Konuşma imkanımız, hakkımız teslim edildiğinde gider söyleriz dedik. İsmail Başkan'la konuştuk. Gerginlikten beslenenlere rağmen hadi gelin dedik Türkiye'yi normalleştirelim.



"YARGI PAKETİNİN İÇİNDE MAHKUMLARIN YARGITAY DENETİMİNDEN GEÇMESİ DE VAR"

Biz rahat koltuklarda oturmak yerine taşın altına elimizi sokmayalım, gövdemizle girelim dedik. Türkiye birbiriyle düşmanlaştırmak istiyor. Biz bu gerginlikten siyasi ya da başka bir ikbal elde etmek peşindeyken biz büyük çoğunluğun sesi olalım, kucaklaşmaya, normalleşmeye hizmet edelim. İki ateş arasında kalacağız dedik. Doğru bildiğimizi yapalım dedik. Başımıza bunların geleceğini biliyorduk. Hizmet yapacaksanız, zor bir süreçten geçiyorsunuz normalleşme adına. Siz gazetecisiniz düşünce özgürlüğün yüzde 100 güvence altına alınmasını istiyorsunuz. Gazetecilik yaptığı için cezaevinde tutuklu olanlar var. Aynı kişiler için 'hayır onlar terör örgütüyle ilişkili olduğu için tutuklu' diyenler var. O paketin içinde düşünce özgürlüğüyle ilgili her suç tipinden tutuklu ya da mahkum olanların Yargıtay denetiminden geçmesi var.

"MERHUM DEMİREL VE MERHUM ECEVİT'TE BAŞBAKANLIK'TA AÇIKLAMIŞTI"

Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin yazımında biz varız. 1,6 senedir işin içindeyiz. İlk günden itibaren çalıştık ve sonucunu gördük. Orada sayın Cumhurbaşkanı o belgeyi okudu. Bugün bize çok ağır sözler söyleyen o gün de dediler ki, 'Yargı reformu külliyede açıklanır mı?' Rahmetli sayın Süleyman Demirel, yargı reformunu açıklaması Başbakanlık'ta oldu. Sayın Ecevit'in açıklaması Başbakanlık'ta oldu. Bugün Başbakanlık yok, sistem değişti. Bir darbe girişimi yaşadık. Çok ağır bir OHAL dönemi geçirdik. Ardından Anayasa değişikliği oldu. Anayasa değişikliğinin yargı bağımsızlığına ilişkin kısımların yanlış olduğunu vatandaşımıza anlatmak için 153 yere gittim. Sonra hükümet sisteminin değişikliği Cumhurbaşkanı seçimiyle yürürlüğe girdi. Bütün bunlar oldu, artık sistem değişti. Hâl böyle olunca normalleşmeyi sağlamak adına o diyalog zemininin oluşması lazımdı.



"SİLİVRİ KAPILARINI YIKANLARIN BAŞINDA BEN VE KURUMUM GELİYOR"

İyi niyetli eleştirilerin hepsi baş tacı. Türkiye Silivri'de çok ağır bir travma geçirdi biliyorsunuz. Kumpas davalarında. Silivri'nin kapılarını yıkanların en başında ben ve kurumum geliyorum. Biz orada gaz da yedik, jop da yedik. O FETÖ'nün en etkili olduğu, konuşanı alıp getirdikleri yerlerdi. Ben her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasada tanımlanan ilkeleri çerçevesinin yanındayım. O gün Şemdin Sakık'ın tanık olduğu uydurma mahkemelerde şerefli generalleri, vatansever avukatları, gözünü budaktan esirgemeyen gazetecileri içeri attıklarında, o savcı kılıklılarla birlikte bazı meslektaşlarım malasef o sorgulara katıldı. Hiç unutmayacağım sahnedir, FETÖ'nün binbir kumpasla görevden aldığı mahkeme başkanı sayın Şengün'ün reislik ettiği celsede yaşananları, muhatapları bilecektir, artık bel altına inen saldırganlara sayın Şengün 'Siz burada yargılanan generallere, avukatlara, gazetecilere bu soruları sorarken aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve silahlı kuvvetlerini yargılamak istiyorsunuz' dedi.

"SİLAHLI KUVVETLERİN KOMUTANLARINI NASIL SIKIŞTIRMIŞLARDI!"

