Adli Tıp, Kenan Evren ve Şahinkaya'nın duruşmaya gelip gelemeyeceklerini belirledi.

Adli Tıp Kurumu, 12 Eylül davası sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın kronik hastalıkları ve yaşları nedeniyle, uzun süre efor gerektiren durumlar ve stresli ortamlarda, kardiyak-nörolojik hastalıklarının tetiklenerek, hayati tehlike yaratabileceğini'' bildirildi.

Raporda, ''sanıkların doktor eşliğinde gelerek ifade vermesi durumunda dahi, hayati tehlike riski halinde, tıbbi müdahalenin yeterli olmayabileceği'' de kaydedildi.

12 Eylül davasının görülmesine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya sanık ve müdahil avukatları, müdahillik talebinde bulunan bazı kişiler ve avukatları katıldı. Evren ve Şahinkaya ise bu celsede de hazır bulunmadı.

SAVCIDAN YENİ ÖNERİ

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı 12 Eylül davasında, Savcı Kemal Çetin, Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapora göre sanıkların savunmalarının sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınmasını talep etti.

EVREN VE ŞAHİNKAYA HASTANEYE SEVK EDİLDİ

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül davası sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın üniversite hastanelerine sevk edilmesine ve gerektiğinde doktor ve sağlık ekipmanı ile mahkemeye gelerek ifade vermeleri durumunda sağlıkları yönünden hayati tehlike ile sonuçlanacak bir durumun oluşup oluşmayacağı konusunda rapor alınmasına karar verdi.

Duruşma 14 Eylül'e ertelendi.

Duruşmada öncelikle dosyaya giren evrak okundu.

Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, davayla ilgili Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın verdiği yanıtta, ''sanıkların halen tedavi gördükleri sağlık kuruluşlarında da gerekli tetkiklerin yapılarak raporların düzenlenebileceğinin bildirilmesi'' üzerine Ankara ve İstanbul CMK'nın 250. madde ile yetkili savcılıklarına müzekkere yazıldığını ve sanıkların bulundukları sağlık kurumlarında Adli Tıp Kurumu'nun talepleri doğrultusunda gerekli incelemelerin yapılarak raporların düzenlenmesinin istenildiğini'' bildirdi.

İlgili savcılıklarca cevap verilmesi üzerine söz konusu belgelerin 13 Haziran 2012'deki yazıyla Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek, eski ara karar uyarınca nihai raporun düzenlenmesinin istenildiğini ifade eden İnce, iki sanık yönünden de ayrı ayrı düzenlenen raporların 26 Haziran 2012'de mahkemeye ulaştığını belirtti.

Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu'nca düzenlenen, 25 Haziran 2012 tarihli raporların incelendiğini kaydeden İnce, sonuç itibarıyla ''kişide mevcut kronik hastalıkların nitelikleri ve kişinin yaşı birlikte değerlendirildiğinde, uzun süre efor gerektiren (ayakta kalma, konuşma vb) durumlarda ve stres yer alan ortamlarda, kardiyak-nörolojik kökenli hastalıkların tetiklenerek, kişide hayati tehlike yaratabileceği, bu nedenle doktor ve sağlık ekipmanı ile gelerek ifade vermesi durumunda, belirtilen hayati tehlike riskinin gerçekleşmesi halinde, mevcut hastalıklarının niteliği itibarıyla sağlık ekibinin müdahalesinin yeterli olmayabileceğinin oy birliği ile mütalaa olunduğunu'' açıkladı.

-Avukatlar rapora tepki gösterdi-

Rapora, müdahiller ve avukatları tepki gösterdi.
Avukat Senih Özay, ''raporu kabul etmelerine imkan bulunmadığını'' söyledi.

Avukat Osman Başer ise ''mahkemenin sol ve sağ görüşlü müdahiller ve avukatları arasında ayrım yaptığını ve sol görüşlülere daha fazla söz hakkı tanındığını'' ileri sürdü. Başer'e bu sözleri nedeniyle bazı avukatlar tepki gösterdi. Başer ise meslektaşlarına ''Benim muhatabım mahkeme heyeti'' karşılığını verdi.

