Geçen haftadan beri yaşanan gelişmeler Mısır"ın bu yıl ev sahipliği yapacağı en önemli organizasyonlardan biri olan İslam Konferansı Örgütü"nün (İKÖ) devlet başkanları zirvesini de zora soktu.

16-17 Mart tarihlerinde Şarm El Şeyh"de düzenlemesi öngörülen zirvenin ertelenmesine olası gözüyle bakılıyor. İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, hafta başında Ankara"ya gelerek son durumu istişare etti. Kahire doğumlu olan ve eğitimin önemli bölümünü de burada alan İhsanoğlu, Mısır"daki halkın taleplerine destek verdi. Hürriyet"in sorularını yanıtlayan İhsanoğlu, Ortadoğu"daki bütün ülkeleri bekleyen yeni sürecin kodlarını yorumladı, şu mesajları verdi:
Değişim zamanı
“Yaşanan gelişmeler artık Ortadoğu"da köklü bir değişim zamanı geldiğinin altını çiziyor. Artık hiçbir Ortadoğu ülkesi bir önceki durumu devam ettirme lüksüne sahip değil. 2005 yılında Mekke"de düzenlenen İKÖ zirvesinde bütün üye ülkeler oybirliği ile 10 yıllık aksiyon planını kabul etmişti. Orada demokratikleşme ve iyi yönetişim için insan haklarına saygılı, kadının haklarına saygılı bir düzen vurgusu vardı. Bugün toplumların ortaya koyduğu da zaten o çağdaş hedefe ulaşma arzusu. O hedefe ulaşmanın önünde ne kadar direnirseniz, o kadar çok kayıp oluyor, o kadar kan dökülüyor. Bugün Mısır"da hayat felç oldu. Ekonomide ve borsada önemli kayıplar var.
Geçişin 4 koşulu
Geçiş döneminin nasıl olması gerektiğini Genel Sekreter olarak değil, şahsım adına şöyle yorumlayabilirim:
Demokratik bir yeni anayasa hazırlanarak iktidar, barışçıl yöntemlerle el değiştirmeli.
Biran önce parlamento seçimi yapılmalı. Muhalefetin, son seçimin şaibeli olduğu yönündeki eleştirisi dikkate alınmalı.
Yargı bağımsızlığı sağlanmalı ve seçimler bu bağımsız yargının gözetiminde olmalı.
Yeni hükümette muhalefet temsil edilmeli.
Radikal rejim çıkmaz
Anayasalardaki değişiklikler tayin edilirken, rejimlerin şekli de tayin edilir. Bu süreçte bütün kesimlerin katılımıyla konsensüs sağlanırsa, rejimler radikal unsurların ideolojik istikametinde olmaz. Uzlaşma söz konusu olduğunda radikal unsurlar (Müslüman Kardeşler"i kastediyor) egemen güç olamazlar. Tam tersi, radikal gruplar iktidara ortak edilmedikleri takdirde toplumdaki kışkırtıcı etkileri daha fazla olacaktır. Meclis şemsiyesi altına soktuğunuz zaman, ideolojik sloganların yersiz olduğu ortaya çıkacak. HAMAS gerçek manada bir iktidar partisi olabilseydi, muhtemelen ideolojik çıkışlardan kaçınacaktı, dış dünyayla müşterek bir dilde konuşmak zorunda kalacaktı. Keza, Cezayir"de FİS öyle.”

Türkiye demokraside gıptayla bakılan ülke

İhsanoğlu, son olayların ışığında Türkiye"nin konumunu da değerlendirdi ve şöyle dedi: “Gannuşi de söyledi, Türkiye, Müslüman bir ülke olarak bugün demokraside geldiği noktayla gıptayla bakılan bir örnek. Ancak Türkiye, bu noktaya bir günde gelmedi, büyük sancılarla geldi. Bugün diğer toplumlar da Türkiye örneğini bir model olarak düşündüğü için, endişeye mahal yok. Sloganlar test edilmedikleri sürece sihrini korur, günlük hayata uygulandığında sihrini kaybeder. Böyle radikal şeyler olacağını tahmin etmiyorum. Hem Tunus hem Mısır"da atılan sloganlara bakın. Kendi elleriyle küçük kâğıt parçalarına yazdıkları mesajların hiçbiri bu tür bir şey söylemiyor. Ekmek, hürriyet, haysiyet ve demokrasi istiyorlar. Halk bunu istiyorsa, kurulacak yeni düzen, dış politika maceralarına girmeyecektir. Yeni yönetimler halka her şeyden önce çocuklarını doyurmakla yükümlü bir baba gibi yaklaşmalıdır. Kimse artık savaş istemiyor, bunu görmeleri lazım.

hürriyet