Şimdi FETÖ kumpasının müdahil vekillerini yapan birileri unuttu, şimdi bunlar çıkıp en büyük cumhuriyetçi oldu. Mahkeme sırasındaki o sorgu görüntüleri var. Yürekleri yetiyorsa yanıtlasınlar. Silahlı kuvvetlerin komutanlarına ne soruları sormuşlar, nasıl sıkıştırmışlar. Meşhur İlhan Selçuk'un yargılandığı davada zamanın Cumhuriyet Gazetesi avukatlarının 'bunlar mahkum olsun' dediklerini biliyor musunuz?

"HAYDİ GELİN MECLİS'TE OY BİRLİĞİYLE DÖRT DÖRTLÜK BİR SİSTEM YAPALIM"

En ufak bir çekincem yok, Anayasa'daki HSK'nın yapısı böyle kaldığı sürece sistemik bir yargı güvencesinden bahsetmemiz son derece zor. Bağımsızlık yüksek mahkemelerin ferasetine ve hakimlerin cesaretine emanet. Biz istiyoruz ki, normalleşme sürecinin devamı olarak madem ki FETÖ'yü yargı saflarından ayıkladık, artık hadi gelin Meclis'te oy birliğiyle öyle dört dörtlük bir sistem yapalım ki, dünyanın en demokratik ülkeleri nasıl yapıyorsa öyle yapalım diyoruz. Ben Stratejik Yargı Belgesi'nin eksikliklerini de söylüyorum. Adım adım olacak. Yapacağımız evvelki günden, dünden, bugünden ders alıp yarını daha güzel inşa etmek. Ben umutluyum.



"MİLLETVEKİLLERİ SEÇİLMEK İÇİN GENEL BAŞKANLARININ GÖZÜNÜN İÇİNE BAKIYOR"

Kuvvetler ayrılığına yönelik sıkıntı olduğunu rahat söyleyebilirim. Bütün siyasi partilerimiz demokratik standartlarla sanıyorum yönetilmiyor. Genel başkanların mutlmak bir gücü var. Ön seçim zorunluluğu hiçbir siyasi partide gerçek anlamda yok. Dolayısıyla partilerin üyeleri hangi kişilerin aday olarak listelere yerleştirileceği konusunda bir yetki sahibi değil. Bu yapılırsa TBMM gerçek anlamda yürütmenin üzerinde denetleme yetkisini kullanabilir. Bugün milletvekilleri yeniden seçilebilmek için kendi genel başkanlarının gözünün içine bakıyor. Oysa kendilerini oraya getiren üyelerin ve seçmenin gözünün içine bakabilseler.

"İYİ YETİŞMİŞ HUKUK ADAMLARI YOKSA YAPACAKLARINIZ İŞE YARAMIYOR"

HSK'nın yapısının değişmesi lazım. Ne 2010 öncesi HSK doğruydu ne 2010'dan sonra FETÖ'nün ele geçirdiği HSK doğruydu ne de bugünkü HSK yapısı. Ama siz en güvenilir HSK'yı getirdiniz diyelim, bu tarafta tecrübeli, iyi yetişmiş, hak ve özgürlük penceresinden hüküm vermeyi içine sindirmiş hakim ve üyeleriniz yoksa işe yaramıyor.

"CÜMLEMİZİN BAŞINDA BAROLARIN HER ELEŞTİRİSİ BAŞIMIZIN TACIDIR DEMİŞİZ"

Sosyal medyadan saldırı yapan insanlar. Adliyedeki işlerin umurunda olmayanlar var. İşte bunlar tuzu kuru. Sırtlarında yumurta küfesi yok. Şezlongunda oturuyor, güneşe karşı ayağını uzatıyor, sodasını söylüyor, elinde telefon pıt pıt hakaretini yazıyor. Klavyesini çok kahramanca kullanıyor. Baroları kast edebilir miyim? Cümlenin başlangıcına geldiğinizde 'baroların her eleştirisi başımızın tacıdır' demişiz. Bunların içinde üzerine alınan arkadaşlarımız varsa onları bilemem.