Mahkeme Başkanı İnce'nin sözlerini toparlamasını istediği Başer, bunun üzerine cübbesini çıkardı, salonu terk edeceğini ifade etti ve ''Disiplini bozduğuma dair de suç duyurusunda bulunun'' dedi.

Başkan İnce, ''Burası şov yeri değil. Tek kelimeyle şov yapıyorsunuz. Salonu da terk edebilirsiniz'' ifadelerini kullandı.Başer, bazı belgeleri mübaşir aracılığıyla mahkemeye verdikten sonra, cübbesini tekrar giydi ve salondan ayrıldı.

Avukat Aydın Erdoğan ise Adli Tıp Kurumu'nun, güvenilir olmadığını savunarak, bağımsız sağlık kuruşlarından sanıkların sağlık durumlarıyla ilgili rapor alınmasını istedi.

Avukat Ömer Kavili, kurumun, mahkemeye karşı ''samimiyetsiz'' olduğunu ifade ederek, ''Askeri hiyerarşi içinde yer alan asker kişilerin hazırladığı rapor gerçekleri ortaya çıkarmamıştır. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği'nin oluşturacağı bağımsız kurulca sanıkların tetkik edilmesini istiyoruz'' dedi.

Avukat Şenal Sarıhan, ''Bu duruşmadaki esprilerin hiçbirisine gülemiyorum. Çünkü o dönemi parmaklıkların önünde ve arkasında yaşayan biriyim. Bizi gülümsetecek tek şey, sanıkların buraya getirilmeleri olabilir. Sanıkların rahatsızlıkları bulunabilir. Fakat, sağlık raporunun bağımsız kurulca yapılması sağlıklı bir sonuç, en azından vicdani rahatlama yaratacaktır'' diye konuştu.

Avukat Muharrem Özkaya ise sanıkların ikisinin de askeri hastanelerde kaldıklarını anımsatarak, ''Adli Tıp raporuna dayanak belgeler de askeri hastanelerde hazırlanmış. Dolayısıyla bu nitelikte bir rapora itibar edilmesi mümkün değil'' dedi.

Avukat Öztürk Türkdoğan da sanıkların, duruşmaya getirilmesi için haklarında yakalama kararı çıkartılmasını istedi. Darbelerle toplumsal yüzleşme açısından sanıkların mahkemeye getirilmesi gerektiğini ifade eden Türkdoğan, ''Kendilerine sorulan sorulara hiç cevap vermeseler dahi, sanık sandalyesine oturmalılar'' diye konuştu.

Duruşma, avukatların dosyaya giren evraka ilişkin beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

12 Eylül askeri darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davada savcı, Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapora göre sanıkların ifadelerinin sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınmasını talep etti.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada Savcı Kemal Çetin, müdahil olma talebinde bulunanların, mağduriyetlerini ortaya koyacak bilgi ve belgeleri mahkemeye sunmaları halinde taleplerinin kabul edilmesini istedi.

Çetin, Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapora göre Evren ve Şahinkaya'nın ifadelerinin sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınmasını talep etti.

Sanıkların avukatlarından Bülent Acar ise Adli Tıp Kurumu'nun yazısına bir diyeceklerinin olmadığını bildirdi ve bu celsedeki müdahillik taleplerinin reddini istedi.

-Müdahillik talepleri devam etti-

Davanın bu celsesinde de bazı kişiler müdahillik talebinde bulundu.

Avukat Medeni Ayhan, 6 müvekkili için müdahillik talebinde bulunduğunu bildirerek, müvekkillerinin ortak özelliğinin Kürdistan Ulusal Kurtuluş Örgütü (KUK) üyesi olmaktan yargılanmaları ve bu dönemde işkenceye maruz kalmaları olduğunu ifade etti.

