Köşe yazısı, yazarın düşüncelerine göre biçimlenen bir yorum yazısıdır. Köşe yazılarının çoğu araştırma ve teknik bilgiler de içermektedir. Etik İlkeler çerçevesinde yazıyı kaleme alan yazar, elde ettiği bilgileri kendi süzgecinden geçirip yorumlar. Böylece kaleme almış olduğu köşe yazısı yazarın izlerini taşır. Zaten gazeteci ile köşe yazarı arasındaki fark buradan kaynaklanır.

Köşe yazarı araştırdığı konularla ilgili görüşlerini aktarırken bir bakıma doğruyu ve kendisinin sahip olduğu görüşü de aktarmaktadır. Özellikle merkezi ve yerel yönetim kademelerinde gördüğü yanlışları gösterip kendi çerçevesinde çözüm yollarını da eklemesi olağan bir çalışmadır. Böylece eleştiri yolu ile yol göstericilik görevini de yerine getirmiş olur.

Köşe yazarlarının yaptığı eleştiriler nedense yönetici kesimin büyük bölümü tarafından düşmanca görülmekte, köşe yazarına karşı saldırı boyutunda davranışlara neden olabilmektedir. Hatta bir çok yönetici kendisini eleştiren köşe yazarlarına karşı yazılarında yer alan eleştirilerden dolayı savcılıklara suç duyurusunda bulunmaktadır. Nedense bu suç duyurularının çok büyük bir bölümü Cumhuriyet Savcısı tarafından "kovuşturmaya gerek olmadığı" şeklinde değerlendirilmekte, mahkemeye intikal edenlerin de yine büyük kısmı "beraat" ile sonuçlanmaktadır. Burada asıl sorun yönetici kademelerinde kişilerin kendilerini eleştirilemez görmelerinde ve eleştiriye tahammül edememelerinden kaynaklanmaktadır.

Köşe yazarları eleştirilerini sert olarak yapsalar bile özünde yapıcı nitelik taşımaktadır. İşin doğrusu da budur; suya sabuna dokunmadan yazıp yanlışlara değinmeden, hataları eleştirmeden soft köşe yazarlığı yapmak doğru değildir. Eleştiri sövme değildir, içinde hakaret ve iftira barındırmaz, bu nedenle eleştirel bakış açısı hiç bir şekilde hakaret suçu olarak değerlendirilemez. Sonuç olarak köşe yazarı yazılarıyla düşüncelerini ifade etmektedir. İfade özgürlüğü ise çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Bizim Anayasamızın bir çok yerinde de ifade özgürlüğüne çokça yer verilmektedir.

İfade özgürlüğü sadece düşünce sahibi olmayı değil düşüncelerini açıklama ve yayma özgürlüklerini de kapsamaktadır. Kimse düşünce ve kanaatleri nedeniyle suçlanamaz. Herkes düşüncelerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir. İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerindendir ve toplumsal ilerlemenin başlıca koşullarından birisidir.

Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik olmadan demokratik bir toplum olmamız mümkün değildir. Olursa da olan sadece "sözde demokrasi" dediğimiz içi boş bir yapıdan ibaret olur. Bu yapı içinde özellikle halka hizmet parolası ile yola çıkanların eleştiriye daha hoşgörülü ve ufku açık olması beklenirken nedense bazıları tam tersi bir çizgiyi tercih etmektedir.

Siyasetçilere ve yöneticilere yönelik eleştirilerin sınırı diğer vatandaşlara yönelik eleştirilerden elbette daha geniştir. Çünkü onlar topluma mal olmuş kişilerdir. Herkesin gözü önünde olduklarından "sosyal hayat" ve "gizlilik hakları" daha sınırlıdır. İçtihat hukuku incelendiğinde verilen kararların bu doğrultuda olduğu görülmektedir. Bu nedenle o yöneticiler ve siyasilerin eleştirilere karşı duruş sergileyeceklerine, yapmaları gereken işlere odaklanıp görevli oldukları yerlerin herkes için yaşanılabilir bir yer olması için gayret göstermesi, bu anlayışla yapılan eleştirilerden ders alması gerekmektedir. Kavgacı ve uzlaşmaz tavır şimdiye kadar hiç bir yöneticiye fayda getirmemiştir.

"Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, eleştirin; basit bir adamı dost edinmek isterseniz methedin." (Sadi-i Şirazi)