"Dört gazeteci serbest, Onlarcası ise daha talihsiz" diyen dergi, Nedim Şener'in "Bu kadar çok arkadaşım özgür değilken, ben nasıl mutlu olabilirim ki? " şeklindeki sözlerine yer veriyor.

Dergi, Şener'in bu soruyu, AKP iktidarını devirmek için kurulan komplonun bir parçası olduğu yönündeki zayıf suçlamalar nedeniyle, bir yıldan fazla hapiste yatmasının ardından, diğer üç gazeteciyle birlikte salıverilmesinden sonra sorduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor.

"Bu soruyu sormakta haklıydı. Türkiye'de en az 100 gazeteci parmaklıklar ardında. Bu sayı tüm diğer ülkelerden daha fazla. Çoğu, terör suçlamasıyla hapiste tutuluyor. Ancak Türkiye'nin muğlak terörle mücadele yasaları uyarınca, Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisi'nin basın toplantısını haber yapmak bile, tutuklanmanıza neden olabilir. Kürt yanlısı DİHA Haber Ajansı 27 muhabirinin hapiste olduğunu söylüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren gazeteciler, ürkek medya patronları tarafından işten atılıyor. "

Economist Şener'in geçen yıl, 'kariyerini insan hakları ihlallerini ortaya çıkartmak üzerine inşa etmiş bir gazeteci' olan Ahmet Şık ile beraber tutuklandığını söylüyor.

'İkisi de Gülen hareketini eleştirdi'
Şener'in 2007'deki Hrant Dink suikastinde polisin suç ortaklığı olduğu iddialarını araştırdığını belirten dergi, şöyle devam ediyor;

"Her ikisi de, Amerika'da münzevi bir hayat süren imam Fettullah Gülen'in liderliğini yaptığı, Türkiye'nin en nüfuzlu İslami hareketine sert eleştiriler yöneltti. Çok kişi, AKP iktidarı sırasında, Gülenciler'in polise ve yargıya sızdığını düşünüyor. Gazeteciler de bunu kanıtlamaya çalışıyordu. Şık geçen yıl tutuklandığında, 'Dokunan yanar' diye bağırmıştı."

Gazetecilerin serbest bırakılmasına, Avrupa Birliği ve çeşitli insan hakları gruplarından gelen baskının yardımcı olduğunu vurgulayan Economist, "Erdoğan bir zamanlar kendisini Türk liberallere ve Batılı dostlarına sevdiren reformlara yakında geri döneceğine dair cesaretlendirici işaretler veriyor." diye devam ediyor.

'Kızım için daha zordu'
Şener'in bu reformlara hapishanelerdeki durumun da dahil edilmesi gerektiği yönündeki sözlerini akataran dergi, yüzlerce küçük yaşta mahkumun, fiziksel ve cinsel taciz iddialarından sonra Pozantı Cezaevi'nden başka bir cezaevine nakledildiğini hatırlatıyor. Economist'in makalesi şöyle sona eriyor;

"30 kilo vermiş olsa da, Şener için hapis yaşamı çok da kötü değildi. Ziyaret sırasında, metal dedektöründe düğmeleri öttüğü için eteğini çıkartmak zorunda kalan sekiz yaşındaki kızı için daha zor olduğunu söylüyor. Polis babasına karşı kanıt bulabilmek için defterlerini karıştırdı. Şener 'Kızım bana ben terörist miyim?" diye soruyordu" diyor. Türk savcıların gözünde olabilir de."