Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda TÜSİAD’ın eski başkanı olan Erol Bilecik, 200 teknoloji markasının distribütörlüğünü üstlenen, 8 teknoloji şirketini çatısı altında toplayan, yıllık 2 milyar dolarlık ciroya ulaşan bir büyüklüğü yönetiyor. Türkiye’nin ilk bilgisayar mühendislerinden olan Bilecik, aynı zamanda başarılı bir girişimcilik öyküsünün de kahramanı. Son dönemde yaklaşan dijital çağ üzerine kafa yoran iş insanı Erol Bilecik’le koronavirüsle birlikte değişen dünyayı konuştuk.

Dünya çok önemli bir eşikten geçiyor. Öngörüleriniz nedir?

Böyle dönemlerde bir miktar sakin ve kontrollü olmakta fayda var. Unutmayalım ki “Hayatın nimetlerinin değerini anlamamızı sağlayan, hayatın zahmetleridir.” Bugünlerde yaşananlar, bana göre bir ‘değişim sancısı’. Dünyada yeni denge arayışları var.

Süreci neye benzetebiliriz?

Oyunun kuralları değişiyor. Koronavirüs salgınını, küreselleşmede ‘ezber bozan’ bir unsur olarak nitelendirebiliriz. Salgın, dünya ekonomisinin ve siyasi ilişkilerinin tüm kırılganlıklarını sergiledi ve hatta biraz derinleştirdi. Ülkeler sınırlarını kapatmaya başladılar. Dünya ekonomisinin kan damarları olan finansal piyasalarda on yıllardır görülmeyen şiddette dalgalanmalar başladı. Özetle tüm dünyada adeta ‘ekonomi karantinaya alınıyor.’ Tüm yaşananlar sonrasında yeni bir hal olacağı kuşkusuz.

Dengelerin değişeceği bekleniyordu ancak virüs çok kısa sürede çok büyük bir etki yarattı.

Koronavirüsün yayılma endişesi, ABD borsalarının 30 yılın en büyük çöküşünü yaşamasına neden oldu. Ham petrolün fiyatı bir günde yüzde 20’den fazla düştü. Ardından S&P 500 borsa indeksi, büyük düşüşler yaşayınca tüm dünya borsalarının da adeta sigortaları attı. Koronavirüs salgınının etkileri, küresel çapta bir sağlık krizinin çok ötesine geçti. Dünya Sağlık Örgütü’nün salgını ‘pandemik’ olarak tanımlaması, bunun da küresel ekonomiyi daha da daraltıcı etkisi olacağını gösteriyor.

Pandemiler çağı deniliyor, bu neleri değiştirecek?

Dijital dönüşüm zaten yeterince hayatımızın içine girmişti ama bu yeni süreçte teknolojinin çok daha fazla kullanılacağını tahmin etmek, zor değil. Dijital diplomasi, dijital iş hayatı ve dijital ekonominin ayak seslerini daha fazla duymaya başlıyoruz. Teknolojiyi ve iletişim araçlarını insanlık yararına en verimli kullanacağımız döneme giriyoruz.

BU SÜREÇ DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ HIZLANDIRDI

Virüs sonrası değişim dünyaya fayda sağlar mı?

Dijital dönüşüm sürecinin tüm dünyada yeni bir aşamaya geçtiğine inanıyorum. ‘İhtiyaç, yeniliğin anasıdır’ denir. Yaşadığımız salgın karşısında geliştirilen teknolojik çözümlerin çoğu, başlamış olan dijital dönüşümü çok hızlandırdı. Adeta hızlandırılmış bir dijital devrim yaşıyoruz.

Türkiye, virüs sonrasını nasıl dizayn etmeli?

Türkiye hızlıca sağlık, eğitim, gıda ve temel ihtiyaçlar alanında güçlü bir sosyal devlet sistemi olan, sanayisi güçlü ve tükettiğinden fazlasını üreten, bilime, teknolojiye, Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapan ve teknoloji üreten, insana ve doğaya duyarlı, kendi mucizesini kendi yaratan bir ülke olmayı önceliklendirmeli. Ülkeyi daha fazla kalkındıracak olan üretim değil, eğitimdir. Bizim çıkış reçetemiz, deyim yerindeyse ‘aşı’mız, bilimle yetişecek genç nesillerdir.

Türkiye bu krizden nasıl çözümler üretmeli?

Türkiye gibi gelişmekte olan kırılgan piyasalar söz konusu ani duruşun maalesef ön cephesinde yer alıyor. Türkiye için mevcut durumda riski göğüslemenin bir yolu, düşük de olsa turizm gelirleri olabilir. Bununla birlikte, ülkemiz coğrafi konumu gereği, Avrupalı firmalar için iyi bir işgücü ve üretim üssü alternatifi olabilir.2020 yılının yeni risklere hazırlıklı olma, belirsizliği yönetme, hızlı aksiyon alma, değişime uyum sağlama ve farklı iş alanlarında yeni fırsatlara açık olmanın ön planda olacağı bir yıl olacağına inanıyorum. Ve umudumuzu hep koruyacağız. “Umut, arabanın silecekleri gibidir. Yağmuru durdurmasa da ilerlemenizi sağlar.”

Fenerbahçe tutkunuz hayatınızı nasıl etkiliyor?

“İnsan sevdiği işi yapınca çalışır gibi olmaz, yorulmaz” derler. Bu, benim için hayatta üstlendiğim her rolde geçerli. Herkes bilir ki sarı çubuklu sevgisi, bir başkadır bende. Bu nedenle Fenerbahçe Spor Kulübü’nde üstlendiğim sorumluluktan memnuniyet duyuyorum.

KARİYER ÖYKÜSÜ

İLK MÜHENDİSLERDEN

Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Antakya’da doğdum ve liseyi Antakya’da bitirdim. Antakya’da, rahmetli babamın mobilya mağazasında yaz tatillerinde kendisine destek olmayı çok severdim. Girişimciliğe ve gerçek hayata dair belki de en önemli dersleri o küçük dükkanda öğrendim.
Ardından İstanbul’a geldim. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde iyi bir eğitim aldım ve Türkiye’nin ilk bilgisayar mühendisleri arasında yer alarak, iş hayatına biraz şanslı olarak başladım.

İş hayatınız nasıl başladı?

İş hayatına kurumsal bir firmada başladım ancak içimdeki girişimcilik tutkusu, kısa bir süre sonra beni kendi işimi kurmak için harekete geçirdi. 1989 yılında bu motivasyonla Index Grup’u kurdum. Bizi bugünkü biz yapan yolda ilk adımlarımızdı. Geride kalan 30 yılda, 200 teknoloji distribütörlüğü, binlerce bayi, 2 milyar dolarlık yıllık ciro, 3’ü halka açık 8 teknoloji şirketi; bunlardan daha önemlisi değer yaratan bir iş hayatı ve çok büyük bir ekosistem oluşturduk.

NE İZLİYOR, NE OKUYOR?

En sık olarak haber kanallarını takip ediyorum. Sürekli değişen gündem nedeniyle, film veya dizi takip ettiğimi söyleyemem. Bu aralar baş ucumda; Satranç (Stefan Zweig), Kendime Düşünceler (Marcus Aurelius) ve 21. Yüzyıl için 21 Ders (Yuval Noah Harai) var. En vazgeçilmez rutinim, güne çok erken başlamaktır. Güne sporla başlıyorum. Ardından çok hafif bir kahvaltı yapıyorum. Dünya ve Türkiye gündemine dair haberleri okuyorum.