Türk Sanat Müziğinin en önemli sanatçılarından biri olan Emel Sayın kibar hallerinin sıkıcı bulunduğunu söyledi. Sayın, "Birilerini üzeceğim diye ödüm kopuyor. Ben nazik bir insanım. Ancak yıllar sonra öğrendiğime görearkadaşlar bu durumumu yapmacık bulurlarmış" dedi


Türkiye'nin en güzel seslerinden ve en güzelhanımlarından biri o. Yaklaşık yarım asırdır milyonların hayatına renk katan, büyülü ses Emel Sayın ile Bebek'te Boğaz'ın kıyısında hayatı konuştuk. 

-Yıllar geçse de güzelliğinizden hiçbir şey kaybetmiyorsunuz, nedir sizin sırrınız?

Çok teşekkür ederim, benim sırrım yok. Öyle kendine çok bakan biri de değilim. Yüzüme sadece nemlendirici krem kullanıyorum. Hatta kendimi kusurlu buluyorum. Gençken ve daha güzelken bunları yapıyordum ama şimdi her şeyi oluruna bıraktım. 

-Kilonuzu nasıl koruyorsunuz?

Orada problemliyim. Fazla kilom var. Bir yaştan sonra çok zor oluyor kilo vermek. Daha yeni 5 kilo verdim, onu muhafaza ediyorum. 

-Neler yaptınız?

Un ve şekeri kestim. Zaten bunları yemeyince, yediğiniz şeyler bayağı kısıtlanıyor.

-Bir yakınınız sizin için diyor ki, "Çizdiği imaj değildir. Bizatihi kendisidir. Olduğu gibi görünen bir insandır. Hiçbir zaman emretmez, rica eder. Bunca yıllık starlığa inat, bizim gibidir" doğru mu bu?

Bu doğru, beni hep şöyle zannettiler yıllarca. Şimdi, şimdi itiraf ediyorlar. "Bu kadın ne kadar oynuyor" diyorlardı. Beni hep itici buldular çoğu zaman. Kırılıp, dökülen bir kadın zannetmişler. İyi veya kötü, ben olduğum gibiyim ve bunu biliyorum. Zorla nezaket yapmıyorum. Hiçbir şeyim yapmacık değil. Ama öyle görünüyorum zaman zaman. Çok nazik ve sıkıcı buluyorlar beni. Okan Bayülgen bana bir gün dedi ki, "Hanımefendi benim içime fenalık getiren bir nezaketiniz var." Kızmak mümkün değil, çok güldüm. Birilerini kırmaktan ödüm kopuyor aslında. Böyle olmanın gerçek nedeni bu... Beni kıracaklar diye de çok korkuyorum. Bunu epey törpülememe rağmen bu yaşıma kadar hala hemen üzülürüm, içime atarım. Kimseyi üzmek ve kırmak istemem. 

EN ÇOK SAYGISIZLIĞA KIZARIM

-Hiç mi kaprisiniz yok?

Hemen hemen hiç kaprisim yok. Arada bir sesim yükselirse canıma tak demiştir bir şeyler mutlaka. Su son damlayla taşmıştır, ancak o zaman sesimin yükseldiği olur. Herkes bunu şaşırarak izler "Emel kızdı" diyeÖ Çok bastırıyorum galiba o duygularımı. 

-Nelere kızar Emel Sayın?

Saygısızlık birinci planda... Yalan söyleyenlere ve samimi olmayanlara kızarım. 

-Bir star nasıl yaşamalı?

Bence bunun kesin kuralları yok. Bir de bu bir görüş meselesi. Star, dinleyicilerini hayal kırıklığına uğratmamalı. Bütün hayatını halka göre düzenlemeli. Biz, onların düşlediği ve bizim yarattığımız imajı asla hiçbir yerde bozmamak adına kendimizi şartlamıştık. O zaman kendimizden, özgürlüğümüzden, hayatımızdan, çok fedakarlık yapmak zorunda kalıyorduk. Ancak şimdi değişti bu. 

1- Zamana ayak uydurmak lazım. Uyum sağlayamazsanız zaten kayboluyorsunuz. Şimdi ben gençlerden öğreniyorum daha rahat olmayı.


2- Annem uyanınca rujunu sür günün güzel geçsin derdi. bende uyanınca hep rujumu sürerim

Kapıyı sütçü çalmasıysa Müjde gelmiştir

-Milyonlarca hayranınız var ama arkadaşlarınız da çok değil mi?

Hiç kopamadığım birkaç dostum var. Ünlü olan arkadaşlarım var, Şener Şen, Sezen Aksu'yla da yakınız ama çok görüşmeyiz. Onu arayıp sorarım, "Sezen seni çok özledim gelebilir miyim" derim. O da bana, "Arama, çat kapı gel" der. Ben bunu dünyada yapamam, onun için de az görüşüyoruz. Korkarım; rahatsız mıdır müsait midir, mutlaka sorarım öyle giderim. 

