Bugün gazetesinin iddialarına göre, MİT heyeti tarafından İmralı’dan alınarak Kandil’deki KCK Yürütme Konseyi’ne iletilen 6 sayfalık Öcalan’ın el yazması mektubu, ülkeyi bölecek planlar ile barış mesajı yerine çatışma, silahlı güçlerin konumu, misilleme gibi savaş taktiklerini içeriyor.

10 Temmuz’da Kandil’e ulaştırıldığı ortaya çıkan mektubun ardından 14 Temmuz’da KCK’nın Öcalan’ın talimatları doğrultusunda ‘halk savaşının’ fitilini 13 askerin şehit edildiği Silvan saldırısı ile ateşlediği görülüyor.

“KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı” şeklinde başlayan mektupta “1 Temmuz 2011 tarihli mektubunuzu aldım. Heyetle son görüşmeyi 6 Temmuz 2011’de yaptım. 10 Tem.da da görüşeceksiniz gelinen aşamada heyetle olgunlaşan düşünce ve önerilerin kesin karar aşamasına varmasını ve uygulanmasını gerektirmektedir” ifadeleri yer alıyor.

MHP VE CHP’YE KCK ROLÜ İddialara göre mektupta KCK, hükümet ve TBMM’nin birbirine eş kurumlar olarak ifade edilmesi Öcalan’ın ‘devlet başkanıymış’ gibi muhatap alındığını ortaya koyuyor. Ayrıca, MİT’in Öcalan ile yaptığı görüşmelerde kurulması kararlaştırılan Barış ve Anayasa Konseyi gibi yapılar için Meclis çatısı altındaki MHP ve CHP ile KCK’ya da roller biçildiği şu ifadelerle anlaşılıyor: “Bunda yeni TBMM ve hükümet yapısı belirleyici rol olmak durumundadır. Heyetin hükümet ve TBMM nezdinde yürüteceği çalışmalar sürecin başarıyla gelişmesini ve pratikleşmesini sağlayacaktır. Toplantıda esas olarak üzerinde durduğumuz konu Barış Konseyi’yle Anayasa Konseyi’nin tanım ve içeriğine ilişkin oldu. Mutabakat halinde olduğumuzu belirtebilirim. Birinci husus olan barış konseyi konusunda sayı olarak yaklaşık 25- 30 arasında teşkil edilmesi. Bileşiminde KCK’yı temsilen 3-5 Türkiye’deki belli başlı siyasi partilerin veya temel eğilimlerin (AKP,CHP,MHP vb.) temsilen 1- 2’şer; devleti askeri ve emniyetin 1- 2’şer akademi ve sivil toplumun, hukuk aygıtının benzer sayıda katılımları amaç açısından daha uygun olacaktır.”


SURİYE VE IRAK’TAN KATILIM OLSUN

İddialar arasında mektubunda, Kürdistan sınırlarının Suriye ve Irak’a uzandığını bu sebeple, konsey toplantılarına Irak ve Suriye’den de katılım olması gerektiği de belirtiliyor. Öcalan’ın KCK’ya ülkeler üstü bir yapı oluşturmaya çalıştığına dair ifadeleri şöyle: “Diğer önemli bir husus Misaki Milli’den kalan sorunlar açısından da ve daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti için bir nevi yarı-iç sorun olan Irak ve Suriye’den de toplam 5-6 kişilik bir katılım uygun olacaktır. İran için de belki düşünülebilir. Ama konum ve rejimin karakteri açısından pratikte ne kadar yararı olacağını pek kestiremedim.”

OPERASYONLAR KARŞILIKSIZ KALMAYACAK

Öcalan, KCK'nın silahlı güçlerine düşen görevleri bir bir sayıyor ve PKK'ya resmen saldırın emrini şöyle veriyor: "Bu yaz asıl önemli gelişmeler KCK'nın silahlı güçlerinin konumundan kaynaklanacaktır. Şu hususu özenle her iki taraf açısından da özenle ve hep belirtiyorum. Süre ne kadar uzarsa çatışma riski ve olaylar o denli artar ve olumsuz sonuçlara yol açar. Sizler bundan sonra eski tarz silahlı güçleri yönetmeniz, toplumun eskisi gibi karşılaması çok zor olacağı gibi, devletin Silahlı güçlerinin operasyonları da eskisi gibi karşılıksız kalmayacaktır. Dolayısıyla her an ciddi çatışmalar (Misilleme mantığı gereği) gündemi işgal edecektir. Çünkü silahlı güçler ölüm-kalım sürecini yaşıyorlar. Onlara tehlike anında dayatma da bulunmak anlamsızdır. Sizler de eski tarz kendinizi sürdüremezsiniz. Dolayısıyla süreç hem anlamlı "demokratik çözüm ve barış" konusunda olduğu kadar, kapsamlı bir "halk savaşı" konusunda da olanca ağırlığını sürdürmektedir. Heyetin ve özellikle yeni teşkil olunan Hükümet ve Meclis başkanlığı üzerinde geliştireceği çalışmalar bu konular da belirleyici olacaktır."

KCK'NIN VARLIĞINI SÜRDÜRMESİ ŞART

İddia edilen mektubunda Öcalan, görüşmeler nasıl devam ederse etsin, KCK'nın demokratik ulus çözümünü pratikleştirmesi için varlığını devam ettirmesi gerektiğini şöyle anlatıyor: "Çözüm radikal hükümet ve TBMM (parlamentolar kararı-Irak -Suriye) kararı gerektirir. KCK'nın her düzeyde kendini yaşatmak için eğitmesi lojistiklendirmesi, irtibatlandırması, örgütlendirmesi, demokratik ulus çözümünü pratikleştirmesi kaçınılmazdır. Hem de tek taraflı olarak! Bu açıdan umarım hükümet ve parlamento gereken sağduyuyu gösterip pratik çözümün önünü açar." Öcalan kendi durumunun düzeltilmesini de şöyle istiyor: "Özellikle, silahlı çatışma riskine köklü çözüm getirilmek isteniyorsa her türlü riskleri göze alarak "güvenliğim, sağlığım ve özgürlüğüm", konusunda mevcut engellerin aşılarak çözümlenmesi gerekir." 

 

milliyet