"BİZİM ANLAYIŞIMIZ ÇÖZÜM ODAKLI, YIKIM ODAKLI DEĞİLDİR"

Davet sahibi Yargıtay'dır. Mekânı ve içeriği belirleyen biz değiliz. Biz konuşma yapacağız. Bir kere konuşmamızı harkes beklesin. Tabii ki hukuk devletini konuşacağız. Fakat o hukuk devleti yolunda önemli bir süreç yürüyor şu anda. Sayın Cumhurbaşkanı da bu sürecin içine katılmış vaziyette. Biz çözüm odaklıyız, yıkım odaklı değiliz. Ben siyasetçi değil hukukçuyum, meslek örgütü başkanıyım. Vatandaşın adliyede haklı talepleri var, avukatın haklı talepleri var. Çözüm odaklı olmamız lazım, bunun için uğraşıyoruz. Şöyle bir iddiayı giriyorum; 82 milyon vatandaş ve 125 bin avukat meslektaşımız, şu soruları soralım: Avukatlar siz sorunlarla boğuşuyor musunuz? Büyük sorunlarınız var mı? Sevgili vatandaşlar, adliyeden beklentinizi karşılıyor musunuz? Cevap hayır karşılayamıyoruz, dağ gibi sorunlarımız var diye cevap gelecek.

"ÇÖZÜM İÇİN SALONA MI GEÇELİM; YOKSA BİRBİRİMİZE YUMRUK MU ATALIM?"

Bu sorunların diyalogla mı çözülmesini ister misiniz, yoksa herkesin kendi mahallesinde çok bağıran kahramanların oynadığı yumruklarla mı çözülmesini ister misiniz? Yani salona mı geçelim, yoksa birbirimize yumruk mu atalım? Ezici çoğunluk diyecek ki, hayır, diyalog imkanı varsa gidin diyalog kurun. Diyelim ki, adli yıl açılış töreni iyi bir diyalog zemini, Barolar Birliği Başkanı'nda açılış konuşması yapması çok iyi bir diyalog zeminidir. Sorunlara gerçekçi çözüm önerilerimizi sayın Cumhurbaşkanımıza, parti genel başkanlarımıza, yüksek yargı başkanlarına aktaralım mı sevgili vatandaşlarım, diye soralım. Bani diyecekler ki 'git konuş, aktar'.

"AÇILIŞA GİT DİYENLERİ DE GİTME DİYENLERİ DE CİDDİYE ALIYORUZ"

Yargı reformu sürecinde biz bunların çoğunun çözümlerini kitaba bağladık. İlk kanunun içinde bunların pekçoğunun çözümü var. Bunun en iyi şekilde hem vatandaşlarımız hem meslektaşlarımız için en iyi şekilde çıkmasını sağlamak zorundayız. Diyalog yolunu bulmuşuz. Gelen tüm eleştirileri ciddiye alıyoruz. Git diyenleri de gitme diyenleri de ciddiye alıyoruz. 'Ben fakülteyi bitirdim, açım' diyen binlerce avukatın derdini kusura bakmayın daha ciddiye alıyoruz. Buna inanmasaydık kendimizi ortaya atmazdık. Kenarda otururdum, kahve ısmarlar hoşbeş yapardım. Benden önce Türkiye Barolar Birliği Başkanlarının yaptıkları konuşmaya baktım. Her biri 'Yargı bağımsızlığı Türkiye'de sorunlu' diyor. Mekan neresi olursa olsun bu törenin yapıldığı yargı bağımsızlığı hep sorunlu.



"BUGÜN TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ  DERDİ YARGI REFORMUNU ÇIKARMAKTIR"

Şimdi birisi çıkıp da 'yargı bağımsızlığına ilişkin hiçbir sorun yoktur' derse ben de bilimsel verilerle 'hayır sorun vardır ama çözüm de budur' derim. Barolar Birliği'nde delege yapısı konusunda aramızda toplantılar yapıyoruz. Aramızda konuşuyoruz. Şu anda spekülasyona gerek yok bu konuda. Şu anda gündemimizde olan bir konu değil. Farklı görüşler var. Meslektaşlarım ve barolar arasında farklı görüşler var. Bunların hepsini biz konuşarak aşarız. Bugün Türkiye'nin en önemli derdi yargı reformunu çıkarmaktır.

"PLASTİK YÜZLÜ İNSANLARDAN DEĞİLİM! ÇOCUK GİBİ SEVİNEN BİR İNSANIM"

İsteseydim siz defalarca bu ekranı bana açtınız. Pat diye söylerdim. Ben öyle çok hesaplar yapan insan değilim. Biraz fazla doğalım. Güldüğüm zaman çok gülüyorum, alkışladığımda çok alkışlıyorum. İçimden çocuk gibi sevinen bir insanım. Plastik yüzlü insanlardan değilim. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına seçildiğim gün benim hiçbir partiyle organik ilişkim olamaz dedim. Ne böyle bir teklif var ne de böyle niyetim var. Belki de büroma dönerim, ortağım zaten benim kızım, birlikte avukatlık yaparız. Çocuğuyla yanyana aynı işi yapmak gerçekten büyük mutlulukmuş. Yanımda kızlarımla yürürken kapılardan geçiyorum, gözlerim parlıyor.

