TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi ve BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun bugünkü toplantısının ardından Meclis'te yaptığı basın açıklamasında, yeni anayasa yazımında getirdikleri önerilerin tartışılmadığını savundu.

''Getirdiğimiz öneriler üç siyasi parti temsilcilerince, 'parantez içine alalım' denilerek geçilmek isteniyor'' diyen Önder, şöyle devam etti:

''Bir insan düşüncesini kendi diliyle açıklamayacaksa nasıl açıklayacak? Bu ülkeyi niye bölsün? Bu iklimde nasıl anayasa yapılır, doğrusu merak içindeyiz. Biz bu anayasa çalışmasından asla çekilmeyeceğimizi ifade etmiştik. Böyle bir tavrımız, böyle bir tarzımız bugünkü koşullarda kesinlikle yok. Ama bunu yetkili kurullarda değerlendirmeye ihtiyacımız var.''

Önder, 20 Temmuz'a kadar komisyon çalışmalarından izinli sayılmalarına ilişkin dilekçelerini bugünkü Komisyon toplantısına başkanlık eden AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya'ya verdiklerini söyledi.

Önder, yeni anayasa yazımı çalışmalarında gelinen durumu değerlendirdi. Önder, Komisyonun Cuma günü yaptığı toplantıda ''ceza hukuku güvenceleri'' görüşülürken, ''Tutuklu ve hükümlülere; işkence yapılamaz ve zalimane, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. Tutuklu ve hükümlünün kimliğini yok etmek, zihinsel ve fiziksel kapasitesini azaltmak amacıyla zihni ve bedeni üzerinde her türlü yaptırım ve tecrit uygulanması yasaktır'' önerisinde bulunduklarını belirterek, ''Bunu hukukun hangi evrensel süzgecinden geçirseniz geçirin burada itiraz edilecek hiçbir şey yok. Deniliyor ki 'Siz bunu Öcalan'ın ev hapsi için veriyorsunuz, bu Öcalan için dizayn edilmiş madde...' Diğer 3 siyasi parti de buna katılmadığını beyan etti. 'Söylediklerinize itiraz etmiyoruz' diyorlar ama 'bu Öcalan'ı ilgilendiriyor.' 'Siz hukukun evrensel ilkelerini bir şahıs söz konusu olduğunda ihlal edebilirsiniz' gibi garabet bir yaklaşım. Oysa aynı durumda olan binlerce tutuklu var ülkede'' diye konuştu.

Bugünkü toplantıda ise ''düşünce ve ifade özgürlüğü'' maddesi görüşülürken, BDP olarak ''Herkes düşünce, ifade ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Hiçkimse her ne sebep ve amaçla olursa olsun düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Herkes düşünce ve kanaatlerini tercih ettiği dilde hukuken meşru bütün araç ve yollarla tek başına veya toplu olarak ifade etme ve yayma özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlük, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın haber, bilgi ve düşüncelere ulaşmak, bunları yayma serbestliğini de kapsar'' önerisinde bulunduklarını ifade eden Önder, şöyle konuştu:

''Diğer siyasi partilerden gelen öneriler saatlerce tartışılabiliyor. Bugün bu mesele konuşulurken 'tercih ettiği dil' meselesi, hiç üzerinde durulmadan, 'tamam bunu paranteze alıp geçelim. Bu BDP'nin bir gayretkeşliğidir' denilerek diğer üç siyasi parti de buna katılmadı. Daha sonra biz, 'bunu tartışalım' dediğimizde, Türk milletine bir anayasa yapıldığı ve bunun bu ülkeyi böleceği dile getiriliyor Komisyon'da. Bir insan düşüncesini kendi diliyle açıklayamazsa nasıl açıklayacak? Bu ülkeyi niye bölsün? Tersinden okuduğumuzda siz bu ülkede nüfusu 15-20 milyon olan halka, 'sen düşünceni açıklama' ya da 'kendi dilinden başka bir dilde açıkla' anlamına gelir. Buna niye ihtiyaç var denilebilir. Kürtçe konuşmak, kamusal alanda bir Kürtçe işlem yapmak, mitingde Kürtçe şarkı söylemek ya da slogan atmak, yürütülen mahkemelerde suç delili sayılıyor. Biz bunun paranteze alınamayacağını, en genel ilke olarak bu ülkede hürriyetlerin birleştireceğini, yasakların böleceğini ifade ettik.

Düşünce ve ifade özgürlüğünde bile bir halkın diline, kim olursa olsun tahammül edememek, bu ülkede İngilizce, Fransızca, Almanca her türlü bildiri seminer yapılacak, Kürtçe yaptığınızda örgütsel faaliyetinize delil sayılacak ve biz bunu anayasada güvence altına alamayacağız. Bu iklimde nasıl bir anayasa yapılır, doğrusu merak içindeyiz. Başta da bunu beyan etmiştik, biz bu anayasa çalışmasından asla ve asla çekilmeyeceğiz. Böyle bir tavrımız, tarzımız şimdilik bugünkü koşullarda kesinlikle yok. Bunu yetkili kurullarımızda değerlendirmeye şiddetle ihtiyacımız var. Ne zaman bir anadil meselesi geldiğinde otomatik refleksle 'katılmıyoruz, katılmıyoruz, katılmıyoruz.' Diğer üç siyasi partinin kitle tabanına da sesleniyorum; Bu ülkenin geleceğini, barışını tesis edecek bir şey üzerine çalışıyoruz, kendi partilerinizin yaklaşımı bundan ibaret. Barış istiyorsanız, bu ülkede sizin sahip olduğunuz her hakka herkesin sahip olmasıyla mümkündür. Bu konuda partilerine baskı yapmaya, duyarlılık telkin etmeye çağırıyorum. 82 Anayasasının gerisindeki zihniyeti dile getirmek bu ülkenin geleceğine ve barışına yapılmış suikasttır.''

