Heper'e göre asker 80 darbesinden önce bile kendisini sorgulamaya başlamıştı. Ordu profesyonel kalmak istiyor...
 
 Asker-sivil ilişkileri, ordunun geleceği, AK Parti'yle birlikte ortaya çıkan Yeni Türkiye'yi, askeri en iyi bilen isimlerden Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Heper ile konuştuk. İşte Siyaset Bilimci Prof. Heper'in AKŞAM'a özel açıklamaları:
 
 
 
 
NEJAT TÜMER DE SORGULADI
 
- Yeni düzende asker tam olarak nerede duruyor? Olması gerektiği yerde mi? 
 
Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer'le (12 Eylül darbesinin mimarlarından olan Oramiral Tümer, mayıs ayında yaşamını yitirdi) vefatından önce Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Prof. Üstün Ergüder'le birlikte konuşmuştuk. Başka bir şey konuşmak üzere ziyaret etmiştik. Nejat Paşa aniden bize 'Hocalar biz bu müdahaleyi yapmalı mıydık yoksa yapmamalı mı?' diye sordu. Bu soruyu kendi içlerinde neden tartıştıklarını bizimle paylaştı. 
 
- Nejat Paşa size tam olarak neler söyledi? 
 
Nejat Paşa 'Biz çok düşündük, askeri müdahalenin çok önemli mahzurları var. Onları masaya yatırdık. Evet biz askeri müdahaleyi yapacağız ama bu iyice alışkanlık haline gelecek. Her teğmen ileride 'ben askeri müdahale yapacağım' diye düşünecek. Bu hiç hoş bir şey değil.
 
İkincisi biz askeri müdahale yapıyoruz sonra bütün Batı bizim aleyhimize dönüyor. Oysaki biz yıllardır batılılaşmaya çalışmıyor muyuz?' dedi. 'Askeri müdahaleler ordunun profesyonel yapısını da tahrip ediyor' diye ekledi.
 
ÖNCE ALKIŞ, SONRA ELEŞTİRİ 
 
- Yani Nejat Paşa özeleştiride bulundu.
 
Daha 1980'de askeri müdahaleyi yapmadan bile askerler aslında 'Biz bazı şeyleri böyle mi yapmalıydık yoksa yanlış mı yaptık' diye düşünmeye başladılar. Sonra Hilmi Özkök, bizim kapalı kapılar ardından yaptığımız bu konuşmayı doğrularcasına alenen bir açıklama yaptı.
 
Özkök Paşa açıkça dedi ki 'Biz bu askeri müdahaleleri yapıyoruz ama bunların gerçekten bir yararı oluyor mu? Askeri müdahale ile sorunu halletmeye çalışıyoruz. O sırada herkes bizi alkışlıyor. Ama bir iki hafta sonra her şey yavaş yavaş tersine dönüyor. Bu defa ordu eleştirilmeye başlanıyor'.  'Belki Atatürkçülüğü yeniden yorumlamamız lazım' diye ekledi.
 
- Sizce asker tam olarak ne istiyor?
 
Demokrasiye inanan, son sözün sivil iktidarda olduğunu kabul eden ve müdahaleyi son bir çare olarak gören bir asker vardı. Fakat 1980'den itibaren biraz gizli olarak ama 21. yy başında artık açıkça sorgulayan bir askerle karşı karşıyayız. Ve bu askerin aynı zamanda da orduyu profesyonel bir kurum olarak tutma emeli var. 
 
SİTEDEN ÇIKMASI ÇOK OLUMLU
 
- Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde Genelkurmay'ın sitesine konan 'e-muhtıra'nın kaldırılmasını nasıl yorumluyorsunuz? 
 
Çok olumlu bir gelişme olarak yorumluyorum. Asker-sivil ilişkileri ile ilgili genel dünya literatüründe son zamanlarda çok sözü edilen bir kriter, 'Askerin, sivillerin de hata yapabileceğini normal kabul etmesi'dir. Bu, Sayın Gül örneğinde, ordunun Sayın Gül'ün cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin yanlış olduğunu düşünmesi fakat bunu önlemek için bir girişimde bulunmamasıdır. Muhtıranın siteden kaldırılmasıyla Genelkurmay, Sayın Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini isabetli bulmamıştık fakat yine de o muhtırayı sitemize koymamalıydık mesajını veriyor olabilir.  
 
BATI'YA BENZEMEYE BAŞLIYOR
 
- Ergenekon davasıyla askeri düzen de bozuldu tabii...
 
Evet derken bir gün Ergenekon ortaya çıktı. Ergenekon'un tam olarak ne olduğunu da bilmiyoruz. Ama eğer bu hakikaten iddia edildiği gibi çok kapsamlı bir hareketse ordu bunun da üstünden geldi ve bu kapsamlı hareketin başarıya ulaşmasını önledi. Tabii bütün bu kargaşa sırasında ordunun o profesyonel yapısının da zarar gördüğü anlaşılıyor. Türk ordusu profesyonel bir ordu olarak kalmak istiyor. Ve burada bir gerileme olduğu zaman Işık Koşaner Paşa'nın deyimi ile bunu bir 'kepazelik' olarak yorumluyor. Bugün sivil-asker ilişkisinin Batı'daki sivil-asker ilişkisine çok yakınlaştığını görüyoruz. 
 
- Sivil-askerin yakınlaşması iyi mi? 
 