"TATİL İZNİNDEN DÖNDÜĞÜMDE SAKALLIYDIM ŞİMDİ  DÖNDÜM VE KESTİM"

Ben yazın sakal bırakmaya başladığımda AK Parti daha kurulmamıştı. Bu çok komik. Bayram tatilinden geldim, 10 gün tatil yaptım. İtiraf ediyorum suçluyum. Ha yarım gününüzü yine çalışarak geçiriyorsunuz. O sırada aynaya bakınca ben tatildeyim havasını yaşamak için sakallarımı kesmedim. Şimdi göreve başladım, sakalımı kestim.



"TÜRKİYE'NİN ACİLEN NORMALLEŞMEYE İHTİYACI VAR"

Yargı Reformu Strateji Belgesi Allah'ın izniyle TBMM'den çıktığında görülecek. Vatandaşlarımız müsterih olsunlar. Türkiye Barolar Birliği'nin ve Metin Feyzioğlu'nun duruşu aynıdır. Soma'da, Aladağ'da neysek oyuz. Yolumuz, ilkemiz aynı. Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bağlılığımız aynı. Türkiye'nin normalleşmesine ihtiyacımız var. Bu düşünceleri kavga ederek anlatamazsınız. Radikal sevgi deniyor ya, gelin bu sevgiyi devlet işlerinde kullanalım. Bildiklerimizi yanyana getirdiğimizde sonuç almaya çalıştık. Bundan daha güzel ne olabilir. Düşünce özgürlüğünün güvence altına alınmasını bir kat daha denetim alınmasını kim istemez? Bunu hayata geçirmek için bizim işin içinde olmamız lazım. Bazı baro başkanlarımız 'Senin gitmeni önemsiyoruz git, ama biz gitmememekle kırgınlığımızı ortaya koyuyoruz. Temmuz ayında çıkmamamasından ötürü kırgınız' diyorlar. Keşke Meclisimiz çalışsaydı da çıksaydı. O zamanlar bunları hiç konuşmuyor olacaktık.



"BİZİ ELEŞTİRENLER ADALET BAKANIYLA GÖRÜŞÜYORLAR"

Yargı reformu belgesi açıklanırken sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bize niye oraya gidiyorsun diye ağır saldıranlar yine saldırıyor. Ne yaparsak yapalım, gözümüzün üstünde bir değil iki tane kaşımız var. Ben de onlara dedim ki rahmetli Süleyman Bey, rahmetli Ecevit Bey Başbakanlık'ta açıkladı. Başbakanlığın olmadığı sistemde Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanacak. Aynı arkadaşlarımız örneğin Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu Bürosu'na gidiyorlar. O da külliyede. O kurulun başkanı sayın Cumhurbaşkanı. Kendileri gitmek istediğinde gidiyorlar. Adalet Bakanımızla görüşüyorlar. Cumhurbaşkanının tayin ettiği bir bakan konumunda. Artık bakanları Cumhurbaşkanı tayin ediyor. Bu sistemi değiştiren ben değilim. Referanduma sunuldu ve değişti. Valiye gidiyorlar. Aynı arkadaşlarımız bir başka siyasi parti başkanıyla fotoğraf çektirip, profil fotoğrafı yapıyorlar. Metin Feyzioğlu kanun çıkaracak ya da kanun çıkarılmasını sağlayacak olan ülkenin Cumhurbaşkanı ile Meclis Başkanı ile görüşülüyor, kıyametler kopuyor.

"AİHM'İN İLKE KARARLARINA UYGUN KARARLAR VERMEK TERFİ İÇİN ÖNEMLİ ŞART OLACAK"

Orada mı kalalım. Ondan sonra Türkiye darbe, OHAL, anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşadı. Bu reformun iki önemli farkı var. Bir tanesi daha önce reform denen belgeler hazırlandı, görüşe gönderildi, üç gün içinde görüşlerinizi bildirin dendi, kimse de okumadı. Bu sefer Adalet Bakanlığı o kadar doğru bir iş yaptı ki, gelin çözümü, sorunları tespit edelim dedi. İkincisi de içeriğe baktığınızda hukukçu eğitimine çok büyük önem veren belge ve ölçme değerlendirmeye, mezunların ölçme değerlendirilmesi hakim savcıların meslek içi ölçme değerlendirmesi. Hakim ve savcıların tayin ve terfilerinde AİHM'in ilke kararlarına uygun kararlar vermek terfi için önemli bir şart haline geliyor. Yani siz kanunda ne yazarsanız yazın terfi ile tayinle bir şekilde ilişkilendirmezseniz uygulama düzelmiyor.



