Büyük Taarruz'un taçlandığı gün 9 Eylül 1922'de İzmir'e ilk giren Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Altay Paşa'yı 26 Ekim 1974 günü kaybettik. 1880 yılında bugünkü Arnavutluk'un İşkodra şehrinde doğan Paşa, aslen İzmirli bir ailenin çocuğuydu. İzmir'e girdiğinde de gecikmeli de olsa annesine koştu. Annesi ve teyzesi ona "bir dilim ekmek ve biraz tuz ve kara biber" ikram eder. Evde son günlerde buna kalmışlardı... Hayatı, Türk milletine hizmetle geçti. Yakın dönemin bütün savaşlarına katıldı. Hep Atatürk'ün izinde oldu. 1925 yılında Atatürk onu Çankaya'da 11 gün özel olarak ağırladı. Yapacaklarını konuştu. En önemli temsili ziyaretlerde de onu görevlendirdi: Afgan Kralı Emanullah Han (1928), İran Şahı Rıza Pehlevi (1934), İngiliz Kralı VIII. Edward (1936)'ın Türkiye ziyaretlerinde mihmandarlık yaptı. Menemen olayında İzmir Sıkıyönetim Komutanıydı. Gericiliğin üzerine demir yumrukla gitti. İlk kadın vekili Konya'da o buldu.
Hayatı cephelerde geçti
1897 yılında Harp Okulu'na girdi ve okulu birincilikle bitirdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma yıllarında Balkanlar, Çanakkale ve Arap bölgelerindeki savaşlara katıldı. Başarılarıyla dikkati çekti. Milli Mücadele'de Konya'daki 12. Kolordusu'yla Mustafa Kemal Paşa'ya katıldı. Ölümüne kadar da hep onun yanında oldu.
İlk Meclis'te Mersin, ikinci dönemde de İzmir vekilliği yaptı. Sakarya Savaşı'ndaki başarısından sonra general oldu. Süvari Kolordusu'yla Büyük Taarruz'da Yunan ordusunu perişan etti. Cumhuriyet döneminde de askeri ve sivil görevlerde bulundu. Türk-Afgan sınır sorununu yerinde yaptığı incelemelerle 4 ay gibi kısa sürede çözdü. Bugünkü sınır da onun çizdiği sınırdır.
1933 yılında 1. Ordu Komutanı oldu. 1945 yılında da Yüksek Askeri Şura üyeliğinden yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı.
Soy ismini 'Altay' olarak Atatürk verdi. O günlerde İran Tebriz'deydi. Birlikte izledikleri Altay maçı hatırasına... 1946-50 arası CHP'den Burdur milletvekilliği yaptı. DP döneminde vekillikten ayrıldı ve 1974 yılında İstanbul'da hayata gözlerini yumdu. 1988 yılında naaşı Ankara'daki Devlet Mezarlığı'na nakledildi.
Sovyetlerin askeri tatbikatında
29 kez İstiklâl Marşı çalındı
Tatbikat, Kiev'in yakınlarında bulunan ve İkinci Dünya Savaşı'nda da Almanlar'ın işgal ettiği ve Kızılordu'nun geri almak için çetin savaşlar verdiği Zhitomir şehrinin düz ovalıklarında yapılır. 30 Ağustos 1934 günü başlayan tatbikat 5 Eylül günü, 10 tümenlik birliğin gösterişli geçit resmiyle biter. Fahrettin Paşa, tören sonrası kendilerine gösterilen coşkuyu şu ifadelerle anlatır:
"500 kişilik askeri bando çalıyor, manzara harikulâde. Voroşilov'un otomobilini yüzlerce araba izliyor. Bizim araba ortalarda idi. Bir ara baştaki arabalar durdu. Voroşilov bizim arabamızı kendi arabasına çağırdı. Budiyoni ile beraber ilerledik. Otomobilimiz çiçeklerle doldu. Akşama kadar istirahat ettik. Akşama bir ziyafet veriliyor. Ortada Voroşilov, sağında ben, solunda Budiyoni ve bizim heyet. Herkesin şerefine ayrı ayrı votka içiliyor. Nutuklar söyleniyor. 29 kez bizim İstiklâl Marşımızla Sovyet Marşı çalındı ayağa kalktık." (Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş (1912-1922) ve Sonrası Görüp Geçirdiklerim, İnsel Yayınları, İstanbul, 1970, s.457)
'Çanakkale'de direnmeseydik!'
"Evet Yoldaş Kaganoviç'in dedikleri gibi, İstiklâl Mücadelemizde Sovyetler'den gördüğümüz büyük yardımları inkâr etmek aklımızdan geçmez. Bu husustaki teşekkürlerimizi her vakit söylemekten zevk duyarız, lâkin kendilerinin de takdir edeceklerini umarak şurasını belirtmek isterim ki, eğer biz Türkler, Çanakkale'de birkaç yüzbin Türk'ün kanını akıtmasaydık ve bu suretle Avrupa devletlerinin Karadeniz'e girmelerini engellememiş olsaydık bugün hal acaba ne olurdu?" (Fahrettin Paşa, s.458)
Ayakta alkışlandı
Fahrettin Paşa konuşmanın tesirini ise şöyle anlatır: "Ben daha bu sözlerimi bitirmeden Kaganoviç ayağa kalkarak, yüksek sesle: 'Doğru, çok doğru! Bizim dostluğumuz karşılıklı fedakârlık üzerine müessestir' tarzında bağırdı ve kollarını açarak cevap verdi. Ortalık alkıştan çınladı. Kırılan pot tamir edilmiş oldu. Samimi bir sohbetle ziyafet saat dörtte bitti. Herkes veda ederek dağıldı." (age., s.458)
Gezi 15 Eylül 1934'te ekibin İstanbul'a dönmesiyle sona erer. Fahrettin Paşa'yı ve Türk devrimine omuz verenleri saygıyla anıyoruz..
Sosyal medyada bu konuyla ilgili düşüncelerinizi #aydınbunukonuşuyor etiketiyle paylaşın, yayınlayalım!