Tabii çok iyi. Ama askerler o vatansever niteliklerinden dolayı Türkiye'nin sorunlarını düşünmekten de kendilerini alıkoyamıyor. Türk ordusu kendi içindeki birtakım tertiplerin karşısında olan bir ordudur. Bu arada başka alanlarda biraz zafiyete uğradığını fakat bu zafiyetten de son derece rahatsız olduğunu düşünüyorum.  
 
ORDU ESKİ DÜZENİNE DÖNECEK
 
- Tüm bu yaşananlardan sonra ordu o eski profesyonelliğine geri dönebilecek mi?
 
Siz kendinizle ilgili bir özeleştiriyi niçin yaparsınız? Onu tekrarlamamak ve düzeltmek için. Bu nedenle profesyonel yapılarını koruyabilmek için ellerinden geleni yapacaklarını düşünüyorum.
 
- Yaşanan terör olaylarında asker yerine polis kullanılması fikri için ne diyeceksiniz?
 
Sorunun çözümü için insanlar neyi neden ileri sürüyorlar, bunu düşünmek lazım. Yani asker yerine polis kullanarak, polisin bu işi daha iyi yapabileceğini mi düşünüyorlar? Mümkün olduğu kadar askerleri devreden çıkarmak mı istiyorlar? Bence bu sorulara cevap aramak gerekir.
 
TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE BİR TEHDİT YOK
 
- Teröre karşı polisin kullanılmasında sizce amaç askeri dışlamak mı?
 
Eğer askeri dışlamaksa amaç o zaman kendilerine 'Polis bu işi yapabilir mi yapamaz mı' sorusunu sormalılar. Gerçekten de polis dağda taşta savaşacak şekilde yetiştirilmiş midir?
 
Ordu da aslında gerilla taktiğine karşı savaşacak şekilde yetiştirilmemiştir ama böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında 'Hangisi daha iyi bu işi görebilir' sorusunu sormak lazım. 
 
-  Türkiye'nin bugün en büyük sorunu ne sizce?
 
Türkiye'nin önünde büyük bir tehdit görmüyorum. Galiba biraz iyimserim. Bazıları hala askerin 'Ya yeter artık' deyip müdahale edeceğinden korkuyor, bazıları AK Parti'nin günün birinde ipleri iyice eline alıp din devleti kurmasından endişe ediyor. İki senaryoyu da mümkün görmüyorum.
 
Türkiye'de din devleti tesis edemezsiniz. Çünkü din devleti kurmak isterseniz tamamen köşesine çekilmiş, 'hiçbir şeye karışmayacağım' diyen ordu her şeye rağmen bunu önler.
 
Ayrıca, dini gruplar denilen kişilerden oluşan gruplar dahil Türkiye insanı bir din devleti altında yaşamak istemez.
 
PKK'NIN NE UMUYOR BİLMEK ÇOK GÜÇ
 
- Sizce PKK'nın, terörün amacı ne?
 
Öcalan bu işi başlattığı zaman Siyasal Bilgiler fakültesinde bir öğrenciydi. Ankara'da o sırada sol-sağ bölünmesi vardı ve Öcalan da sol grubun içindeydi. Marksist-Leninist bir devlet kurmaya çalışıyorlardı. Fakat halkın desteklemediğini görünce bir yöntem olarak etnisiteyi kullandılar. Bu görüşe sahip Kürt asıllı vatandaşlar aslında egemen Kürt devleti tesis etmek istiyorlar. Şimdi bu ne kadar değişti, PKK içinde kim ne kadar özerklik istiyor, kim sadece birtakım hakların genişletilmesi ya da federasyon ümidi içinde bunları bilebilmek güç.
 
- Kürt sorununun çözülebileceğine inanıyor musunuz?
 
Kürt sorununu çözülmesi için dört temel unsurdan bahsediliyor. Birincisi şiddetin sona erdirilmesi, ikincisi Güneydoğu Anadolu'nun sosyoekonomik bakımdan geliştirilmesi. Üçüncüsü Kürt vatandaşlarımıza yeni bir takım haklar verilmesi ki bu hakların çoğu kültürel haklar şemsiyesi altında verildi. Dördüncüsü de bu insanlara kötü muamele edilmemesi. Fakat PKK meselesinin sık sık ortaya çıkması, durumu zorlaştırıyor. 10-15 askerin öldüğü bir ortamda meselenin çözümlenmesi zor. Etnik meseleler, İrlanda'da da, İspanya'da da çabucak çözümlenmedi ama yavaş yavaş harareti söndü. Diğer yandan PKK'nın 'Devlet burayı bu halde bırakın biz kendi devletimizi kuralım' kararlılığı da unutulmamalıdır.
 
Kürt meselesi çok karmaşık. Ve ancak çok çabuk  çözümlenebilecek bir sorun değil.
 
İKTİSATÇI KÜRT İŞADAMI TERÖRE KARŞI
 
-  Terörü bir tehdit olarak görmüyor musunuz? 
 
Türkiye'de Kürtler arasında da PKK'yı desteklemeyen bir gruplar var. Örneğin Güneydoğu Anadolu'da işadamları bir araya geliyorlar ve PKK'nın yanında olmadıklarını söylüyorlar. Çünkü bu işadamları işini gücünü yapmak istiyor. Kürt asıllı bir işadamı vatandaş PKK'yı istemez. Çünkü siyasal istikrar ister.
 
akşam