-Sezen Aksu size çat kapı gelir mi?

O değil de Müjde Ar yapar onu. O da benim dostumdur. Hep sabah gelir. Çat kapı gelir. Beni yataktan kaldırır. Ulus'ta oturuyordum. O da Ulus'ta oturuyordu. Sabah kalktım, evde bir yardımcım var. Kahvaltı yapacağız. Kapı çaldı, aaaa Müjde kış günü üstünde kürk manto. Kalk dedi. "Kalk bir yere gidiyoruz" dedi. "Dur hazırlanıyorum." "Hayır, sen de benim gibi geleceksin" dedi açtı kürkünü içinde gecelik var. "Ayyy inanmıyorum" dedim. Geceliğimin üstüne manto giydirdi, çizmeleri çektik ayağıma beraber dışarı çıktık, fırladık. Biraz ilerde şantiye var. Ödüm kopuyor önüm açılacak diye. "Burada bir tane daire var, onu alacaksın" dedi. "Hayır" dememe fırsat kalmadı, hemen orada anlaştık evi aldım. Sabah erken kapıçaldığında sütçü değilse Müjde'dir. 

* İnsanları rahatsız etmekten korkarım o yüzden telefon açar öyle evlerine giderim.

15 yıl kedimle aynı yastığa baş koyduk

Evde bir kediniz vardı, hayvanlarda bir bebek gibi bakım ve ilgi ister değil mi?

Kedim öldü, 15 yaşındaydı.15 sene bir yastığa baş koyduk. Şener Şen çok yakın arkadaşımdır, bir güntelefonda yemeğe davet ediyordu beni. "Şener moralim o kadar bozuk ki kedim Cofee çok hasta. Düşünsene ben hiç kimseyle 15 yıl aynı yastığa baş koymadım. Kedimle yattım" dedim. Şener de bana "Tabii kimse o kadar dayanamadı" dedi. Ağlarken beni nasıl güldürdü anlatamam. Canım benim hep öyledir. 

Çocukluğumda tek ayakkabım vardı 

-Yokluk da yaşadınız mı hiç?

Ortaokul ikinci sınıftaydım. Tek ayakkabımız vardı, ikincisi yoktu. Bir gün bir baktım sabah okula gideceğim ayakkabımın altında bir delik var. Annem dedi ki "Kızım ayakkabının altı delinmiş, bunu böyle giyemezsin" "Ne yapacağım" dedim. Bir anda panik olduk. Annem, "Benim ayakkabımı giy" dedi. Ürperdim; topuğu var, kalın formanın altına giyilecek bir ayakkabı değil. Sonra ayakkabı bol da geliyor ayağıma. "Olsun kızım bir şey olmaz, okuluna git" dedi. Doğru sınıfıma gittim. Hiç sağıma soluma bakmadım. Ben kimseyi görmezsem, beni de kimse görmez diye düşündüm. Paydos zili çalınca en son ben çıktım. Evime gidene kadar kafam önümdeydi. Eve dönerken ayakkabının topuğu kırıldı. Çok üzüldüm. Ertesi gün annem topuğu yaptırdı. 

Keşke 3 çocuğum olsaydı

Hep şükrediyorum, Allah çok büyük nimetler verdi bana. Her şey çok güzel gitti. Elbette herkes gibi acılarımız oldu, kayıplarımız oldu. Her şeyi, herkes gibi yaşıyorum. Ama tek eksiğim çekirdek bir ailemin ve evladımın olmaması. Bu benim hatamdı. Keşke bir çocuğum olsaydı. Hep 3 çocuğum olsun istedim ama bir tane bile olmadı. Kardeşlerim olduğu için hep anneme dua etmişimdir. Onun için benim çocuğum olursa kardeşleri olsun istedim. Ama olmadı.

Ağaçla konuştum çiçek açtı

Bahçede kestane ağacım var. Mevsimi geldi, yeşermesi gerekiyordu. Ama olmadı. Duygusal bir günümdü. Kestane ağacına baktım ve onunla deliler gibi konuşmaya başladım. "Bir şeyin mi var? Hasta mısın? Hadi yeşer bir şey olmasın sana" dedim. Sabah bir uyandım ki üstü minik minik yemyeşil.. Dondum kaldım. Sonra o ağaca bir şiir yazdım.

Marmaris'te bir koya 'Emel Sayın Koyu' adı verilmiş, sizin bundan haberiniz var mı?

Annem Marmaris'teydi yanına gittim, meraktan taksi tuttum ve o koya gittim. Evet herkes o koya 'Emel Sayın Koyu" diyor. Devlete ait bir yer orası benim değil. Onun hikayesi şöyle. Bir gün tekneyle o koya gelmişiz. Mehtap varmış. Ben de denize girmişim. Beni görenler rüya gibi bir kadın denize girdi demişler. Sonra o kadının ben olduğumu anlayınca koya Emel Sayın adını vermişler.

RÖPORTAJ: ŞEBNEM ÖZCAN-BUGÜN GAZETESİ