"KADINA ŞİDDET, CİNSEL İSTİSMAR DIŞINDA İNFAZ İNDİRİMİNİ DESTEKLERİM"

Daha önce hocalar bir masaya oturur, başsavcılar ya da Adalet Bakanlığı mensupları otururdu. Şimdi avukatlar geldi, icra avukatları geldi, sahada icrayla boğuşanlar geldi. Dolayısıyla her konunun sahadaki asıl kahramanları geldi ve masada bunlar konuşuldu, teorisyenler de vardı.Bu belge mucize belge mi, hayır! Toplum hayatında mucizeler olmaz. Doğru belge mi evet doğu. Ekim ayında ilk paketi inşallah kanunlaşacak. İlk pakette düşünce özgürlüğünü bir kez de yargıtay denetimine tabi tutup güvence altına alacak ve çok sayıda insanımızın düşüncesini açıkladığı için mi yoksa terör örgütüne destek verdiği ya da hakaret ettiği için mahkum olduğu denetime tabi olacak. Bu ciddi şekilde hapishanelerin boşalmasını sağlayacak bir durum. İnfaz indirimi olacak mı? Olmasını desteklerim. Kadına karşı şiddet, uyuşturucu, cinsel istismar suçlarını hariç tutarsak infaz indirimini desteklerim.

"YETİŞKİNLERE RİCAM; NE OLUR GENÇLERE UMUT VERİN"

Hukuk fakültelerini bitirenlere 70 barajlı sınav gelecek, hukuk fakültelerin kalitesi sağlanacak. Biz bunlarla uğraşırken 3 tane hukuk fakültesi açıldı. Çözüm şu; siyasiler şehirlerine hukuk fakültesi istiyorlar. Çünkü gelin öğrenciler orada kira geliri yaratıyor.5 tane hocayı buluyorsunuz, 400 çocuğu bir sınıfa koyuyorsunu, onlar daha sonra nargile kafelere, muhallebicilere gidiyor. Ben büyüklere, kıdemlilere rica ediyorum; gençlere umut verin, ne olur onlara umut olun.

"MECLİS'İN ÜÇTE BEŞ ÇOĞUNLUĞU HSK ÜYELERİNİ SEÇSİN"

Bulunduğum pozisyonda Barolar Birliği Başkanı olarak kuvvetler ayrılığına bakmak isterim. Parlamenter sistem olur kuvvet ayrılığını sağlamazsanız demokrasi olmaz. Başkanlık sistemini getirirsiniz kuvvetler ayrılığını sağlarsanız demokrasi olur. HSK'nın oluşumunu siyasi iradenin iki dudağı arasından çıkaracaksınız. Çözüm önerim var. İlk kez burada açıklayayım.Büyük çoğunluğunu Meclis nitelikli çoğunlukla seçsin, üçte beş çoğunlukla HSK üyelerini seçsin. Ama belli standartları olan savcılar ve hakimler arasından seçsin. Belki de iktidar ve muhalefet milletvekilleri belki de ilk kez liyakati seçsinler. Siyasi partilerin mutlaka işleyişini demokratikleştirelim ki, milletvekilleri genel başkanlarının gözünün içine değil milletin gözünün içine baksın.

"BENİM NİYETİM 10-12 DAKİKADA YARGI REFORMUNU KONUŞMAK"

Kuvvetler ayrılğığını ABD'deki gibi sağlayabilirseniz olabilir de olmayabilir de. ABD'deki Başkan partinin genel başkanı değildir. Partinin genel başkanı olmasına yasak var mıdır, hayır. Kimse de parti genel başkanlarını tanımaz. ABD'deki partiler emir komuta zincirinde çalışan partiler değil. Kendi parti tüzel kişiliklerinden ziyade kendilerini seçen seçmene hesap verirler. HSK'nın yapısının da yine değiştirilmesi gerektiğini söylüyorum. Kürsüde siyaset yapan hakim de istemiyoruz, siyasetin etkisinde olan hakim de istemiyoruz. Kürsüde hukuk yapan hakim istiyoruz. Benim niyetim 10-12 dakikada bütün bu söylediklerimi orada söylemek niyetindeyim. Açılışta yapacağım konuşmanın ana fikri yargı reformudur, kuvvetler ayrılığıdır.