Cumhuriyet yazarlarından Orhan Birgit, bu acımızı, köşesine taşıdı. Usta yazar yazısında "Eşkıya Şemdinli’de Meclis nerede?" diye soruyor.

Eşkıya Şemdinli’de Meclis Tatilde Ha!

Türkiye-İran-Irak sınırının, sınırımızın bir üçgen şeklinde kesiştiği güneydoğu ucundaki Şemdinli ilçemizi “kurtarılmış bölge” olarak ilan etmek isteyen eşkıya ile Silahlı Kuvvetlerimizin göğüs göğüse çarpıştığı söyleniyor.

Bu “söyleniyor” sözcüğünü, İçişleri Bakanlığı’nın konu hakkında bir açıklama yapmaktan ısrarla kaçınmasını anlatmak amacıyla kullanıyorum.

Milli Misak sınırlarımızın içinde, vur kaç eylemleri yapan terörist kalkışmaları dışında ilk kez bir “düşman” güruhu böylesine pervasız bir kalkışma ile adeta cirit atıyor!

AKP iktidarı, on yılda başardıkları ile övünür. Lider, her salı günü grubunda kürsüye çıkar, o hatanın icmalini ballandırarak dile getirir.

Ya parlamento tatilde ise?

O zaman tüm televizyonlarda “İcraatın İçinden” programı altında yine “Aziz milletim” diye başlayan konuşmalar Başbakan’ı bekler.

2002’de, yani AKP iktidara geldiği tarihte TSK’nin verdiği şehit sayısının 10 olduğunu Sayın Başbakan da elbette bilir.

Bu sayı, ne yazık ki giderek çoğalmış ve geçen yıl 162’ye ulaşmıştır. 2012’nin ilk 7 ayında, eşkıyaya karşı vuruşan Silahlı Kuvvetlerimizin verdiği şehit sayısı 117’dir.

Hükümetin Kürt sorunu karşısında izlediği politikadaki değişimlerin, Güneydoğu’da görev yapan asker üzerindeki yansımalarının, verilen kayıplarla yakından ilişkili olduğu da görülüyor.

Erdoğan’ın sıfır sorun olarak devraldığı dış politika, Batı sınırlarımızın dışında herkesle kavgalı bir seyir göstermektedir. Bu olumsuz gelişmede, Ankara’nın Türk dış politikası yerine Washington’ın seyir defterine göre bir rota izlemesinin büyük ağırlığı olduğu ortadadır.

Bizim şu anda İran ile ilişkilerimizde gerginlik yaratmamızdaki çıkarımızın ne olduğu konusunda Dışişleri Bakanı Davutoğlu bir açıklama yapma gereğini duymaz mı?

Ortadoğu’nun tek diktatörü sanki Esad’mış da, kendi yazarlarına “ifade özgürlüğü” için geniş alanlar açmış olan iktidarımız, tüm ağırlığını o acımasız “Buyurgan”ı Suriye’deki muhaliflerin nasıl alaşağı edeceği planlarının başarısına odaklamışmış!

Şam’ın da, Tahran’ın da Türkiye ile iyi ilişkiler olmadığı zaman PKK ya da PYD’yi devreye soktuğu bilinmiyor mu?

Ülkenin sorunları bir hükümeti sabahtan akşama kadar, hatta gece gündüz uğraştıracak kadar ağırdır.

Ve her şey güllük gülistanlık içindeymişçesine, 1 Ekim’e kadar çalışmalarına ara veren TBMM tatilini sürdürmektedir.

Ne Sayın Cumhurbaşkanı ne de hükümetin Meclis’in toplanarak sınırlarımıza yaklaşan ateşin nasıl önleneceği konusunda ortak bir görüş oluşturmayı düşünmedikleri anlaşılıyor.

Bu koşullar altında görevin kendisine düştüğünü gören ana muhalefet partisi, sadece iktidarın değil tüm yurttaşların da geleceği ile doğrudan ilişkili olan bugünkü vahim tablo karşısında neler yapılması gerektiği sorusunun yanıtını öğrenmek amacıyla 14 Ağustos’ta TBMM’yi olağanüstü toplanmaya çağırmak amacıyla CHP milletvekillerinin tümünün imzası ile bir başvuruda bulunmuştur.

Böylesine doğal bir görevin Başbakan’ı nasıl hiddetlendirdiğini okuyup da şaşırmamak mümkün değildir.

Demokratik parlamenter bir ülkenin başbakanının o çağrının altında imzası olan ana muhalefet liderine “Sen hiç aynaya baktın mı? Gramının, çapının ölçüsünü ver de görelim. AK Parti, CHP gibi bölücü terör örgütünün peşine takılacak bir parti değildir. Buyurun. Meclis orada, sen gidersin. Orada oturur, ne yapacaksan yaparsın” şeklinde gazetelere yansıyan sözlerini, Ankara’da akredite olan Batılı büyükelçiler, acaba nasıl bir çeviri ile kendi ülkelerinin dışişleri bakanlarına kriptolamışlardır?

Sakarya Meydan Muharebesi’nde dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi, Polatlı’ya gelen düşman kuvvetlerinin toplarının sesleri arasında toplanmış ve Başkomutan’ı sorgulamıştır.

O koşullarda Milletin Meclisi’ne kürsüden açıklamalarda bulunan Gazi Mustafa Kemal, hiçbir üyeyi azarlamak, hele “siz kimsiniz, gramınız, çapınızın ölçüsü nedir” türünden ağır sözler söylemeyi düşünmemiştir.

Tam aksine, düşmana karşı savaş meydanlarında verilen o büyük mücadele için sırtını Milletin Meclisi’ne dayamayı yeğlemiştir.

TBMM’de adım adım savaşın bütün aşamalarını çalışarak yaşamış, bu nedenle de zaferden sonra İstiklal Savaşı Madalyası’nı almıştır.

Ülkenin düşmanı 10 yıldır can alıyor. O düşmana karşı tek yumruk halinde olmak için önce iktidar yöneticilerinin partizanlığı bırakması gerekiyor.

Şemdinli’den iyi haberlerin gelmesi için de orada savaşan ordunun önce morale gereksinmesi var.

O moral, tutuklu üyerinin de özgürlüğe kavuşmasıyla toplanacak Türkiye Büyük Millet Mecilisi tarafından verilecektir.

CHP'den 'olağanüstü' çözüm çağrısı

CHP Meclis'i Türkiye'nin bu sıcak gündemini ve kanayan yarasını değerlendirmek üzere Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırmıştı.

CHP'nin 124 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığı'na yaptığı olağanüstü toplantı başvurusunda, ''Terör olayları, Suriye ve Irak ile ilişkiler bağlamında Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu iç ve dış tehdit konularının, TBMM Genel Kurulu'nda ele alınmasına ilişkin genel görüşme önergesinin'' görüşülmesi istendi.

Ardından TBMM Başkanı Cemil Çiçek 14 Ağustos'ta Meclis'in olağanüstü toplanması duyurusunu yaptıklarını açıkladı. Ancak AKP ve MHP bu çağrıya tüm kapıları kapattı. (NSE)