Bugüne kadar 2 binin üzerinde tuğra çeken, 70 bine yakın ebru yapan Fuat Başar sanatta 35 yılı geride bıraktı. Hattat ve Ebru sanatçısı Başar, bir ülkenin ferdi olan bir sanatçının, sanatında yükselmesinin sadece kendisi için değil, ülke için de artı bir puan olduğunu belirterek, ''Dünyada kendimizi sanatla ortaya koymamız açısından, severek sanatımızı 35 yıldır icra ediyoruz'' dedi.

Başar, sanat hayatında 35. yılını kutlaması dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1977 yılında başladığı hattatlık ve ebru sanatı çalışmalarında bir çok eser verdiğini ve bu sanatların yıllar içinde çektiği sıkıntılara şahit olduğunu söyledi.

Hat ve ebruya başladığı dönemlerde bu sanatların kritik günler geçirdiğini, kaybolmaya yüz tuttuğunu belirten Başar, ''Yazı sanatının temsilcileri çok azdı. Yani toplasanız 8-10 kişiyi geçmiyor. Onlar da kendi yağlarıyla kavruluyorlar, sanatları tanınmıyor, rağbet fazla yok, ancak çok dar bir çevre kıymetini biliyor, değerlendirmesini yapıyor. Fakat 1980'lerden sonra özellikle 1986'dan sonra yazıda olsun, ebruda olsun büyük bir patlama yaşandı şükür'' dedi.

-Ebru sanatı altın çağını yaşıyor-

Başar bu sanatların gelişmesinde, İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) ve Klasik Türk Sanatları Vakfı gibi kuruluşların çok büyük desteğinin olduğunu belirterek, şunları söyledi:

''Çok şükür 35 yıl sonunda şunu söyleyebilirim. Özellikle ebru sanatı artık altın çağlarını yaşıyor. Tarih boyunca görmediği rağbeti gördü. Tarihi boyunca böyle değildi. Çığ gibi büyüdü. Ebru diğer sanatlara kıyasla daha bir evrensel bir sanat. Diyelim ki bir yazı genellikle İslam dünyasına hitap ediyor ama ebru bütün dünyaya hitap eden bir sanat. O açıdan ebru artık 'kurtuldu' diyebiliyorum. Şöyle ki, artık işin mekanizması aydınlandı, icra edenleri çok. Bu konuda medyada geniş yer alıyor, televizyonlarımız dizilere, şarkı kliplerine konu ediyorlar. Bu bir sanat için oldukça üstün bir başarı'' diye konuştu.

-Sanatımızı 35 yıldır severek icra ediyoruz-

Başar, hat sanatında ise işin bel kemiği olmak üzere bir şey söylemek istediğini belirterek, şöyle konuştu:

''Osmanlı devrinde yazı sanatının başkenti İstanbul'du. Hatta o kadar ki, İslam dünyasında çok yaygın olarak bilinen şu cümle ''Kur'an Hicaz'da nazil oldu, Mısır'da okundu ama İstanbul'da yazıldı.'' Günümüzde memnuniyetle şunu da söylememiz lazım ki, yazı sanatının başkenti halen İstanbul. İslam ülkelerinden yazıyı öğrenmek için İstanbul'un yolu tutuluyor. İstanbul'un bağrı da, yazı için ve başka şeyler için gelen bütün Müslümanlara açık her zaman olduğu gibi. Çünkü İslam dünyasında ayrılık gayrilik diye bir şey yok. Sanat yönünden de yok. Gelenlere kapımız açık. İslam ülkelerinin çoğunda ebrudan olsun, yazıdan olsun diğer sanatçı arkadaşların da, bizim de öğrencilerimiz çok fazla. Bu ülkeler arasında da şu durumda benim şahsi kanaatim en kaynaştırıcı unsur, sanat. Diğer dallarda belki çok kaynaşma olamıyor ama sanatta bir art niyet olmadığı için ülkeler birbirine hemen ısınıyorlar. Bakıyorlar ki gerçekten çok ayrımız gayrimiz yokmuş. Aradaki o sürtüşmelerin çoğu suni sürtüşmeler. Esas bağlantıyı sağlayan unsur sevgi. Sevgi sanatı besliyor, sanat da sevgiyi besliyor. Bunu bu gözle sürdürmeye çalıştığımız müddetçe dünyaya bir rahat soluk aldırabileceğimizi düşünüyoruz.''

İleriki yıllarda, bu işi araştıracak, uygulamacı yetiştirecek, dünya çapında sanatçıları ortaya çıkaracak bir takım oluşumların kurulmak üzere olduğunu kaydeden Başar, üniversitelerin, akademilerin, çeşitli vakıfların ve kuruluşların buna el atmasının bunu gösterdiğini dile getirdi.

Başar, belki 35 yıl sonra bu sanat dalları için kendisinin yıllardır oluşturmaya çalıştığı felsefenin yaygınlaşabileceğini belirterek, ''O da şu; evrende her şey sanat, her şey sanat eseri. Ve bu sanatların içinde şaheser olan insan. Her insan bir sanat harikası. Bizzat kendisi. Öyle ki sanat üreten bir sanat eseri. İnsanlar birbirlerine gözü oyulacak bir mahluk değil de, bir sanat eseri gözüyle bakarlar ise, dünya barışı öyle gelecek. Bunu ülkeler, kuruluşlar, çeşitli politik görüşler falan sağlayamayacak. Ama başarırsak Yunus Emre gibi düşünülen bir tasavvuf anlayışı artı sanat ancak o başaracaktır'' dedi.

Fuat Başar, bu sanatları yeni öğrenecekler için de sevgiyle muhabbetle işlerine sarılmaları isteğinde bulunarak, ''Bir ülkemizin ferdi olan sanatçının sanatından yükselmesi sadece kendisi için değil ülkemiz için de artı bir puandır. Dünyada kendimizi sanatla ortaya koymamız açısından severek sanatımızı 35 yıldır icra ediyoruz'' diye konuştu.