Hiçbir hükümet, seçim sandığı ufukta göründüğünde enflasyonla mücadele etmez, edemez. Zira enflasyonla mücadele, acı reçetedir, kemer sıkmadır, konfor alanlarını terk etmektir. Hele ki bizdeki hiperenflasyon söz konusu ise kan ve gözyaşı demektir.
Hal böyle olunca seçim ekonomisiyle piyasalar paraya boğulacak, kısılan krediler açılacak, taban fiyatı, katsayı, ücret zammı, teşvik ve hibelerle parasal genişleme sürecinde enflasyon ivmelenecek. Bu durumda enflasyonun daha gidecek yolu olur ve ancak seçimin ertesi ayında bir zirveden söz edilir.
KİMİN BAŞINA NE GELECEK?
ÇALIŞAN: Geliri artacak ama satınalma gücü düşecek. İş değiştirmeler çoğalacak. Çalışma barışında belirgin bozulma yaşanacak. Grev ve lokavt iklimi etkisini gösterecek.
İŞVEREN: Elemanı elde tutmak zorlaşacak. Yeni eleman zor bulunur olacak. Satışları gerileyecek. Tahsilat zorlaşacak. Nakit akışını yönetemeyenler batacak.
HALK: Hayat pahalılığı yaşam tarzını dönüştürecek. Aile içi yardımlaşma kurumuna daha fazla yüklenilecek. İmkân bulan memleketin dönecek. İstekler bir kenara atılacak, zorunlu ihtiyaçlar zor karşılanabilecek.
YATIRIMCI: Nakitte kalınmayacak. Risksiz bir varlıkta olmak kaybettirecek. En büyük riski, risk almamak olacak. Borsa, Euro Bond cazip hale gelecek. Altın döviz yine tercihler arasında olacak.
EMEKLİ: Hayat pahalılığının eli kolu bağlı kurbanları olacaklar. Aldıkları emekli aylığı zamları, etiketlere yetişemeyecek. Yoksulluk derinleşecek. Eli ayağı tutan ve iş bulabilen yeniden çalışmayı deneyecek.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Bu dönemde iyi gelişme ne olabilir?
Dışarıdan sıcak para gelebilir, CDS’ler borç imkânlarımızı genişletebilir. Ancak bunlar daha sonra enflasyonu zirveden indirmekte ayağımıza dolaşan yükleri oluşturacak.
Peki, zirve hangi oranda gerçekleşir?
Üretici ve tüketici enflasyonları birbirine yaklaşır ve ortalama yüzde 150’lik bir zirve oluşur. Daha yukarı çıkılmaz zira durgunluk zirveleri törpüler.