Seçimi tamamladık, geçim dönemine girdik. Bu durum balayı döneminin ardından hayatın gerçekleri başlaması gibi.

Yapılan harcamalar, verilen teşvikler, indirilen vergiler derken seçim sonrasında ertelenmiş zamlar yapılıyor, dün de yeni vergilerin getirileceğini öğrendik.

-Daha da önemlisi Merkez Bankası’nın kötü günler için tuttuğu ihtiyat akçesi bütçeye aktarılıyor.

Böylece bütçe açığı 46 milyar lira azalacak veya GSYH’nın yüzde 1’i oranında düşecek.

 BÜTÇENİN DURUMU NE?

-Normalde bu yıl için bütçe açığı hedefi 80.6 milyar lira ve GSYH’nın yüzde 1.8’i kadardı.



5 aylık kümülatif gerçekleşme ise 66.5 milyar lira oldu. Geçen yılın aynı döneminde 20.4 milyar lira olan açıktaki büyüme yüzde 225 oranına vardı.

-Açığın artmasında faiz giderlerinin yüzde 47.6 oranında yükselmesi belli bir etki yarattı. Faiz ödemeleri 31.4 milyardan 46.4 milyara yükseldi.

-Ancak bütçe açığına asıl büyük etki faiz dışı harcamalardan geldi. 5 ayda yüzde 26.3 büyüyen faiz dışı harcamalar 291.1 milyardan 367.6 milyar liraya çıktı. Faiz dışı harcamalardaki bu artış bütçenin faiz dışı dengesinde de açık vermesine yol açtı.

-Öyle ki faiz hariç bütçe giderlerinin 5 aylık toplamı 367.6 milyar iken bütçe gelirlerinin toplamı 347.5 milyar lirada kaldı. Yani faiz ödemesi hiç olmasa bile, bütçe 5 ayda 20.1 milyar lira açık vermiş durumda. Üzerine 47 milyarlık faiz ödemesi gelince toplam bütçe açığı 66.5 milyar liraya çıkıyor.

AÇIĞA ÜÇ ÖNLEM ALINABİLİR



-Bütçe açığı karşısında üç önlem alınabilir. Açığı devam ettirmek ve bunu borçlanmayla finanse etmek yöntemlerden biri. Faiz artışına yol açar ve kamu kesiminin borç stokunu artırır. Bu yola girilip girilmeyeceğini bilmiyoruz.

-Açığı düşürmeye ikinci önlem kamusal harcamaları kısmaktır. Seçim geride kaldığına göre önümüzdeki dönemde bu otomatikman yapılacak. Ama yetmiyor. Kamu kesiminin radikal bir şekilde küçülmesi lazım. Ekonominin durgunlaştığı bir ortamda pozitif büyümenin bir kısmı kamu harcamalarından geliyor. Hükümet bu yola başvurmayı tercih etmedi.

-Üçüncü yol olan bütçe gelirlerini artırmaya ağırlık vermek ki, hükümet de ilk adımını bu yolda attı. Burada doğrudan ve dolaylı vergileri artırmak yanında enflasyon vergisine başvurmak da mümkündür. 

ZENGİNE YÜKSEK VERGİ Mİ?

-Geliri 1 milyon liranın üstündeki kişilerin Gelir Vergisini yüzde 50’ye yaklaştırılmasının nasıl bir etki yaratacağını kestirmek güç. Zengin vergisi toplumların hoşuna gider. Eğer ucu kendisine dokunmazsa. Ama ister istemez dokunacak.



-Çünkü 1 milyon lira yıllık geliri olan grup sınırlı sayıda ve yüzde 50 vergi oranı da yüksek. Aynı zamanda Türkiye’de risk alma ve yatırım yapma iştahı da düşük. Bu durum vergiden kaçınmak için finansal sistemden çekilmelere yol açarsa, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeyecek. Vergi otoritesi de bunu bilir.

DÖNEMİN ZORLUĞU NEREDE?

-Amaç eğer gelir toplamak ise sadece en üst dilimin yukarı çekilmesiyle yetinilmeyebilir. Zengin vergisi diye yola çıkılır ama işin sonunda alt vergi dilimleri de en üstle uyumlu olsun diye artırılır. Böylece vergi dilimlerinin uyumlu ve verginin adil olması sağlanır. İşte o zaman bu düzenleme düşük vergi dilimine girenlere de dokunur. Yani geliri olan ve çalışan herkesi ilgilendirecek bir durumla karşı karşıyayız.

-Çünkü toplamda vergi salınacak bir konjonktürde değiliz. Şirket borçlarının tarihsel olarak en üst düzeye çıktığı, özel sektör karlarının düştüğü, ciroların azaldığı bir dönemde özel sektöre vergi salmak ve bunu tahsil etmek çok zor. Çalışan ve gelir yaratan herkesten biraz daha fazla vergi almak daha kolay.



NEDEN İHTİYAT AKÇESİNE BAŞVURULDU?

-Hükümet de seçim öncesinde gündeme gelen ama uygulanmayan yönteme, Merkez Bankası ihtiyat akçesini bütçeye aktarmaya karar verdi. Burada aktarılacak 46 milyar liralık bir kaynak bulunuyor.  Ama getirilecek düzenlemeyle bu aktarma işlemi gelecek yıllarda da devam edebilir. 

-Çünkü ihtiyat akçesi TCMB karından yüzde 20 olarak ayrılıyor. Getirilecek düzenleme ise bu yüzde 20’yi yüzde 6’ya düşürüyor. İhtiyat akçesi ayrılmayacak olan kar da hissedarlara ve en büyük ortak olarak Hazine’ye dağıtılacak.

-Dolayısıyla Merkez Bankası kar ettikçe bundan daha büyük bir kısmı gelecek yıllarda Hazine’ye aktarmak durumunda kalacak. Bütçeye bu yolla bir destek verecek.

BİR KAÇ AYLIK FIRSAT PENCERESİ

 -Ancak nihai sonuçta para Merkez Bankası’ndan çıkıp kamu harcamasına dönecek ve iste istemez enflasyonist olacak.

-Önümüzde bir kaç ayda hem gıda hem de yüksek bazdan kaynaklı olarak enflasyonda sert düşüşler göreceğiz ve muhtemelen tek haneli rakamlara indiğini de göreceğiz. Enflasyonda böyle bir fırsat penceremiz var.

-Fakat Kasım ayından itibaren baz etkisinden dolayı enflasyon yeniden başkaldıracak. Bunun yanına kamusal harcama artışı da eklenirse daha yüksek bir enflasyonla karşı karşıya kalabiliriz.