'Önerilerimizin tartışılmamasını kabul edemeyiz'
Meral Danış Beştaş, BDP olarak özgürlüklerin genişletildiği, hak ve özgürlüklerin sıkıntılı tartışma alanı olmaktan çıktığı yeni anayasa için baştan beri çalışmalara katıldıklarını ve katkı sunduklarını, bundan sonra da katkı sunmaya devam edeceklerini söyledi. Beştaş, ''Ancak yeni bir anayasa yazıyoruz, Anayasa Komisyonu'nda temsil ediliyoruz diye dışarıda yaşanan gelişmelere, hak ve özgürlüklerin gaspına, Komisyonda bize karşı ayrımcı tutumu sessizce izlemeye bugün itibarıyla olanak olmadığı yönündeki kanaatimizle biz bir ara istedik ve bunu yetkili kurullarımızda değerlendirme ihtiyacını dile getirdik. Komisyonun çalışma usullerine azami özeni göstererek çalışan partilerden biriyiz'' dedi.

Bugüne kadar komisyon içinde yapılan tartışmaları aktarmadıklarını ifade eden Beştaş, şöyle konuştu:

''Öyle bir noktadayız ki...Komisyonda eşit temsil var ancak bizim önerdiğimiz maddelere refleksle, ortak kanaatle tartıştırılmadan parantez içine alınma gibi bir eğilimle karşı karşıyayız. Biz orada kendi düşüncelerimizi ifade edemeyeceksek, özgürce savunmayacaksak orada bulunmamız sıkıntılı hale geliyor. Git gide imkansız hale geliyor. Biz bu imkansızı aşmak için her gün tekrar tekrar önerilerimizi götürerek tartışma zemininde yaşatmaya çalışıyoruz. Eş genel başkanlarımız da açıkladı; 'Bu masadan biz kalkmayacağız.' Ama diğer siyasi partilerin masadaki konumlarını gözden geçirmeleri için bu basın toplantısını yapıyoruz.''

Beştaş, durumu değerlendireceklerini belirterek, ''Asla çekilmedik, bu masadan kalkmadık ve kalkmayacağız. Ama kendilerini bu masanın önemini bir kez daha düşünmeye, bütün önermelerimizi ciddiyetle ve sağlıklı olarak tartışılmasına davet ediyorum'' dedi.

'Fenni gübre gibi serpiştiriyorlar'
Önder, ''Çalışmalar tıkandı mı?'' sorusuna, ''Yok, öyle bir noktada değiliz. Biz bugüne kadar anayasa süreciyle ilgili olarak basının karşısına bir kez bile çıkmadık. Fakat şerhimiz de vardı, 'kamuoyuyla paylaşacağız' diye. Bu hakkımızı ilk kez kullanıyoruz. Her maddeye, bismillah gibi 'milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlak' ile başlanıyor. Bıktık usandık bundan. Halka şikayet ediyorum. Her maddede, özgürlükler için sınırlandırma gerekçesi bu olamaz. Hepsine itirazımız var. Öyle fenni gübre gibi her yere serpiştiriyorlar. Neredeyse utanılmasa 'aile terbiyesi' de diyecekler. Anayasa böyle yapılmaz. Milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlak, sınırları belli olan normlar değil. Zamana, yere, şekle göre değişken kavramlardır. Anayasa, çok net çerçevelenmek zorundadır. Biz böyle şeyleri anayasada istemiyoruz'' diye konuştu.

Sürece halkın da dahil olması gereğine işaret eden Önder, siyasi partilerin ''özgürlükçü anayasa, devlete karşı yurttaşı koruma'' diyerek kendilerini bağladıklarını söyledi.

Önder, bir soru üzerine, 17-20 Temmuz tarihleri arasında BDP Grubu'nun değerlendirme kampı olacağını belirterek, ''Bu kampta meseleyi enine boyuna değerlendireceğiz. O tarihe kadar partimizin MYK ve Anayasa Komisyonu'nda değerlendirilecek. Bir hal hareket tavrı belirlememiz gerekiyor. 20 Temmuz'a kadar izin istedik, bu konudaki dilekçemizi, bugün komisyon başkanlığına yapan Ahmet İyimaya'ya teslim ettik. Bu bir izin talebidir. Tıkanmayı yetkili kurullarımızda değerlendirmek için 20 Temmuz'a kadar izinli sayılmamızı içeren dilekçe verdik'' karşılığını verdi.