Müvekkili Fatma Aynur Hayrullahoğlu adına müdahillik talep eden Avukat Hasan Ürel ise müvekkilinin eşi Mustafa Asım Hayrullahoğlu'nun 1982'de emniyette işkence sonucu öldürüldüğünü, ardından kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü bildirdi. Emniyet görevlilerinin olay nedeniyle mahkum edildiğini, ancak bu kararın Askeri Yargıtay tarafından bozulduğunu anlatan Ürel, mahkumiyet kararı veren hakimlerin yerlerinin değiştirildiğini kaydetti.

Ürel, ''Bu ölüler geri gelmez. 12 Eylül 2010 referandumuyla devlet vatandaşa, 'Neler yaşadınız-' diye sordu. Dolayısıyla müdahillik taleplerinin çokluğundan ürkmeyin'' dedi.

Avukat Mehmet Horuş da müvekkili BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün o dönemde Niğde Cezaevi'nde işkence ve kötü muameleye uğradığını bildirdi. Müvekkilinin ''Gayrimeşru askeri diktatörlük'' ifadesini kullandığı için MGK üyelerine hakaretten ceza aldığını anlatan Horuş, bu cezanın da infaz edildiğini kaydetti.

12 Eylül davasını gören Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın görev yaptığı Genelkurmay Başkanlığı'ndaki 12 Eylül 1980 ve öncesindeki dönemlere ait ziyaret defterinin aslının ve onaylı suretinin istenmesine karar verdi.

12 Eylül davasının 5. celsesi, ara kararların açıklanmasıyla tamamlandı.

Mahkeme, daha önce reddedilen Hak ve Özgürlükler Partisi'nin müdahil olma talebiyle ilgili kararda, değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verdi.

Türk Eğitim-Sen'in müdahillik talebinin reddine karar veren mahkeme, Yeni Asya gazetesi ile ilgili gazete sahibi Mehmet Kutlular'ın müdahillik talebini ise kabul etti.

Mahkeme, İslam Kepenek ile 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında gözaltındayken ölen Mustafa Asım Hayrullahoğlu'nun eşi Fatma Aynur Hayrullahoğlu ve TBMM kararı olmaksızın idam edilen Erdoğan Yazgan'ın kardeşi Sabire Yazgan Serin'in müdahillik talebinin kabulünü kararlaştırdı.

Koşulları taşımayan ve gerekli belgeleri sunmayan kişilerin müdahillik taleplerini reddeden mahkeme, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün mağduriyetinin mahkeme kararına dayanması, bu nedenle uyarlama ve iadeimuhakeme talebinde bulunmakta serbest olması nedeniyle müdahillik talebinin reddine karar verdi.

Duruşmadan ayrılan avukat Osman Başer'in talepleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına hükmeden mahkeme, müdahilliklerine karar verilen gerçek ve tüzel kişiliklerin vekillerinin davaya müdahil vekil olarak kabulünü kararlaştırdı.

-Mal varlıklarının araştırılması-

Mahkeme, yazılacak müzekkere ile Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın görev yaptığı Genelkurmay Başkanlığı'ndaki 12 Eylül 1980 ve öncesindeki dönemlere ait ziyaret defterinin aslının ve onaylı suretinin istenmesini, sanıkların mal varlıklarının araştırılması için Mali Suçları Araştırma Kurulu'na (MASAK) yazılan müzekkerinin cevabının beklenmesini kararlaştırdı.

Tevsi tahkikat ile ilgili taleplerin sanık savunmalarının alınmasından sonra karar bağlanmasına karar veren mahkeme, 12 Eylül 1980 darbesine katıldığı iddia edilen diğer kişilerle ilgili yürütülen soruşturma dosyasının akıbetinin sorulması için Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasını kararlaştırdı.

Bu arada, davanın görüldüğü Ankara Adliyesi önünde toplanan bazı parti ve sivil toplum örgütü üyeleri, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın mahkemede hazır bulundurulmamasını protesto etti.

''Kenan Evren gelecek, hesap verecek'', ''12 Eylül davasının tüm sorumluları sanık sandalyesine'' yazılı dövizleri taşıyan ve adliye önünü darbe mağdurlarının fotoğraflarını bırakan grup, duruşmanın sona ermesinin ardından dağıldı.