Gazete dün 'Köstebek bakanın özel kalem müdürü' manşetiyle çıktı. Haberdeki iddialar şöyle:
 
'Deniz Feneri soruşturmasını yürüten Nadi Türkaslan, Mehmet Tamöz ve Abdulvahap Yaren'e görevden el çektirilmesinde rolü olduğu öne sürülen üç köstebek, İçişleri Bakanlığı eski özel kalem müdürü, Emniyet'te şube müdürü olan bir polis ve Kırıkkale Belediye Başkanı. Savcılık, köstebekler arasında iletişim zincirini saptadı. Mahkeme, 14 Ekim 2009'da Deniz Feneri zanlılarının ev ve işyerleri için arama izni verdi. Aynı gün, şube müdürü bir polis, dönemin İçişleri Bakanı Atalay'ın Özel Kalem Müdürü'nü, o da Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz'ı haberdar etti. AK Parti'li Korkmaz da zanlıları önceden uyardı.'
 
Altan köşesine taşıdı
 
AHMET Altan da konuyu Taraf'taki köşesine taşıdı. 'Deniz Feneri davası, hükümetin başına dert açacak gibi gözüküyor' diyen Altan, savcıların görevden alınmasının kuşkuları artırdığını söyledi. Yazı özetle şöyle: Bunlar nasıl ilişkiler? Bir ucu Deniz Feneri sanıklarına ulaşan 'köstebekler zincirinin' diğer ucu nasıl oluyor da AK Parti'li belediye başkanından geçip İçişleri Bakanı'nın özel kalem müdürlüğüne tırmanıyor? Seçmeni AK Parti'den 'hukuk rerformu' bekliyor, 'hukuksuzluk skandalı' değil. O skandallardan çok yaşandı. Toplum o yaşananlardan memnun kalsaydı yoluna Ergenekoncularla, Balyozcularla devam ederdi. Bu millet AK Parti'lilere 'çiftlik bağışlamadı', iktidarı verdi sadece, burayı çiftlik gibi yönetmeyi akıllarından geçirmeseler ve Deniz Feneri konusunda inandırıcı bir açıklama yapsalar kendileri için daha iyi olur.
 
Asılsız, külliyen yalan
 
CHP liderinin köstebek imasında bulunduğu eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay'dan yanıt geldi.
 
Davayla ilgili herhangi bir yönlendirmesinin olmadığını kaydeden Atalay, 'Bu iddialar gerçek dışıdır, asılsızdır ve külliyen yalandır. CHP Genel Başkanı'nın davanın savcısı gibi kendisini konumlandırarak, davayla şahsımı ve AK Parti'yi ilişkilendirmeye çalışması sorumsuzluk örneğidir' dedi.
 
akşam