ASELSAN'ın bu yıl ilk kez düzenlediği Güç Birliği Zirvesi'nde, Türkiye'nin savunma sanayisi masaya yatırıldı. "Millileştirme Yolunda Güç Birliği" panelinde konuşan Savunma Sanayi Başkan Yardımcısı Mustafa Murat Şeker, Türk savunma sanayinde belli kırılma noktaların bulunduğunu anlattı.

Kritik SSİK toplantısı

"Kıbrıs Harekâtı'ndan sonra uygulanan ambargo sayesinde ASELSAN'a sahip olduk" diyen Şeker, şöyle devam etti:

"2004'de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan bir Savunma Sanayi İcra Komitesi (SSİK) toplantısı vardı. Orası milat bizim için. Çünkü, dışarıdan pek çok hazır alım olarak düşünülen proje, o gün o toplantıda iptal edildi. Ve tamamının yerli olarak üretilmesi kararlaştırıldı. Bugün övündüğümüz MİLGEM, ALTAY, ANKA ve SİHA'ların tohumu bu toplantıda atıldı. Üçüncü kırılma ise, İsrail'e 'one minute' çıkışı oldu. İsrail savunma şirketleri bizim topraklarda cirit atıyordu. Bu olaydan sonra İsrail firmalarının Türkiye'den çekilmesi, bizim aklımızı başımıza getirdi. Son olarak da 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası örtülü ya da açık olarak uygulanan ambargolar, bazı parçaları alamamamıza engel oldu. Bu sayede parçaların yerli üretimi için adımlar attık. Sözleşmeye bağlanan bir çok üretimlerin, ilerleyen dönemde meyvelerini toplayacağız."

"Ambargo iyi ki var"

Savunma sanayi alanında Türkiye'ye yönelik farklı zamanlarda uygulanan ambargolardan bahseden Şeker, "İyi ki ambargo var. Ambargo olduğu için bugün birçok ürünü yerli olarak üretebildik. Bu tür kısıtlamalar bizleri diri tutuyor. Kötü komşu bizi ev sahibi yapıyor" dedi.

"SİHA'daki ABD tuzağı"

Silahlı insansız hava araçlarına (SİHA) değinen Şeker, yaşanan bir olayı şöyle anlattı:

"SİHA'ları ürettik ve sahada etkin olarak kullanıldı. SİHA'ların basında yer almasının ardından Amerikalılar bizi ziyarete geldi. O güne kadar hiçbir kısıt olmayan İHA'ların üzerindeki lazer kameraların artık doğrudan satışla temin edilemeyeceğini, devletten devlete satış olacağını ve bunun için Kongre onayı gibi bir sürü şart olduğunu bildirdiler. Bunun ardından ASELSAN'ın geliştirdiği CATS kamerası uçuşunu yaptı. Bunun üzerine Amerikalılar bizi tekrar ziyarete geldiler ve 'kısıtlamalar kaldırıldı, artık size bu sistemleri veriyoruz alabilirsiniz' dediler. Burada bir tuzak var. Buna düşmemek lazım. Maalesef CATS ile ilgili kamuoyunda hassasiyet kalmadı. 2 yıl öce herkes CATS'i izlerken, şimdi kimse bakmıyor. Çünkü biz ABD ya da Kanada'dan rahatlıkla kameraları alabiliyoruz."

MİLGEM örneği

Tek başına savunma sanayiinin yeterli olmadığını, topyekün bir güç birliğinin yapılması gerektiğini anlatan Şeker, "ürün tasarım aşamasındayken tüm parçaların yerlileştirilmesini düşünmeliyiz" diyerek şöyle devam etti:

"MİLGEM'i yaptık diyoruz, yeterli değil. MİLGEM sualtı harbine yönelik bir gemi aynı zamanda. Suyun altındaki radarımız diye tabir edebileceğimiz SONAR'ımız var. SONAR'ı da yaptık ama bu da yeterli değil, SONAR'ı yapınca bize onun içindeki transmission vermediler, biz onu da yaptık. Transmission yaptığımızda onun içinde kullanılan seramikleri vermediler. Seramikleri de yaptık bu sefer seramik için gerekli tozu vermediler şimdi de bir üniversitemizde projemiz yürüyor o tozların yapmaya çalışıyoruz."

Yerli ürünlere kanun desteği geliyor

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede de geçen pazartesi yapılan kabine toplantısında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın bir sunum yaptığını belirterek, şunları söyledi:

"Üzerinde ciddi hazırlık yaptığımız kamu ihale kanunu kapsamındaki ihalelerde yüzde 15 fiyat farkı avantajının uygulanmamasını gündeme getirdik. Bu konunun artık sadece kanun metinlerinde değil sistemde de uygulanır hale gelmesini sağlamaya gayret ediyoruz. Yüzde 15 fiyat farkı varsa, en çok yerlileşmiş ürünün desteklenmesi konusunda bir kanun metnini şu anda Bakanlar Kurulumuza da sunmuş bulunuyoruz. Yüzde 15 yerlilik avantajını yerli ürünlerin daha piyasada üretilir hale gelmesini kurmak arzusundayız. Bunun savunma sanayimiz için de önemli olduğunu biliyorum."