Suriye'den ölü sayısı her gün aksatmadan ve acı verici bir şekilde geliyor: 141, 201, 152, 81. Fakat yolculuğun bir yerinde artık dikkat vermeyi bıraktık. Belki de artık kimin tetiği çektiği belli olmadığından, kimin öldüğü kimin hayatta kaldığı veya kimin hükümet yanlıları ya da cihatçı gruplar tarafından kaçırıldığının artık belli olmadığındandır.

Dünya artık bu savaştan sıkılmaya başlıyor ve Suriyeliler de artık savaşmaktan yorulmaya başlamış gibi görünüyorlar. Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün sayılarına bakılırsa geçtiğimiz hafta "sessiz" geçmişe benziyor. Aralarında 11 çocuk ve 2 kadının da bulunduğu 19 kişi Om al-Amad'da hava saldırılarından dolayı hayatını kaybetti. Jamiah al-Zahraa'da bir çocuk ve al-Wafdin'de bir kadın sniper ateşiyle hayatlarını kaybettiler. Bir başka çocuk al-Neirab kampında şarapnelden dolayı, iki çocuk ve bir kadın rejimin Soran'daki bombardımanından dolayı hayatlarını kaybetti. Ölü sayısını 30'lu rakamlara getiren düzinelerce bu tip olay oluyor ve yine de Suriye için "çok kötü olmayan" bir hava raporu olarak değerlendiriliyor.

Suriye'deki çatışmaların 3. yılını temsil eden Nisan rakamları çok daha fazla kanın aktığını gösterdi. Nisan'ın en son haftasına bakalım: El Cezire haberine göre Ein Jalout'ta bir ilkokula düşen rejim füzesi aralarında 10 çocuk olmak üzere 19 kişinin hayatına mal oldu. Bu saldırı öğretmenlerin ve öğrencilerin Suriye'deki savaşı anlatan bir sergi açmaya hazırlandığı döneme denk geldi. Bundan bir gün önce el Nusra, Homs'ta 79 kişinin hayatına mal olan çifte araba bombalamalarını üstlendi. Başka çatışmalarda rejim tarafından masrafları karşılanan ve Aleviler'in oluşturduğu Ulusal Savunma Gücü'nden 21 kişi hayatını kaybetti.

Geçtiğimiz hafta 15 yaşındaki Tarek Ghrair, bir mayının Homs futbol stadyumu yakınlarında patlamasının ardından hayatını kaybetti. Patlamada toplam 9 kişi hayatını kaybetti. Gelecek adına umut vaat eden Tarık için Suriye Futbol Federasyonu da başsağlığı mesajı yayınladı. Diğerleri içinse öyle görünüyor ki kimsenin isimlerini anmaya vakti olmadı.

Sonra Hollandalı bir papaz Frans van der Lugt vardı. Lugt en çok savaşa rağmen "kendi insanlarıyla" kuşatılan şehirde kalma konusundaki ısrarıyla bilinmişti. BBC haberine göre bütün inançlardan insanları ağırladığı, 50 yıldır yaşadığı ve hizmet verdiği şehirdeki en son Avrupalı'ydı. Kuşatma bitmeden hemen önce bilinmeyen birisi tarafından vurulmuştu.

Yok olmaya yüz tutmaya başlayan bir ülkede ölülerin takibini yapabilmek zorlu bir iş. Birleşmiş Milletler Ocak ayında bir duyuru yaparak ölüleri saymayı bıraktığını, çünkü savaş dönemi kaosundan dolayı ölü sayısının belirlenemez hale geldiğini söyledi. Bir yanda da ölenlerin aileleri veya evsiz, kolsuz, gözsüz kalanlar, arkalarında bir hatıra bırakmak isteyenler var. Fakat rakamlar yine de bulanık ve günlük kayıpları öğrenip rakamları yenilemek için yeterli enerji kalmadı.

Suriye'de resmi kayıtlara geçen 150,000'den fazla ölü var. Bunun anlamı bir yerlerde bu 150,000 ölünün her biri için bir isim, resim, kayıt veya bazen bir yorum bile bulunabiliyor. Fakat gerçek rakamı sayanlar bunun 220,000'in üzerine çıktığını belirtiyor.

Devrimin başladığı 2011 yılında Suriye'de yaşayan insan sayısı yaklaşık 22 milyondu. O günden bu yana 5 milyon insan ülkeyi terk ederken, bir başka 5 milyon da ülke içerisinde evsiz bir şekilde göç ederek yaşıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyoneri tarafından yazılan son raporda çatışmanın sonucu olarak 9 milyon Suriyeli'nin bulunduğu yeri terk etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

Bu içinden çıkılmaz durum bazı Suriyeli ebeveynlerin çocuklarını küçük yaşta evlendirmesine neden oluyor. Ürdün UNICEF temsilcisi Dominique Hyde bazı mülteci kızların 12-13 yaşında bile evlendirildiğini ve ailelerin bu evlilikten 1,000 dolar aldığını söylüyor. Böyle binlerce olayın raporu geliyor.

Rakamların ardından çok hikaye var ve azı anlatılıyor. Suriye felaketi kendiliğinden bitmeyecek; dünyanın geriye hiçbir şey kalmadan önce uyanması lazım.