Uzmanlar ereksiyon bozukluğunu yeterli bir cinsel ilişki için gerekli ereksiyonu oluşturamama veya sürdürememe olarak tanımlıyorlar. Ancak beklentiler yüksek olduğu zaman küçük bir sorun bile hastalık olarak algılanabiliyor. Bu sorunun en az üç ay boyunca aynı şekilde devam etmesi ise hastalığa işaret ediyor.

Oysa tedavisi mümkün olan bu sorunla baş etmenin yolu bunun her erkeğin başına gelebileceğini kabul etmekten geçiyor. Ereksiyon kalitesinde problem olan erkek, toplumsal ve ailevi açıdan iktidarını kaybettiğini düşünüyor ve bunu bir utanç kaynağı olarak görüyor. Derdini kimseye açmaması, doktora gitmeyip sorununa çeşitli mazeretler bulması ise çok daha büyük problemlere davetiye çıkarıyor.

Türk Androloji Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.B.D. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Önder Yaman, “Günümüzde tedavisi olan bu soruna mazeret aramamak, çözüm yollarını araştırmak ve doktora gitmek cinsel hayata vurulan bu darbenin üstesinden gelmekte en akılcı tutum olacaktır” diyor.

EREKSİYON KALİTESİ HEP AYNI OLAMAZ

Ereksiyon kalitesinin her seferinde aynı olamayacağının bilinmesi gerekiyor ve sorunu abartan erkekler, “Performans düşüklüğü anksiyetesi” riski taşıyor. Bu kişilerin böyle devam etmesi halinde ereksiyon bozukluğu hastalığına yakalanabilecekleri belirtiliyor. Risk faktörü taşımayan hastalarda ağır ereksiyon bozukluğuna az rastlanıyor. Risk faktörleri arasında ise ilk sırada diyabet geliyor. Çünkü diyabet penis sertleşmesinin (ereksiyon) tüm mekanizmalarını bozabiliyor.

Diyabet hastalarında ereksiyon bozukluğu görülme olasılığının olmayanlara göre 4 kat daha fazla olduğu belirtiliyor. Ereksiyonda diğer önemli risk faktörleri arasında göbeklenme ve sigara bulunuyor. Sigara (içeriğindeki nikotin maddesi nedeniyle) tek başına, ereksiyon bozukluğunu iki kat artıran bir etken olarak görülüyor. Sigara içen bir tansiyon hastasının riski ise dört kat artıyor. Tansiyonun kontrol altında tutulması, kolesterolün düşük olması, diyet yapmak ve egzersize zaman ayırmak öneriler arasında yer alıyor. 1999 yılında yapılan bir çalışma Türk erkeklerinde sertleşme probleminin yüzde 69 oranında olduğunu gösteriyor. Amerika’da bu oranın yüzde 50 civarında olduğu belirtiliyor. Ereksiyon probleminin hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırıldığını belirten Prof. Dr. ÖnderYaman, yüzde 69’luk oranın içinde “hafif ereksiyon” bozukluğunun da bulunduğunu ve sorun yaşayanların en az yarısının bu gruba dahil olduğunu söylüyor. Bu durum, Türk erkeklerinin ereksiyon sorununu çok önemsediklerini ve hafif bir bozukluğu bile ciddi bir rahatsızlık olarak algıladıklarını gösteriyor.

UTANGAÇLIK DOKTORA GİTMEYE ENGEL

Ülkemizde bu sorunla ilgili doktora başvurma oranının yüzde 10 olması ve bunun diğer ülkelerden çok farklı olmaması dikkat çekiyor. Bu durum konudan sadece Türklerin değil tüm erkeklerin utandığını gösteriyor. Erkeklerin bu hastalığı kendilerine yakıştıramamaları ve tedavisi olmadığını düşünmeleri ise mazeret bularak doktora başvurmama nedenlerinin başında geliyor. Uzmanlar bu konuda utanç duymaya gerek olmadığını, mide ve baş ağrısından utanılmayacağı gibi hekimler açısından penis hastalığının da diğer organ hastalıklarından farklı görülmediğini söylüyorlar. Hastanın doktora derdini tam olarak söylemesi, gerekli tanı ve tedavinin yapılması ve fizik muayenenin tedavinin bir parçası olduğunun kabullenilmesi, sorunu ortadan kaldırmada şart görülüyor.

ANLAYIŞLI EŞ SORUNU ÇÖZMEDE ÇOK ETKiLi

BU sorunu aşmada kadının eşine desteği büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Önder Yaman, bazı kadınların doğru bir yaklaşımla bu sorunu her iki cinsi ilgilendiren bir sağlık problemi olarak gördüklerini ve eşlerini doktora götürdüklerini söylüyor. Eşin anlayışı tedavi sürecini çok olumlu etkiliyor. Tedavi partnerleriyle birlikte giden hastalar en yüksek başarı gösteren grup olarak dikkat çekiyor. Prof. Dr. Yaman, yalnız gelen hastalarına bir sonraki randevuya eşleriyle birlikte gelmeleri tavsiyesinde bulunduklarını, amaçlarının, hastanın eşine bu hastalığın tedavi edilebilir olup bir mide hastalığından farkı bulunmadığının anlatılması olduğunu söylüyor. Çiftler bu sorunu çözmeye yanaşmadıkları zaman aralarında boşanmaya kadar giden pek çok sorun yaşanabiliyor. Prof. Dr. Yaman, bu konu kaynaklı pek çok aile faciasına şahit olduklarını söylüyor.

TEDAVİ OLANLAR BOŞANMAKTAN VAZGEÇiYOR

BOŞANMAK üzereyken tedaviye başlayıp boşanmaktan vazgeçen çiftlere de çok sık rastlanıyor. “Avukattan önce size geldik ve gördüğümüz tedaviden sonra boşanmaktan vazgeçtik” diyenlerin sayısının hiç de az olmadığını söyleyen Yaman, bu konunun önemine dikkat çekerek, yaşama yeniden döndüğünü söyleyen hastalar ve teşekkür telefonları açan eşlerle çok sık karşılaştıklarını belirtiyor

ERKEK CİNSELLİĞİNDE İLK 3 SORUN

Penis sertleşme bozukluğu
Erken boşalma
Andropoz (Yaşlanmaya bağlı olarak erkeklik hormonunun azalması)