Geçen hafta hükümette yaşanacak değişiklikler ve bu değişikliklere istinaden yaşanması muhtemel öngörülerde bulunmuştum.

Yazının mürekkebi kurumadan hükümet kanadından Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanından açıklamalar ardı ardına geldi.

Ak Parti ve Reisçiler yeni duruma biraz hazırlıklı olsunlar..

Yakında hain,terörist ilan ettiklerinin tahliyeleri ardı ardına gelecektir.

Böylece otoriteryen siyasetten beslenmek isteyen irade yavaş yavaş siyasal yumuşama sinyalleri verecektir.

Arkadaşlarımıza hatırlatmakta fayda var.

Önceleri benzer uyarılar yapmıştık.

Otoriter siyasetin karakteri; toplumu önce böler, sonra tek tipleştirmeye çalışır.

Otoriteryen siyasetçiler; toplumu tanımak yerine tanımlamaya başlamışsa mevcut iktidarın yaptığı gibi müdahaleci karakter sahibi olurlar.

Varlığının devamı için kutuplaşma ve çatışma zeminini oluşturur ve oradan beslenir.

Onu besleyen tek şey icat ettiği "ötekidir."

Ötekinin varlığı; iktidarını sürdürmesinde tehdit olmaya başlarsa yapacağı ilk iş, güç merkezi olmaya başlayan gücü parçalamak, orada toplananlar arasında ayrılıkları körüklemek, tabir caizse bir araya gelmemeleri için, hem kendi taraftarlarına lojistik destek sağlamak, hem öteki dedikleri arasında fitne yaymaktadır.

Bugün "Millet ittifakı" olarak tanımlanan demokrasi bloku içinde yaşanan çatışmaları böyle okumak lazım.

Elbette, muhalefet bloğu içinde yaşanan görüş ayrılıkları ve siyasi söylem ve pratikler bakımından farklılıklar olacaktır.

Bu normal durum ise, iktidar tarafından anormal olarak gösterilmektedir.

Oysa farklılıklar olduğu için ittifak arayışı olmaktadır zaten.

Tıpkı kendi ittifakları gibi.

%50+1 oy bunu zorunlu kılmaktadır.

İktidar bloğu sadece ürettiği beka sendromu üzerinden ne kadar otoriteryen varsa bir araya toplanmakta beis görmemektedir.

Oysa muhalefet, ülkenin yaşadığı olumsuzlukların öncelikli kaynağı olarak gördüğü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini değiştirmenin başka bir imkanı olmadığından bu yola yönelmiştir.

Bu şartlarda, demokratik mücadelede ortak hareketten başka yol düşünülemezdi.

Sandıkla gelen yönetim sandıkla gönderilecekse doğru ve makul olan, ortak hareket etmelerini sağlayacak ilkeleri belirlemek ve uygulamaya sokmaktır.

Bu süreçte iktidar bloğu öyle alıngan hale gelmiştir ki, geçenlerde Nazilli'de çarşı gezisi yapan İYİ Parti milletvekiline esnaf bir kardeşimizin "Erdoğan'ı ne zaman gömeceksiniz?" sorusuna verilen cevap kapsamında yapılan gülüşmeler üzerinden "Darbe" çağrısı veya fiili "Gömme" anlayanlar, daha doğrusu öyle anlamak isteyenler "Yedirmeyiz!" temposu tutup sosyal medyada tag açmışlardı.

Elbet siz sevdiğiniz, beğendiğiniz, üstüne toz kondurmadığınız iktidarınızı, o iktidarın değişmez liderini sonuna kadar koruyacaksınız!

Koruyorsunuz zaten.

Ama bırakın toplumsal fay hatları ve dengelerle oynamayı!

Bilin ki, iktidarınızın; halkı yoksullaştıran, toplumu ayrıştıran, milletin kaynaklarını belli şirketlere kayırarak aktaran, devlette particiliği egemen kılan, hazineyi boşaltan, gençleri umutsuz bırakan, gidecek ülke aratan, gidemeyenleri çaresizliğe gark eden icraatlarınızı müsade edinde değiştirmek için demokratik yol ve yöntemleri kullanabilsinler.

Geldiğiniz yolla sizi ve iktidarınızı göndermek için çalışabilsinler.

Etkisiz hale gelen demokrasi ve kirlettiğiniz özgürlük iklimini, yargı üzerinde oluşan baskı atmosferini değiştirmek, yorduğunuz, yılgınlığa gark ettiğiniz, umutsuzlukla boğduğunuz insanımız ve özellikle gençlerimiz için umut devşirsinler…

Nedir bu milletten istediğiniz?

Görmüyor musunuz?

Dümeninde olduğunuz gemi kayalara tosluyor, karaya vurdu.

Adeta kontrol mekanizması kayış atmış gibi.

Nihayet Cumhurbaşkanı gelinen noktadan memnun olmadığını anlamış olmalı ki, yeni reformlardan, iç ve dış yatırımcılar için gerekli kolaylıkları sağlamaktan, hukuki düzenlemeleri yapmaktan bahsediyor, taahhütte bulunuyor, böylece daha geçen aylarda açıklanan “Ekonomide dönüşüm programından” umutsuz olduğunu beyan etmiş oluyor.

Adalet bakanı yargıda düzenlemelerden, hukuktan, özgürlüklerden, adil yargılamadan söz ediyor.

Yani karaya vurduk, yeniden gemiyi suya ulaştırmamız lazım diyor.

Milletin talebi ise, bir iyilik yapıp, sandığı önüne getirmenizdir.

Bu ülkenin insanları size inandı, güvendi.

Fasılasız on sekiz yıldır tek başına iktidar verdi.

Bu süreçte milletin "Oh be" dediği günler oldu.

Bunun hatırına sizden yaşanan sıkıntıları düzeltmeniz için çaba bekledi.

Lakin anlaşıldı ki, güç bozuyor insanı ve iktidarı.

İnsanız işte!

Müslüman olmanız engel olmadı bozulmaya.

Maalesef bozulan müslümanlığınız oldu.

İnsanların size inancı kalmadı.

Müslümanlığınıza da öyle...

Köpürtülen milliyetçilik, bölünme korkusu, beka sendromu inandırıcı olmaktan çıktı.

Çekilin artık milletin huzurundan!

Milletin emanetini millete iade edin!

Yeniden millete gidelim.

Sandık gelsin!

İrade yenilensin!

Görün milletin nezdinde değeriniz ve itibarınız neymiş?

Her zeminde “Milli İrade” vurgusu yapan size yakışan seçim kararı almaktır.